5. Sofie'nin Dünyası
"Sofi'nin Dünyası" yayınlandığı 1991 yılından bu yana aralarında Korece, Rusça, Japonca, Arapça gibi diller de olmak üzere kırka yakın dile çevrilmiş ve yayınlandığı her ülkede en çok satan kitap olma başarısını elde etmiştir...
"Benzer insanların", yüzeysel bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, "3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır" diyen Goethe'nin günübirlik insanlarından olmama yolunda ciddi bir adım.
15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofi, bir gün posta kutusunda "Kimsin" yazılı bir not bulur. Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatan Jostein Gaarder, Umberto Eco'nun "Gülün Adı"nda Ortaçağ teolojisini romanlaştırma gücünü bu kitabında felsefede gösteriyor.
4. Milena'ya Mektuplar
1919 yılında Prag'daki bir kafede tanıştıklarında Franz Kafka 36, Milena Jesenská 23 yaşındaydı. Milena yaşadığı Viyana'ya döndükten sonra Kafka'ya bir mektup yazarak eserlerini çevirmek istediğini söyler. Kafka buna olumlu yanıt verir.
Hastalığı nedeniyle kaldığı Meran'dan 1 yıl sonra Milena'ya ikinci mektubunu yazan Kafka, 2 yıl yoğun bir şekilde sürecek ve tarihe geçecek mektup aşkının ilk adımını atmış olur.
Bu büyük aşka tanıklık ederken aynı zamanda mektuplaşmanın o dönem insanları için önemine, mektupların başka insanların eline geçmesini engellemek için üzerlerine takma isimler yazmak, postaneden teslim almak gibi yöntemleri kullanmalarına ve mektupların hızlı ve güvenli bir şekilde alıcısına ulaştırılması için geliştirilen posta hizmetinin kusursuzluğuna şahit olacak, Kafka’nın ölümcül hastalığına bakış açısına, döneminin meşhur yazar hakkındaki düşüncelerine, kendine güvensizliğine, kıskançlıklarına, saflığına, alçak gönüllüğüne, korkularına kısacası tüm sırlarına vakıf olacaksınız.
3. 1984
Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
2. Suç ve Ceza
Tüm zamanların en çok konuşulan romanlarından Suç ve Ceza, psikolojik derinliği ve topluma tuttuğu aynayla gündemde kalmaya devam ediyor. St. Petersburg’dan dünyaya yayılan, hatta sınırlarını edebiyatın dışına çıkararak tartışma platformlarına ve sinema festivallerine taşıyan bu yapıt, tekrar tekrar okunmaya ve konuşulmaya değer!
Dünyanın en büyük yazarlarından kabul edilen Rus Yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin 1866’da yayımlanan ölümsüz eseri Suç ve Ceza, tüm insanlığı kavrayan bir öyküye sahip. Aklın, inancın ve eylemlerin vicdan ile muhakemesini tüm çıplaklığıyla yansıtan eser, sizi hem suçlu hem yargıç olduğunuz 705 sayfalık bir soruşturmanın içine çekiyor.
1. Tutunamayanlar
Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay'ın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
"Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yazar."
Kaynak: kutablog-kitaplarınperisi