Hastalıkların tedavisinde, öldürülen gladyatörlerin kanı ve karaciğeri kullanılıyordu.
Antik Roma’daki doktorlar, mikroskobik canlıların neden oldukları hastalıklardan veya nörolojik rahatsızlıklardan haberdar değillerdi! Örneğin epilepsi hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorlardı. Bu sebeple bu gizemli hastalığın tedavisi için son derece ilginç bir yöntem geliştirmişlerdi. Antik Roma’daki doktorlar epilepsi hastalarına “ölen bir gladyatörün boğazından akan sıcak kanı içmelerini” tavsiye ediyorlardı! Bunun yanı sıra ölen bir gladyatörün karaciğeri de Antik Romalı doktorların en sık yazdığı reçeteler arasındaydı! Bu sıra dışı tedavi yöntemlerinin oldukça tuhaf bir sebebi vardı. Antik Roma’da gladyatörler, sağlıklı erkeğin temsili olarak görülüyordu. Bu nedenle, onların kanını içmek veya karaciğerini yemek yaygın bir tedavi yöntemiydi.
Antik Roma’nın en önemli doktorlarından olan “Bergamalı Galen” ölümünden yüzlerce yıl sonra bile modern tıbbı etkiledi.
Yunanistan’da doğup büyüyen Galen, İskenderiye’de oldukça iyi anatomi ve fizyoloji dersleri aldı. Milattan sonra 162 yılında Roma’ya yerleşmeden önce yaralı gladyatörleri tedavi ederek tıp alanındaki becerilerini geliştirdi. Egzersizin, dengeli beslenmenin, hijyenin önemini vurgulayan ilk doktorlardan biriydi. Bedeni kalbin değil, beynin kontrol ettiğini açıklayan teorilere imza attı. Atardamar ile toplardamar arasındaki farkı tanımlayan ilk doktordu! Bazı imparatorların özel doktorluğunu da yapan Galen son derece kıymetli anatomi çalışmalarına da imza atmıştı. Bergamalı Galen’in tıp alanındaki yüzlerce çalışması 1500’lü yıllara kadar Batı tıbbında standart olarak kabul edildi.
Antik Roma’daki anatomi çalışmaları aynı zamanda bir halk eğlencesiydi!
Aslında Antik Roma halkının anatomi bilgisi oldukça zayıftı. Çünkü dini inanışlar ve etik kaygılar Antik Romalı doktorların özellikle de insan anatomisi üzerinde detaylı çalışmalar yapmasına izin vermiyordu. Bu nedenle başta Galen olmak üzere Antik Roma’nın doktorları domuzların veya primatların anatomileri üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Doktorlar bu anatomi çalışmalarını, yeni hastaları çekmek için halka açık bir şekilde gerçekleştiriyorlardı. Böylece anatomi çalışmaları zamanla halk için bir gösteri ve eğlence haline geldi.
Rüyalar, hastalıkların teşhis edilebilmesi konusunda oldukça önemliydi.
Antik Roma’daki doktorlar, pek çok hastalıkları teşhis etmeden mutlaka rüyalardan faydalanıyorlardı. Çünkü onlara göre rüyalar ruhtan gelen sinyallerdi ve hastalık hakkında görünenden çok daha fazla bilgi ihtiva ediyorlardı! Bu nedenle hastaların gördükleri rüyalar, doktorların tedavi yöntemlerini ve süreçlerini büyük oranda belirliyordu.
Romalı bir askerin ortalama yaşam süresi Romalı bir vatandaştan 5 yıl daha uzundu.
Çünkü İmparator Agustus, başarılı doktorları ordu için çalışmaya ikna etmişti. Ordu doktorlarına tam Roma vatandaşlığı, vergi muafiyeti ve emeklilik gibi pek çok hak içeren oldukça iyi şartlar sağlanmıştı. Ayrıca Romalı doktorların savaş alanında kullanabileceği donanımlı bir hastaneleri de vardı. Bununla birlikte, askeriyede çalışan doktorlar, anatomi alanında daha fazla bilgiye sahip oldular ve sürekli kendilerini geliştirme fırsatı yakaladılar. Bütün bu gelişmeler sonunda Romalı askerler Roma’daki en yüksek tıbbi standartlara kolaylıkla erişebiliyorlardı. Böylece Romalı bir askerin ortalama yaşam süresi Romalı bir vatandaştan 5 yıl daha uzun hale geldi.
Antik Roma’daki sağlık sektörü kadınlara açıktı.
Bugün bilim insanları yaptıkları çalışmalara dayanarak Antik Roma’daki tıp sektöründe kadınların da yer aldığını düşünüyorlar. Yani Antik Roma’da kadın doktorlar vardı. Ancak çok yaygın değillerdi. Antik Romalı kadınlar genellikle erkek doktorlara yardımcı olan sağlık personeli olarak görev alıyorlardı. Özellikle de doğum anında veya hamilelik için gerekli tedavilerin uygulanması sırasında çalışıyorlardı.
Lahana, Antik Roma’nın mucizevi ilacıydı.
Pek çok Antik Romalı doktor dengeli beslenmenin sağlıkla yakından ilgili olduğunu biliyordu. Ancak lahananın Romalılar için farklı bir önemi vardı. Antik Roma’da lahana “süper gıda” olarak lanse ediliyordu. Romalılara göre lahananın iyi gelmediği bir şey yok gibiydi! Örneğin ezilmiş lahana yaraları, çürükleri, kırıkları ve çıkıkları ağrısız bir şekilde tedavi edebiliyordu. Ayrıca lahana bütün iç organlara iyi geliyordu! Haşlanmış lahananın dumanını solumak doğurganlığı artırıyordu. Hatta çok fazla lahana tüketen birinin idrarı ile banyo yapmak, pek çok hastalığa iyi geliyordu!