Eski Anıtkabir Müze Komutanı olan Ydr.Doç.Ali Güler, henüz yayımlanmayan “Nutuk ve Sırları- Nutuk Hakkında Her Şey” isimli çalışmasını anlattı.
Atatürk’ün ölümünün 79. yılında Nutuk’u tüm yönleriyle inceleyen çalışmada, ‘Gençliğe Hitabe’nin orijinal müsveddelerinde yer alan ve bizzat Atatürk tarafından karalanan bölüm gün yüzüne çıkarıldı.
Ydr. Doç. Ali Güler’in yayınladığı ‘Gençliğe Hitabe’nin orijinal müsveddesine göre, Atatürk, Gençliğe Hitabe’nin 2. sayfasındaki son kısmında “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” ifadesini şu satırlarla sürdürmüş:
İŞTE O BÖLÜM!
“Efendiler, son kuvvetini kendi mefkûresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklâl ve Cumhuriyetin ilânihaye mahfuz (korunmuş) ve masun (dokunulmaz) olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına...” Ancak müsveddeye göre Atatürk bu cümleyi karalayarak Nutuk’tan çıkarmış.
Gençliğe Hitabe’de karalanan son cümle dışında, 2 yerde daha Atatürk tarafından düzeltme yapıldığına dikkat çeken Güler şöyle konuştu:
Evvela ‘Ey Türk Genci’ denmiş; fakat ‘genci’ kelimesi silinerek ‘gençliği’ olarak düzeltilmiş.
İkincisi ise ‘Galipler cebren ve hile ile’ cümlelerinin başındaki ‘galipler’ kelimesi de silinmiştir.
Bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan belgeyi Afet İnan’ın yıllar önce yayınladığı bir makalenin ekinden bulup ortaya çıkardık.
Atatürk, 10. Yıl Nutku'nda da yine "Beni hatırlayınız" sözlerini sonradan çıkartmıştı.
O sözler şöyleydi:
"Bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur, beni hatırlayınız..."
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusuna olan karşılıksız sevgisi ve toplumcu bakış açısı, Gençliğe Hitabe'nin son satırlarına 'bireysel dileklerini' yazmasına mâni olmuştu.
Mısır Sefaretinde 'Doğu'nun uyanışının, güneşin doğuşu kadar yakın olduğunu' bildiren Atatürk, daha sonrasında büyük rüyasını şöyle açıklayacaktı:
Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.