Türk toplumuna mezhepsel etnik kimliklerle birlikte uyuşturucu, fuhuş, intihar ve eşcinselliğin dayatıldığı Batı’nın çürümüş toplum modeli, günümüzde artık muhalefet partilerinin de propaganda alanı olarak işlev görüyor.
ABD’nin yaratıcı yıkıcılık hareketi kapsamında değerlendirilen LGBTİ hareketinin temeli, Dr. Doğu Perinçek’in anlatımıyla 12 Eylül 1980’lere kadar gidiyor:
Türkiye’nin, homoseksüel, travesti, heteroseksüel, lezbiyen, gay gibi kavramlarla hep 12 Eylül döneminde tanıştığını belirten Perinçek, “Eskiden Türkiye toplumunda olağandışı görülen ve iyi gözle görülmeyen en azından bir davranış bozukluğu sayılan eşcinsellik 12 Eylül’den sonra ideolojik atağını yaptı.” diyor.
Perinçek’e göre eşcinsellik, “Sistemin insana dayattığı acılardan ve yırtıcılıktan kaçmak için, uyuşturucu gibi, içki, kumar, iskambil oyunları, falcılık, büyücülük, loto-toto, piyango, ganyan gibi, bir yabancılaşma ve çürüme olayıdır.”
Her yıl sözde ‘Onur Yürüyüşü’ adı altında düzenlenen etkinliklerde çocukların kullanılması, Batı hegemonyasının yıkım savaşında ne kadar acımasız olduğunun kanıtı olarak sayılıyor.
Çocukların alet edildiği bu etkinliklere karşı çıkanlar ise birtakım sözde özgürlükçü STK’lar tarafında ‘baskıcı’ olarak itham ediliyor. Sözde onur yürüyüşleri adı altında küçük yaştaki çocuklar, cinsel objeler giydirilerek caddelerde dans ettiriliyor.
Diğer yandan terör örgütleri ve yasa dışı STK’ların da LGBTİ çatısı altında yıkım faaliyetlerinde rol oynadıkları, “barış” ve “özgürlük” gibi kavramlarla “milli bilinci pasifize etmeyi” amaçladıkları biliniyor.
Nitekim popülaritesi artırılan bu gibi örgütlere karşı yükseltilen sesler de “çağdışı” olarak yaftalanıyor.
Ayrıca terör örgütü Uluslararası Anarşist Özgürlük Taburu, 2017 yılında Suriye’de PKK/YPG saflarına geçtiğini duyurmuş ve LGBT haklarının Rakka'da savunulması için TQILA adında IŞİD'e karşı yeni bir alt grubun kuruluşunu ilan etmişti.
Terörist grup sloganlarında "Eşcinsellere özgürlük! Bu ibneler faşistleri öldürecek! Anarşist ve eşçinsel devrim için!” ifadelerini kullanmıştı.
Almanya’da Stuttgart kentinde, 2018 yılında teröristbaşı ve PKK paçavralarının taşındığı bir gösteri yapıldı. Resmi olarak PKK'ya izin verilmediği için, iznin LGBT gösterisi olarak alındığı görüldü. Açılımı lezbiyen, gay, biseksüel ve transeksüel kelimelerinin baş harflerinden oluşan LGBT'nin, teröristlerin yeni kalkanı olduğunun kanıtı sayılabilir.
Elbette bütün ülkelerde farklı siyasi amaçlar doğrultusunda kullanılan bu kitle örgütünün finansmanı geniş çevrelerce karşılanıyor.
Söz konusu derneğin fon kaynakları, “Kaos Gey ve Lezbiyen (KAOS GL) Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği”nin hazırladığı, “Türkiye’deki LGBTİ+ Örgütleri İçin Fon Rehberi” başlıklı çalışmada yer aldı.
“Sivil Düşün AB Programı” kapsamında Avrupa Birliği desteğiyle hazırlanan fon rehberinin, LGBTİ hareketinin güçlenmesi ve çeşitlenmesine katkıda bulunmak için hazırlandığı kaydedildi.
Buna göre, “LGBTİ+, toplumsal cinsiyet, cinsel haklar, cinsiyet eşitliği, LGBT işçilerin konumu ve lezbiyen, eşcinsel, biseksüel, transeksüel ve queer hakları” gibi alanlardaki projeler için hibe alınabilecek 14 ülkedeki 59 sivil toplum kuruluşu yer aldı. Bu STK’ların 22’si ABD, 12’si Hollanda, 8’i İngiltere, 3’ü Almanya, 2’si Fransa, 2’si Güney Afrika Cumhuriyeti, 2’si İsveç, 2’si İsviçre merkezli olduğu görüldü. Yine Belçika, Danimarka, İrlanda, Kanada, Mısır ve Norveç’de birer STK bulunuyor.
ABD’nin dayattığı yaratıcı yıkıcılığın en bariz örneklerinden biri olan LGBTİ hareketinin Türkiye siyaseti içerisinden de destekçileri bulunmakta.
Terör örgütü PKK’nın siyasi ayağı HDP’li milletvekillerinin Batı tarafından fonlanan LGBTİ argümanlarına en çok sahip çıkan siyasi partilerin başında geliyor. Türk toplumunu etnik-mezhepsel temelde bölmeyi amaçlayan HDP, LGBTİ hareketi noktasında da bölücü rol oynuyor.
Nitekim 2012 yılında LGBTİ üyeleri, TBMM’de yeni anayasa çalışmaları sırasında CHP ve BDP’li milletvekillerini ziyaret etmişti.
SPoD Yönetim Kurulu Başkanı Sedef Çakmak, ILGA Europe Politika Direktörü Silvan Agius ve ICRSE'den Kemal Ördek, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ile BDP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Sırrı Süreyya Önder ve BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık'la görüşmüştü.
Bugüne gelirsen HDP ile hemen her noktada görüş birliğinde olan CHP’nin gençlik kollarından belediyelere kadar LGBTİ propagandasının birincil aygıtı konumunda olduğu görülüyor.
Örneğin, KHK’lılara sahip çıkan CHP’li Sezgin Tanrıkulu, sosyal paylaşım sitesinden şu ifadeleri kullanmıştı:
“Nefret dilinden uzak, sevginin ve aşkın olduğu bir hafta olsun. #OnurHaftası”
Son olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun yer aldığı seçim afişinde, 'cinsel yönelim' ifadelerinin bulunması, CHP liderinin LGBTİ örgütüne mavi boncuk dağıttığı yorumlarına neden olmuştu.
HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de LGBTİ yürüyüşlerinde boy göstermişti.
Görüldüğü gibi, Batının kültür emperyalizmi ve çürümüş toplum modelini en saldırgan biçimde dayattığı LGBTİ hareketi, terör örgütlerinden muhalefet parti milletvekillerine kadar birçok destekçiye sahip.
Öte yandan LGBTİ ile aynı temelde değerlendirilen ve Türk aile yapısını hedef alan İstanbul Sözleşmesi de, muhalefet partileri ve terör odaklarının hemfikir olduğu konulardan bir tanesi.
Eşcinselliğin dayatılmasıyla ilgili yakından ilişkili olan İstanbul Sözleşmesi’nin 3.maddesi “toplumsal cinsiyet” tanımı kadın ve erkek cinsiyeti dışındaki doğal olmayan cinsel kimlikleri kapsıyor.
Ayrıca Sözleşme kapsamında GREVIO adıyla bir denetim heyeti oluşturulmuştur. Bu grup taraf ülkelerde veriler topluyor, araştırmalar yapıyor ve raporlar yazıyor.Grup üyelerine “Kişisel tutuklanma veya gözaltından ve kişisel eşyalarına el konulmasından muafiyet, resmi yetkileri dahilinde konuştukları veya yazdıklarının ve tüm eylemlerinin her türlü yasal işlemden muafiyeti,” şeklinde dokunulmazlıklar verilmiştir.
Buna göre Türk yargısı saf dışı edilerek, batılı standartların esas alındığı bir sömürge hukuk sistemi dayatılmaktadır.
Nitekim Türkiye, geçtiğimiz yıl tek taraflı olarak bu sözleşmeyi feshetmiştir.
Ancak muhalefet partilerinden kamuoyunda tamamen zıt konumda oldukları öne sürülen İYİ Parti ve HDP, Türk yargısını Batı’ya göbekten bağlayan İstanbul Sözleşmesi konusunda ortak tutum almıştı.