Osmanlı İmparatorluğu, 29 Ekim 1914 günü sabaha karşı Rus Çarlığına ait Karadeniz limanlarını bombalayarak resmen 1. Dünya Savaşı'ndaki tarafsızlık halini sona erdirmiş ve tarihin ilk dünya savaşında İttifak Devletleri tarafındaki konumunu almıştır.
Ancak 29 Ekim 1914 günü gelişen olaylar, çoğunlukla karşı-devrimci görüşler tarafından hedef alınmış ve hadisenin öteki boyutu olan "kurmaylık dehası" görmezden gelinmiştir.
Oysa ki, Yavuz ve Midilli zırhlısının Rus limanlarını bombalamasıyla Osmanlı'nın savaşa dahil olması, sanıldığının aksine Almanların oldubittisiyle gerçekleşmiş bir olay değildir.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Teori Dergisi'nin Nisan 2022 sayısındaki "Tarihe Yön Veren İlk Vuruş" başlıklı yazısısında bu olayı "cesur kurmaylık" temelinde açıklıyor.
ENVER PAŞA'DAN TELGRAF
İttihat ve Terakki yönetiminin deniz üstünlüğünü sağlamak için Alman kurmaylarla aldığı ortak kararı, tarihsel belgeler ışığında okuyucuya sunuyor:
Başkomutanlık Genelkurmayı Birinci Başkanı General Bronsart'ın 21 Ekim 1914 tarihli sefer planından anlıyoruz ki amaç Karadeniz'deki Rus filosunu batırarak deniz üstünlüğünü sağlamaktı. Enver Paşa, 24 Ekim 1914 günü Genelral Moltke'ye çektiği telgrafında aynı taktiği vurgular:
"Türk Silahlı Kuvvetleri, harp ilân etmeden Rus filosuna taarruz ederek, Karadeniz'de deniz üstünlüğünü ele geçirme talimatını almışlardır. Zamanı Souchon'un takdirine bırakmıştır"
Burada Amiral Souchon'un saldırı emri aldığı ancak zamanının kendi takdirine bırakıldığı görülmektedir.
ENVER PAŞA'NIN KRİTİK EMRİ
Yine Doğu Perinçek'in aktardığı üzere Enver Paşa, aynı gün Amiral Souchon'a şu sözlü emri verir:
"Türk filosu Karadeniz'de deniz üstünlüğünü elde etmelidir. Rus filosunu arayınız ve nerede bulursanız orada harp ilan etmeden taarruz ediniz."
Aynı şekilde Bahriye Nazırı Ahmet Cemal, bütün gemi komutanlarına 24 Ekim 1914 günü bir emir yollayarak, donanma talim (tatbikat) için Karadeniz'e çıktığı zaman, Amiral Souchon'un "her nevi emirlerine harfiyen itaat edilmesini ve bu hususta katiyen tereddüt gösterilmeyerek, emirlerin gereğinin her türlü haller ve şartlar dairesinde yapılmasını" istedi.
İLK VURUŞLA DENİZ ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAMAK
Perinçek'in yazısında dönemin ruhunu ve mantığını kavrayacak şu ifadeler de yer alıyor:
İttihat ve Terakki yönetimi ve Başkomutanlık, savaşa katılmanın kaçınılmaz olduğunu saptamışlardı. Bu durumda Almanların da önerilerine uygun olarak ilk vuruşu yapıp Karadeniz'de üstünlük sağlama seçeneği benimsendi. Doğru zamanlama ve cesur kurmaylık bunu gerektiriyordu...
...Karadeniz'de üstünlük, hem Boğazların ve İstanbul'un savunması hem de Kafkas cephesiyle ulaşım açısından yaşamsal değer taşıyordu.
İLK VURUŞ YAPILMASAYDI...
...Rusların saldırısını beklemek hangi sonuçları doğururdu?.. Osmanlı Devleti, Karadeniz'de ilk vuruşu yapmasaydı Çanakkale Savaşı sırasında Rusya'nın denizden çıkartma harekâtıyla karşı karşılaşacaktı. O durumda İstanbul'u koruyan kuvvetlerin Çanakkale savunmasında mevzilendirilmesi mümkün olmayacak, büyük olasılıkla Çanakkale ve İstanbul daha 1915 yılı baharında İtilaf Devletlerinin eline geçecekti. Savaş, o koşullarda daha 1915 yılında bitecekti.
TARİHE YÖN VEREN KARAR
Başta Enver Paşa olmak üzere İttihat ve Terakki hükümetii Karadeniz'de ilk vuruşu yaparak Sovyet Devriminin koşullarını yaratmış ve İstiklal Savaşımızın zaferine giden yolu açmıştır. Bu açıdan 1 Eylül 1922 Büyük Taarruz Emri'nin kökü, 29 Ekim 1914 tarihinde Çarlık Donanmasına karşı taarruz emridir.