Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Hürriyet gazetesinde bugün '1500 yaşına doğru... Ayasofya' başlığıyla yayınladığı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Ayasofya çok yakında 1500. yılını idrak edecek; 532-537’de ayinle açıldığına göre sadece 10 senemiz var. Ara sıra haberler çıkıyor; zeminde çökmeler var diye. Bunu ele almıyorum. Asıl binanın altındaki kanal ve destek kemerlerden kimse doğru dürüst bilgilendirilmiyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yaptığı tetkikat Dr. Çiğdem Özkan Aygün imzasıyla bir İtalyan dergisinde çıktı. Altyapı üstüne çıkan son tetkikat Prof. Dr. Hasan Fırat Diker’e ait. İstanbul Teknik Üniversitesi ekibi, alttaki su sistemi ve kanalların Topkapı sarnıçlarına, hatta Harem’in tuvaletlerine kadar uzandığını tespit etti. Ayasofya’daki araştırmaları sırasında kendilerine kanallara giriş için Topkapı’daki sarnıçları ve suyollarını denemelerini tavsiye etmiştim.
Bütün bu yapının ciddi şekilde incelenmesi, uzun uzun raporlarla öne konması ve tartışılması gerekiyor. Ayasofya’nın restorasyon için belli bir müddet mutlaka kapatılması gerekiyor.
Yılda 3 milyon ziyaretçinin Ayasofya’ya girmesi bir facia. Dünyada bu gibi eserlerin hepsinde randevu sistemi uygulanıyor. Floransa’daki Duomo denen katedrale, Roma’daki 6. asırdan kalma binalara bakınız. Üstelik Floransa’daki katedral, Brunelleschi’nin bir harikası olmasına rağmen öbür saydıklarımda merkezi kubbe denemesi de çok geç devirdedir.
Bütün binanın temizliği için; yani normal rutubetin ve suların akıtılması için yapılan kanalların, zeminin sağlamlaştırılması ve zamanın getirdiği çöküntüyü önlemek için yapılan desteklerin doğru düzgün tespiti gerekir ve Ayasofya’ya randevu ile alınan ziyaretçinin belirli sayıyla olması da buna dahildir.
Ayasofya, Justinianus’un; yani Konstantin gibi değil, gerçek anlamda Hıristiyanlığı kabul etmiş, inançlı Hıristiyan imparatorun yaptırdığı binadır. Justinianus Makedonyalıdır, Latinceyi ve Roma’yı sever; Helenliğe de tercih eder. Asırlar boyu bütün Hıristiyan milletlerin veya İslamiyetten sonra Müslüman milletlerin de fethini hayal ettikleri açık; ancak Fatih Sultan Mehmed gibi büyük bir komutan bunu gerçekleştirmiştir. Fatih Sultan Mehmed adını değiştirmedi; Ayasofya’nın Fethiye Camisi olduğu gerçektir ama padişahın kendi adının kullanımı için 1459’dan sonra Fatih Camisi’ni de yaptırdığı bir gerçektir. İstanbul’un fiili başkent olması da zaten 1459 yılını bulmuştur.
1500 yılına gelen binanın kullanımı, İspanya’da Kurtuba’daki caminin getirildiği hal örnek alınarak gerçekleştirilemez. Biz, İspanyollar gibi davranmak zorunda değiliz. Ayasofya’nın sahibi olmak şüphesiz bir övünç meselesi, bir hâkimiyet sembolüdür ama onu korumak babındaki mesuliyetin ağırlığı da ortadadır.
Binanın etrafında tuvaletlerin bulunması tenkit konusu oluyor. Alttaki kanallar bakalım buradaki kullanımı karşılayacak durumda mıdır? Her ziyaretçi orayı bir miktar defihacet için kullansa bu binanın durumu ne olacak? 1500 yıllık tarih içinde sanmıyoruz ki bir yılda 3 milyon insan böyle bir muhteşem binaya girmiş olsun. Bu ulaşılmamış bir yüktür."