Tüm heybetleriyle dövüş arenalarına çıktıkları anda izleyicilerin içini titreten gladyatörler, Roma’da büyük bir tehdit unsuruydu. Görkemli fiziksel görünüşleri, güç ve gövde gösterileriyle imparatorun gücünü temsil ederlerdi. Ancak bunun da ötesinde her biri, kendi parmaklıkları ardında mahrem bir alana sahipti. Antik Roma denince pek çoğumuzun aklına gelen gladyatör figürlerinin, aslında farklı bilinen yönlerini merak ettiniz mi hiç?
Gelin, hep beraber gladyatör arenasında çarpıcı bir yolculuğa çıkalım...
1. Gladyatörler Her zaman Kölelerden Oluşmuyordu
Bütün gladyatörler arenaya zincirler eşliğinde getirilmiyordu. Eski savaşçıların çoğu esir alınmış insanlardan ve suç işlemiş kölelerden oluşuyordu. Ancak mezar yazıtları, M.S. 1. yüzyıldan sonra bu demografik yapının değişmeye başladığını gösteriyor. Buna göre dövüşün ve kalabalık kitle tezahüratının cezbine kapılan sivil halk da gladyatörlüğe ilgi duymuştur. Zafer ve para kazanma umuduyla gladyatör okullarına gönüllü olmuşlardır. Bu serbest dövüşçüler çoğunlukla çaresiz adamlar veya dövüş kabiliyetine sahip eski askerlerdi. Kimileriyse daha üst sınıfa ait şövalyeler ve hatta savaş hünerlerini sergilemeye hevesli senatörlerdi.
2. Gladyatör Dövüşleri Esasında Cenaze Törenlerinin Bir Parçasıydı
Birçok antik çağ tarihçisi, Roma oyunlarının Etrüsklerden alınma olduğunu söyler. Ancak şimdilerde çoğu araştırmacı gladyatör savaşlarının, varlıklı soyluların cenazelerinde sergilenen bir ailevi ayin olduğuna inanıyor.
Seçkin aristokratlar öldüğünde aileleri onların anısına mezarlarının yanında köleler veya ölüm cezasına çarptırılmış mahkûmlar arasında oyunlar düzenlerdi. Ölen kişinin hayattayken gösterdiği erdemler bu şekilde anılırdı. Romalı yazarlar Tertullian ve Festus’a göre Romalılar, insan kanının ruh arındırıcı bir özelliğe sahip olduğuna inanırdı. Dolayısıyla bu yarışmalar, insan kurban etmenin bir başka dilde ifade ediliş biçimiydi. Cenaze oyunları daha sonra Julius Caesar zamanında daha geniş bir yelpazeye taşındı. Caesar, ölen babası ve kızı adına yüzlerce gladyatör arasında müsabaka düzenledi. İzleyicilerin gözünde bu etkinliklerin popülerliği kanıtlanmış oldu. M.Ö. 1. yüzyılın sonunda yönetimdeki yetkililer, kitlelerin sevgisini kazanmak için devletin karşıladığı müsabakalar düzenledi.
3. Gladyatörler Her Zaman Ölümüne Dövüşmediler
Hollywood filmleri ve televizyon yapımları, gladyatörleri çoğunlukla ölümüne dövüşlerin yaşandığı arenalarda tasvir ettiler. Ama dövüşlerin çoğu aslında sıkı kurallar ve uygulamalar dâhilinde düzenlenirdi. Müsabakalar iki adam arasında tek bir dövüş şeklindeydi ve bu kişiler, benzer ölçülerde ve deneyimleri yakın savaşçılar arasından seçilirdi. Hakemler, ciddi yaralanmış birini tespit ettiklerinde müsabakayı derhal durdururdu. Dahası, izleyiciler sıkılırsa dövüşlerin berabere bitmesine karar verilirdi. Nadir durumlarda da eğer herkesi hayran bırakan bir dövüş sergilemişlerse her iki savaşçının arenayı terk etmesine izin verilirdi.
Gladyatörleri ağırlamak, beslemek ve eğitmek maliyetli olduğundan yetiştiriciler, bu insanların bir hiç uğuruna ölmelerini istemezlerdi. Eğitimciler de öğrencilerine öldürmeyi değil, yaralamayı öğretirdi. Dolayısıyla savaşçılar, yan yana mücadele ettikleri kimseleri ağır yaralamaktan kaçınırdı. Yine de bir gladyatörün hayatı genellikle vahşet dolu ve kısa olurdu. Çoğu savaşçı ancak yirmili yaşlarının ortalarına kadar hayatta kalabilirdi. Tarihçiler, dövüşlerin ancak beşte veya onda birinin ölümle sonuçlandığını kaydeder.
4. Meşhur Başparmak Hareketi Muhtemelen Ölüm Anlamına Gelmiyordu
Eğer gladyatör ağır yaralanmış veya pes ettiğini göstermek için silahını bırakmışsa kaderi, seyircinin ellerine kalırdı. Kolezyum’da düzenlenen müsabakalarda imparator, yere düşen savaşçının öldürülüp öldürülmeyeceğine karar veren son kişiydi. Portreler veya filmler çoğunlukla seyircinin “başparmak aşağı” hareketi yaptığını gösterir. Böylelikle onuru zedelenmiş gladyatörün ölmesini istedikleri düşünülür. Ancak muhtemelen bu doğru bir bilgi değildi.
Bazı tarihçiler, başparmağın yukarı baktığı durumda ölüm talebinin olduğunu düşünüyor. İki parmağın uzandığı kapalı bir yumruk, aşağı bakan başparmak hatta sallanan bir mendil ise merhamet işaretiydi. Hangi işaret kullanılırsa kullanılsın, beraberinde muhakkak kulak yırtan çığlıklarla, “Onu serbest bırakın!” ya da, “Öldür onu!” sözleri duyulurdu. Eğer kalabalık bunu arzularsa kazanan gladyatör, karşısındakine kürek kemiklerinin ortasından boynu boyunca kalbine kadar uzanan bir darbede bulunurdu.
5. Gladyatör Dövüşleri Farklı Sınıflara ve Türlere Ayrılmıştı
M.S. 80’de Kolezyum açıldıktan sonra gladyatör oyunları serbest dövüş oyunlarından ustaca düzenlenmiş kanlı savaşlara evirildi. Dövüşçüler; puanlarına, yetenek düzeylerine ve deneyimlerine göre sınıflara ayrıldı. Çoğu, belirli bir dövüş ve silah biçiminde özelleşti. En yeteneklileri “thraeces” ve “murmillones” olarak biliniyordu. Bu dövüşçüler, kılıç ve kalkanla dövüşüyordu. Ancak arenaya at sırtında gelen “equites”ler de vardı. “Essedarii”ler, iki tekerli at arabalarında, “dimachaerus”lar da aynı anda kullandıkları iki kılıçla ortaya çıkardı. Popüler gladyatör türlerinin içinde en sıra dışı olanı belki de “retierius”lardı. Bu savaşçılar, yalnızca bir ağ ve üç uçlu mızrak kullanırdı. Rakiplerini öldürmeden önce ağla yakalamaya çalışırdı. Ancak eğer başarısız olurlarsa neredeyse tamamen savunmasız kalırlardı.
6. Gladyatörler Bilinenin Aksine Nadiren Hayvanlara Karşı Savaşırdı
Kolezyum ve diğer Roma arenaları çoğunlukla amansız hayvan avlarıyla ilişkilendirilirdi. Fakat bu avlara gladyatörlerin dâhil oluşuna pek az rastlanırdı. Vahşi hayvanlarla aşık atmak, “venator” ya da “bestiarii” adı verilen özel savaşçı sınıfının harcıydı. Bu kimseler geyikten devekuşuna, aslandan timsaha, ayıya ve hatta file kadar pek çok hayvana karşı savaşırdı.
Hayvan avları genelde oyunların açılış etkinliği olarak düzenlenirdi. Tek bir sergide onlarca zavallı hayvanın parçalanması, nadir görülen bir şey değildi. Kolezyum’un açılışı için düzenlenen 100 günlük kutlamada toplam 9 bin hayvanın katledildiği düşünülür. 11 bin hayvan ise daha sonra İmparator Trajan’ın M.S. 2. yüzyılda düzenlediği 123 günlük festivalde öldürülmüştür. Çoğu hayvan sadece zevk için öldürülmüşken diğerleri çeşitli numaralar yapmak üzere eğitilmiştir. Hatta dövüşlerde birbirleriyle karşı karşıya gelmişlerdir.
Vahşi hayvanlar ayrıca idamın yaygın bir biçimini göstermek üzere kullanıldı. Hüküm giyen suçlular ve Hıristiyanlar çoğunlukla aç köpeklerin önüne, aslanlara ve ayılara, o günün eğlencesi olarak atılırdı.
7. Kadınlar da Gladyatör Olarak Dövüşmüştü
Kadın köleler düzenli olarak erkek eşlerinin yanında arenada belirirdi. Ama pek az vatandaş bunu kendi rızasıyla yapardı. Tarihçiler, ilk kadın gladyatörün ne zaman ortaya çıktığı konusunda emin değil. Ama kadınlar, M.S. 1. yüzyılda oyunlarda yaygın olarak görülmeye başlamışlardır. Bu kadın savaşçılar ataerkil Roma kültüründe ciddiye alınmamış olabilir. Örneğin İmparator Domirian, kadınlarla cüceleri karşı karşıya getirmekten hoşlanırdı. Ama bazı kadınlar, teke tek dövüşlerde kendilerini kanıtlamayı başarmışlardır. M.S. 2. yüzyıl civarlarına denk gelen bir mermer kabartmada Amazon ve Achillia adlı iki kadın dövüşçü arasındaki savaş tasvir edilir. Yazıtlara göre bu iki savaşçı, onurlu bir beraberlik ile müsabakayı sonlandırmıştır. Kadınlar ayrıca hayvan avlarına da katılmışlardır, fakat arenalardaki görevleri, M.S. 200 dolaylarında sona ermiş olabilir. İmparator Septimius Severus, kadınların oyunlarda yer almasını yasaklamıştır.
8. Kendi İçinde Bir Tür Sendika Gibi Örgütlenen Gladyatörler de Vardı
Düzenli bir şekilde ölüm ve yaşam arasında sürüklenip dursalar da bir tür kardeşlik ağı olarak gördüler. Hatta kimileri, birlikler veya “collegia” denen topluluklar oluşturmuştur. Bunları, seçimle getirdikleri kendi liderleri ya da koruyucu tanrıları yönetir. Bir dövüşçü, mücadele esnasında düştüğünde bu gruplar, savaşçının düzgün bir cenaze ile gömülmesini sağlar. Arenadaki başarılarını da layığıyla anan bir mezar taşı hazırlar. Eğer ölen kişinin eşi ve çocukları varsa onların da kayıpları için gerekli maddi desteği almasına yardımcı olur.
9. Bazı Roma İmparatorları Gladyatör Dövüşlerine Katılmıştı
Gladyatör oyunları düzenlemek, halkın sevgisini kolayca kazanmak için Roma imparatorlarının kullandığı bir yöntemdi. Ancak bazıları olayı daha ileri boyuta taşıdı ve dövüşlerin içinde bizzat yer aldı. Caligua, Titus ve Hadrian dâhil pek çok yönetici çeşitli arenalarda boy gösterdi. Elbette bu savaşların çoğu, sıkı denetim ve kontrol altında, köreltilmiş savaş aletleriyle gerçekleşiyordu. Mızrakla keskin nişancılık yapan İmparator Commodus çoğunlukla yüksek bir platformda duruyordu. Bu güvenli yerden ayıları ve panterleri öldürüyordu. Commodus ayrıca birkaç gladyatör savaşına da katıldı. Gerçi bunlar genelde deneyimsiz savaşçılar veya izleyiciler arasındaki korkmuş, yetersiz silahlanmış kimseler arasından seçiliyordu. İmparator savaşı kazandığında Commodus kendini bir milyon Roma sestercesi gibi devasa miktarda paralarla ödüllendirmeyi de ihmal etmiyordu.
10. Gladyatörler Alt Sınıflar Arasında Büyük Bir Şöhrete Sahipti
Genelde Roma tarihçileri tarafından vahşi barbarlar olarak anlatılsalar da gladyatörler daha alt kesim tarafından kahraman ilan edilmişti. Portreleri, pek çok açık alan duvarına asılmıştı. Çocuklar kilden yaptıkları gladyatör figürleriyle oynardı. En popüler gladyatörler, bugünün atletleri gibi çoğu ürünün tanıtımını yapardı. Gladyatörler ayrıca Romalı kadınları bayıltmalarıyla da bilinirdi. Pompeii’deki grafiti tasvirlerinde kızları geceleri ağıyla yakalayan bir gladyatör betimlenir. Bir başkası ise genç kızların biricik sevgilisidir. Çoğu kadın, gladyatör kanına bulanmış saç tokaları ya da mücevherler takar. Kimileriyse afrodizyak etki yapması için kozmetik malzemelerine veya kremlerine gladyatör teri karıştırır.
Kaynak: History, Kayıp Rıhtım