İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca, terör örgütü PKK/KCK'nın mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmada gözaltına alınan Özer'in hakimlikteki işlemleri tamamlandı.
Özer’in, buradaki ifadesinin ardından "PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan nöbetçi sulh ceza hakemliğince tutuklanmasına karar verildi.
Soruşturma kapsamında, savcılığın nöbetçi sulh ceza hakimliğine gönderdiği sevk yazısına ulaşıldı. Teknik ve fiziki takiple elde edilen tape kayıtları ile HTS kayıtlarında Özer’in "örgütsel fayda" saikiyle görüşme yaptığı belirlendi.
Yazıda, Özer'in terör örgütü PKK/KCK'dan işlemi bulunan 694 farklı kişiyle iletişiminin olduğu, bu şahısların 5'inin cezaevinde, 47'si hakkında arama kaydının, 3'ü hakkında uluslararası arama kaydının olduğu, birinin de kırmızı bültenle arandığı anlatıldı.
Esenyurt Belediye Başkanlığı makam odasında yapılan aramalarda da terör örgütü lehine yayın yapan dergi ile örgütsel olduğu değerlendirilen evrak ele geçirildi. Sulh ceza hakimliğinin tutuklamaya ilişkin karar yazısında Özer'in, süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütle hiyerarşik ilişki içinde olduğuna dair hakimliğin kanaat oluşturduğu ifade edildi.
Yazıda, Özer'in, Esenyurt Belediye Başkanı olduğu dikkate alındığında delil karartma şüphesinin bulunması, açık kaynak araştırması, HTS inceleme raporu, banka hesap dökümleri, tape kayıtları ve tüm kolluk tutanakları ile şüpheli savunmaları göz önüne alındığında üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesine ilişkin somut delillerin bulunduğu bildirildi.
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ardından açıklama yapan Kemal Kılıçdaroğlu, "Müzakere yok, mücadele var... Saray ve kullanışlı aparatlarından kurtuluşumuzun tek yolu: Sine-i Millettir." ifadelerini kullandı.
Özel, Özer için düzenlediği mitingde Kılıçdaroğlu'nun Sine-i Millet çağrısına tepki gösterdi. "Sine-i millet erken seçim doğurmuyor, sadece ara seçim doğuruyor." diyen Özel, "Ara seçim 90 gün sonraki ilk pazar. Sen çekilmişsin bir daha girmiyorsun, AK Parti ve MHP giriyor. O 200 milletvekilinin 100'ünü alıyor. Ya da 130 milletvekilinin 80'ini alıyor. Mevcut 320'nin üzerine ekliyor, 400 vekili alıyor. Ne sana, ne bana, ne başkasına ihtiyacı olmadan Anayasa'yı değiştiriyor, canı ne istiyorsa onu yapıyor." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'naun çağrısının bir tuzak olduğunu söyleyen Özel, "Buradan tüm muhalifleri uyarıyorum: Sine-i millet demek erken seçim demek değildir! Ara seçimdir, AK Parti ve MHP'nin kurduğu tuzaktır. Bu tuzağa kimse kapılmasın." diye konuştu.
Peki, Kılıçdaroğlu'nun çağrısıyla gündeme gelen "Sine-i Millet" ne demektir?
Sine-i Millete dönmek ifadesi, Türkiye siyasi tarihinde, siyasi temsil meşruiyetini yitirdiği düşünülen TBMM'den ayrılarak siyaseti halk arasında sürdürmek anlamında kullanılıyor.
Bunun gerçekleşmesi için CHP’nin tüm milletvekillerinin istifa etmesi gerekiyor. İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu TBMM Başkanlık Divanı tarafından tespit edilmesi ve TBMM Genel Kurulu tarafından kararlaştırılması gerekiyor. Anayasa’ya göre TBMM’de üye tamsayısının yüzde beşinin boşalması hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılması gerekiyor. Ara seçim sadece boşalan milletvekillikleri için gerçekleştiriliyor.
Her ne kadar tarihte birçok siyasetçi "Sine-i Millet" fikrini dile getirmiş olsa da, şimdiye dek yalnızca bir kere gerçekleştirilmiştir.
Odatv'nin haberine göre; Sine-i millete dönüş söylemi, Türkiye'nin çok partili hayata geçişiyle birlikte 1946 seçimleri sırasında ilk kez gündeme geldi. Demokrat Parti (DP) üyeleri, 1946 seçimlerinde usulsüzlük yapıldığını öne sürerek seçimlerin şaibeli olduğunu iddia etti ve bu nedenle sine-i millete dönme fikrini dile getirdi; ancak bu düşünce pratikte uygulanmadı.
Benzer şekilde, 1987 genel seçimlerinde birinci parti olarak %36 oy alan Anavatan Partisi (ANAP), 1989 yerel seçimlerinde %21 oy alarak üçüncü sıraya gerileyince, bazı Doğru Yol Partisi (DYP) ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) milletvekilleri, meclisteki milletvekili dağılımının halk iradesini yansıtmadığı gerekçesiyle sine-i millete dönmefikrini savundu. Ancak bu dönemde de öneri hayata geçmedi.
Türkiye siyasi tarihinde sine-i millete dönme eylemini gerçekleştiren tek isim, 1989 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın seçimini protesto amacıyla milletvekilliğinden istifa eden DYP’li Murat Sökmenoğlu oldu. Özal’ın mecliste yeterli oy almadan Cumhurbaşkanı seçildiğini belirten Sökmenoğlu, bu durumu protesto etmek için milletvekilliği görevini bırakarak sine-i millete dönme çağrısını fiili olarak gerçekleştiren tek siyasetçi olarak kayıtlara geçti.
Murat Sökmenoğlu Kimdir?
Mustafa Murat Sökmenoğlu (31 Ağustos 1945, Üsküdar, İstanbul, Türkiye - 20 Haziran 2014, Ankara), Türk siyasetçidir. Hatay Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen'in oğludur.
İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunudur. XVII, XVIII. Dönem Hatay, XXI. Dönem İstanbul milletvekili ve MDP kurucu üyesi. TBMM Başkanı Başdanışmanlığı ve TBMM Başkanlık Divanı Eski Katip Üyesi ve İdare Amirliği, NATO ve Parlamentolararası Türk Grubu Üyeliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilliği görevlerinde bulundu.
1986 yılında DYP'ye geçti ve bu partinin TBMM'de grup kurması için yoğun çalıştı.
Turgut Özal'ın gerekli oy oranına sahip olmadan Cumhurbaşkanlığı'na seçildiği gerekçesi ile bu durumu protesto için 27 Aralık 1989'da milletvekilliğinden istifa etti.
1995'te milletvekili olabilmek için Bakırköy Belediye Başkanlığından istifa eden ANAP'lı Ali Talip Özdemir'in yerine MHP'den aday oldu; ayrıca 1999 seçimlerinde MHP'den İstanbul milletvekili seçildi.
20 Haziran 2014'te tedavi gördüğü GATA'da öldü. Cenazesi, Kırıkhan'a bağlı Alaybeyli köyündeki Beyazid-i Bestami Türbesi yanında defnedildi.