LOKMALARINIZI AZALTIN
Sağlıklı yaşamak ve özellikle 50’li yaşlardan sonra dimdik, zımba gibi fit ve formda güçlü biri olmak ve kalmak istiyorsanız kendinizi öncelikli mutlaka “daha az yemeye” alıştırın. Zira bilimsel araştırmaların da doğruladığı gibi sağlıklı yaşlanmayı kolaylaştıran birinci faktör, sağlıklı beslenmek ile birlikte yeni bir beslenme ritüeli geliştirmek ve daha az gıda tüketmektir. Zira 50’li yaşlardan sonra bedeniniz büyümez! Yeni yapılar inşa edip kendini geliştirmez! Elinden geldiğince mevcudu korur, güçlü tutar, yıkım süreçlerini telafi etme gayretine girer. Bu da “az ve öz yemeniz, yükte hafif pahada yüksek gıdalar tüketmeniz ve sisteminize daha az yakıt yüklemeniz” anlamına gelir.
Basitçe ve kolay bir yaklaşım için “50-60 yaş aralığı”nda yüzde 10-15, “60-70 yaş aralığı" nda yüzde 15-20, “70 yaş sonrasın” yüzde 20-30 civarında kalori tasarrufu yapmamızda fayda var. Güvenilir bir araştırma, kalori kazanımını yüzde 30 azaltan kişilerin daha sağlıklı ve daha uzun bir ömür sürme şansı yakaladıklarını gösterdi. Daha da önemlisi bu araştırmaya katılan kişilerin ne yediklerine değil, ne kadar yediklerine yani sadece miktara odaklanıldı. Ve netice yukarıda da belirttiğim gibi daha az yiyenler, sadece kalori kısıtlamasına gidenler yaşlanmaya bağlı kronik hastalıklardan daha iyi korundular, daha iyi yaşlanıp daha uzun yaşadılar.
2 ÖĞÜNE GEÇİN
Tekrar altını çizelim: Sağlıklı yaşlanmanın önemli belirleyicilerinden biri daha az yemektir ama bunu izleyen ek bir madde daha vardır: 2 öğün beslenmeye geçmek, mümkünse 14-16 saatlik kısa süreli açlık uygulaması kuralını ısrarla sürdürmek. Peki neden?
İKİ ÖĞÜNÜN 5 FAYDASI VAR
İki öğün beslenmenin ve günlük beslenme ritüeline kısa süreli açlık periyotları eklemenin bir değil birçok faydası var.
1. Daha az yer, daha az kalori tüketirsiniz.
2. Gıda tüketmediğiniz 14-16 saatlik periyotta (bu süreyi 12 saate kadar indirebilirsiniz) yaşlanmayı hızlandıran ve kilo dengenizi bozan pek çok hormonu (örneğin insülin, leptin, büyüme hormonu) dengelersiniz.
3. Aç kaldığınız sürede sindirim sisteminize daha çok dinlenme, yarasını beresini tedavi etme, toksinlerden arınma ve kendini iyileştirme fırsatı verirsiniz.
4. Kısa süreli açlık periyotlarında vücudunuzu daha doğrusu metabolizmanızı konfor alanından çıkararak (küçük ve ölçülü bir strese sokarak) uzun ömürlü genlerinizi (AMPK) aktive edersiniz.
5. Aç kaldığınız son 14-16 saatlik zaman aralığında “OTOFAJİ”yi tetikleyerek yani hücre, doku ve organlarınızın içlerinde biriken hücresel toksik atıkları yine kendi bağışıklık hücrelerinizi temizlemesine fırsat vererek daha sağlıklı kalırsınız.
2 ÖĞÜN NASIL UYGULANIR?
Uzun süredir 2 öğün beslenen biri olarak yaşadığım deneyimi sizinle paylaşabilirim. Sürece başlangıçta 12 saatlik açlık aralıklarıyla başladım. Daha sonra süreyi önce 14 saate, sonra da 16 saate çıkarttım. Kısa süreli açlık uygulamalarını başlangıçta önce haftanın 2-3 gün yaparken zamanla bu uygulamaları -bedenim alıştıkça- haftanın önce 4-5 gününe çıkarttım, daha sonra da tamamına yaydım. Yaklaşık 2 yıldan fazla süredir devam eden bu uygulamama şimdilerde zaman zaman “günde sadece tek öğün” uygulamasını da ekliyorum. Aldığım sonuçların daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Bu uygulamaya geçmek isteyenlere bir tavsiyem daha var: Haftada 2 gün 12 saatlik açlık dönemleri ile düğmeye basın, ardından 14’e ve sonra 16 saatlik açlık periyotlarına ulaşın. Prensip olarak akşam yemeklerinizi mümkün olduğu kadar erken saatlere alın, yatağa girene kadar sadece su ve şekersiz çay tüketin. Sabah kahvaltınızı ertesi gün 10-12 aralığına erteleyin.
2 ÖĞÜN HERKESE UYAR MI?
2 öğün uygulamasını tabii ki herkes yapamaz, yapmamalıdır. Ciddi organ yetmezliği olanlar, bu nedenle birden fazla ilaç kullananlar, ağır hipoglisemi sorunu yaşayanlar, insülin ve benzeri kan şekeri ayarlayıcı ilaçlar kullananlar ve hamileler 2 öğün uygulamasından uzak durmalıdır.
NOT: Kişiden kişiye değişiklik gösteren bu gibi durumlarda karar almak için öncelikle doktorunuza başvurmayı unutmayın.