Mehmet Nusret Bey 1875 yılında Preveze’de doğdu. 1899’da Mülkiye’den mezun oldu. Maiyet Memurluğu stajından sonra 20 Eylül 1901 – 4 Ekim 1902 tarihleri arasında Konya Rum ve Ermeni okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı.
Bu görevi Keskin, Tepedelen, Aydonat, Filat, Meçova, Devline, Sur, Safed, Cisri Ergene (Uzunköprü) Iskeçe Kaymakamlıkları izledi.
Balkan Harbinde İskece’nin işgali üzerine 14 Kasım 1912’de buradan ayrılarak İstanbul’a gelmiş ve 30 Mart 1914’e kadar açık maaş almıştır. 27 Nisan 1914’te Bayburt Kaymakamlığına atanmıştır.
Bayburt Kaymakamı olarak göreve başlamasından kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı çıktı.
Bunun üzerine Bayburt Bölgesinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan Ermeniler, Rusların bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmalarına yardımcı olacağı şeklindeki kışkırtmaları sonucu gönüllü silahlı Ermeni grupları teşkil ederek Türk mahalle, köy, kasaba ve şehirlerinde katliamlara başladılar.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu olaylar cereyan ederken Osmanlı idaresi,1 Haziran 1915’de savaş mıntıkasında oturan Ermeniler’in savaş alanı dışı olan Suriye dolaylarına gönderilmesini içeren “Ermeni Tehciri” kanununu çıkardı.
Haziran 1915’de Erzurum’daki 3.Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşanın emriyle, Bayburt harp sahası içinde olduğu için bölgedeki Ermeniler de Nusret Bey’in idaresi altında bulunun bölgedeki jandarma güçleri vasıtasıyla salimen Erzincan’a sevk edildiler.
Belgelere göre tehcir sırasında gayri kanuni hiçbir vukuat olmadı. Tehcire tabii tutulan Ermeniler’in emval-i metrukeleri de oluşturulan bir komisyon tarafından satılarak bedelleri kendilerine verildi.
Ermeniler Bayburt’tan göç ettikten sonra da bölgede Ermeniler’in çetecilik faaliyetleri devam etti ve bu konuda değişik tarihlerde Erzurum Vilayeti’nden Dahiliye Nezareti’ne şifreler gönderildi.
Nusret Bey I.Dünya Savaşı’nın en buhranlı günlerinde bir yandan Bayburt Ermenileri’nin salimen tehciri için çaba sarf ederken diğer yandan da 3.Ordu’ya erzak temini için çalıştı. Nusret Bey 3.Ordu’ya yaptığı bu hizmetlerinden dolayı değişik tarihlerde Erzurum Valiliği ve 3.Ordu Kumandanlığı tarafından mükafatlandırıldı.
Nusret Bey 14 Haziran 1917’de, o sırada Yıldırım Orduları 2.Grup Kumandanı olan Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Urfa Mutasarrıflığına tayin edildi. Nusret Bey, Urfa’da görev yaparken Mondros Mütarekesi imzalandı. Bunun üzerine Urfa’da işgallere karşı Müdafa-yı Hukuk Teşkilati’nın kurulmasında Nusret Bey’in büyük emeği geçti.
Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması üzerine Mondros Mütarekesi’nin maddeleri bahane edilerek 1919 yılında Anadolu’nun birçok yeri işgale uğramıştı. Bu işgaller sırasında İngiliz kuvvetleri Urfa’yı ve çevresini işgal etmişlerdi. İngilizlerin Urfa’yı işgalinde Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’di.
"SİZİ KARŞILAMAYA TÜRKLÜĞÜM MANİDİR"
İngiliz işgal komutanı Urfa’ya girip arabasıyla mutasarrıflık makamına yaklaştığında Nusret Bey komutanı karşılamaz.
Komutan, mutasarrıfın odasına girdiği zaman Nusret Bey kalkıp ona koltuğunu da vermez. Karşılanmadığına sinirlenen işgal komutanına Nusret Bey’in cevabı bir tokat gibi olur:
“Siz misafir gibi gelseydiniz Birecik’te karşılardık. Fakat işgal ordusu sıfatıyla sizi karşılamaya TÜRKLÜĞÜM manidir”
İngilizler Urfa’yı işgalden sonra, Mutasarrıflığa emirler, bildiriler yağdırmaya başlayınca, Bir gün Nusret Bey tabancasını masanın üzerine koyarak ermeni tercümanı azarlar:
“Git komutanına söyle ben kendisinin emir eri değilim. Bir daha tekerrür ederse bunu beyninde patlatırım!”
İngilizler bu yiğit tepkiyi Nusret Bey’in yanına bırakmazlar.
Urfa’ya gelişlerinden bir ay sonra 6 Nisan 1919 tarihinde Nusret Bey’i “Ermeni Techiri” bahanesiyle Dâhiliye Nazırı’na şikâyet edip azlettirirler. Daha sonra iftiralarla Ermenilere karşı cinayet ve yağma ile itham edilerek ayrıca tehcirden suçlanarak tutuklanır.
Ve durum yine aynıdır, tıpkı Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemâl Bey gibi…
Yine İngiliz işgali altında bir olağanüstü bir mahkeme…
Yine Nemrut Mustafa Paşa…
Yine yalancı tanıklar…
Yine Ermeni Kilisesi ile işbirliği…
Yine tehcirde kötü muamele iddiası…
Yine Damat Ferit’in Başbakanlığı dönemi…
Yine İdam…
Yine “Vatan Sağolsun” haykırışı ile idam sehpasında şehid olan bir yiğit…
Nusret Bey Urfa Mutasarrıflığı görevindeyken I.Damat Ferit Paşa Hükümetinin Dahiliye Vekilliğine atanan Cemal Bey (Artin Cemal) tarafından 6 Nisan 1919’da Ermeni tehciri meselesinden dolayı görevinden uzaklaştırılarak İstanbul’a çağrıldı.
Nusret Bey İstanbul’a geldikten sonra Bayburt ve Ergani-Madeni Ermeni tehciri ve taktilinden dolayı Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-i Harp-i Örfi’de yargılandı ve suçsuz bulundu.
6 Kasım 1919’da yine aynı suçlamalarla tekrar tutuklanıp cezaevine kondu.
15 Mart 1920’da Esad Paşa’nın başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi Nusret Bey’in sorgusuna başladı. Mahkeme heyeti Bayburt’ta bazı kişilerin ifadelerine başvurulmasını talep etti. Ancak Anadolu ile telgraf haberleşmesinin kesilmesi üzerine Bayburt ile irtibat kurulamadı. Bunun üzerine 20 Mart 1920’deki Nusret Bey’in duruşması bir başka tarihe ertelendi.
5 Nisan 1920’de kurulan 4.Damat Ferit Paşa Hükümetinin en önemli meselesi, İngilizler ve Ermeni Patrikhanesi istediği için, Ermeni tehciri davalarını hızlandırmaktı. Bu amaçla; hükümet 17 Nisan 1920’de I.Divan-ı Harp-i Örfi Başkanlığına Nemrut (Kürt) Mustafa Paşa’yı atadı.
26 Nisan 1920’de de “I.Divan-ı Harp-i Örfi Mahkemesi’nin Teşkilat ve Vazifeleri” hakkında bir genelge yayınlayarak; tehcir davalarının öncelikli görüleceğini, yargılamaların gizli yapılacağını ve sanıkların avukat bulunduramayacağını, açıkladı.
Nusret Bey’in yargılanması tam anlamıyla bir hukuk skandalıydı…
Nusret Bey’in yargılanması sırasındaki tüm duruşmalar gizli yapıldı ve onu avukat bulundurma hakkı tanınmadı.
29 Nisan 1920 tarihli Serbesti, 30 Nisan 1920 Tarihli Peyam-ı Sabah Gazetelerine ilan verilerek tanıklık yapmak isteyenler mahkemeye davet edildi…
Tanıklar, mahkemede nasıl ifade verecekleri konusunda Ermeni kilisesinde eğitildiler…
Ama bu kadar eğitime rağmen büyük gaflar yaşandı.
Mesela; Olay tarihinde 7 yaşında olan bir tanık, 5 sene önce geçen olayları inanılmaz detayları ile anlattı. Nusret Bey’i yalnızca Nüfus kayıtlarında olan, hiçbir zaman kullanmadığı “Mehmet Nusret Bey” ismi ile tanımladı.
Başka bir tanık, Nusret Bey’in subay olduğunu, üniformasıyla emir vererek Ermenilerin ölüm emrini verdirdiğini söyledi. Nusret Bey sivil bir yönetici olmasına rağmen mahkeme heyeti tanığa hiçbir tepki vermeden dinledi.
Başka bir gün, tanıklığına başvurulan üç ermeni kadın, ifadeleri sırasında salonda olan Nusret Bey için salonda değil demeleri üzerine mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Arada tembihlenen tanıklar, duruşmanın devamında, Nusret Beyin salonda olduğunu söyleyerek Nusret Bey’i suçladılar.
Yargılama tamamlandıktan sonra, mahkeme üyelerinden Ferhat Bey, Nusret Bey’in vazifeyi suiistimalden üç sene cezalandırılmasını istemesine karşılık, Mahkeme Başkanı Nemrut Mustafa Paşa ve diğer üyeler Nusret Bey’in idamını istediler.
Uzun tartışmalardan sonra mahkeme heyeti Nusret Bey’i 15 ay kürek cezasına çarptırdı ve mahkeme mazbatası da bu şekilde düzenlenerek 4 Temmuz 1920’de mahkeme heyetince imzalandı.
Ancak, karar imzalandıktan sonra Mustafa Paşa başkanlığındaki I.Divan-ı Harp-i Örfi üyeleri Ferhat Bey’in dışında yeniden toplanarak Nusret Bey’in idamına karar verdi. Kararı imzalamayan Ferhat Bey 27 temmuz 1920’de III.Divan-ı Harp-i Örfi azalığına tayin edilip yerine Mirliva Niyazi bey atandı. Aynı gün Niyazi Bey’in idam kararını imzalamasıyla mahkeme heyetinin imzaları tamamlanmış oldu.
Bu karar, 4 Ağustos 1920’de padişah tarafından onaylandı…
Ve 5 Ağustos 1920’de de İstanbul Beyazıt meydanında Nusret Bey idam edildi…
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam kararını imzalamak için bir süre direnen, Şeyhülislam Fetvası isteyen Vahdettin’in, kapalı kapılar ardında ve daha adaletsiz bir şekilde yargılanan Nusret Bey’in idam kararını tereddütsüz imzalaması düşündürücüdür.
Nusret Bey’in idamı yanlı ve düşmanca bir karardır…
Tanıkları Ermeni Kilisesi belirlediği ve yönlendirdiği için yanlı bir karardır…
Mahkeme Başkanı Nemrut Mustafa Paşa’nın, Nusret Bey’in Urfa Şubesini kapattığı Kürt Tealli Cemiyeti’nin kurucu üyesi olduğu için düşmanca bir karardır…
Mahkeme ve Mahkemeyi atayan Damat Ferit Hükümetinin İngilizlere yaranmak amacında olduğu için yanlı bir karardır…
Nusret Bey’in idamı bir hukuk skandalıdır…
Beraat ettiği bir konuda ikinci kez yargılandığı için hukuk skandalıdır…
Aynı eylemler için üç farklı karar (Beraat, 15 Yıl Kürek, İdam) verildiği için hukuk skandalıdır…
Aynı mahkemenin aynı duruşmaların sonucunda iki farklı karar (15 Yıl Kürek, İdam) verdiği için hukuk skandalıdır…
Hem de, mahkeme kararı ile tescil edilmiş bir hukuk skandalıdır;
Nusret Bey’in idamından yaklaşık 3 ay sonra, 1 Kasım 1920 tarihinde temyiz hakkının yeniden verilmesinden sonra 23 Nisan 1920 tarihinden sonra Divan-ı Harb-i Örfi heyetinin verdiği tüm kararlar, Askeri Temyiz Heyeti tarafından incelenir…
15 Kasım 1920 tarihli Peyam-ı Sabah Gazetesinde, eski I.Divan-ı Harp-i Örfi Başkanı Nemrut Mustafa Paşa ve azalardan Recep Paşa ile Miralay Recep ve Kaymakam Fettah Beyler’in, eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’e 15 ay kürek cezasına mahkum etmişken hilaf-ı usul olarak ikinci bir mazbata düzenleyerek Nusret Bey’i idama mahkum etmelerinden ve bu kararın da infaz edilmesinden dolayı tutuklandıklarını belirten bir haber yayınlar…
Temyiz Heyeti, 10.Ocak.1921 tarihli kararında; Nusret Bey’e kürek cezası verilen karardaki suçlamaları yerinde bulmayarak reddetmiş, idam kararını ise yok saymıştır. Nusret Bey’in suçsuz olduğu mahkeme kararıyla da tescil edilmiştir.
Ama ne yazık ki, Nusret Bey’in şahadetinin üzerinden 6 ay geçmiştir…
Nusret Bey İdama giderken yakınlarına duygu dolu mektuplar yazar.
Kardeşine yazdığı son mektup, Türk Gençlerine, bir ibret vesikası olarak Tarih derslerinde okutulacak niteliktedir;
“Kardeşim,
Bugün hayatımın son dakikalarını yaşıyorum. Vicdanım kat’iyyen muazzeb değildir.
Hayatımda millet ve vatanıma hizmetten başka gayem yoktu. Onu elhamdülillâh kemali sıdk ve istikamette (tam bir sadakât ve doğrulukla) ifa ettim.
Bana isnat olunan cerâimin (cürümlerin) hiçbirisinin faili değilim. Masum ve bîgünahım…
Küçük çocuklarımı, zevcemi yalnız ve pek fakir olarak bırakıyorum. Beş gün sonra yiyecekleri bile kalmayacaktır. Allah aşkına sokaklarda bırakma. Validesi, çocuklarımın terbiyelerine baksın, intikamımı almak için çocuklarımı ona göre terbiye ederek büyütsün.
Babaları mücrim (suçlu) değil, şehittir.
İşte son nefesimde hiçbir şeyden korkmayarak vicdanımdan kopup gelen şu ifadelerimi sana iblâğ ediyorum.
Vatanım yaşasın, elbet bir gün gelir, intikamımı alır. Masumların âhı büyüktür.
Bir masumun kanıyla oynayan şu Mustafa Paşa’nın hainâne hareketleri şu dünyada kendisine acaba kâr kalacak mı?
Sabır tavsiye eder ve aileme sefalet çektirmemenizi rica ederim. Bilirim, senin de halin müsait değildir.
Fakat ne yapalım, senden başka kimsem yok…
Elveda kardeşim, hakkınızı helâl ediniz.
Nusret”
TBMM 5 Ağustos 1920’de haksızca idam edilen Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i 25 Aralık 1921 tarihinde Millî Şehit ilan etti.
Mustafa Kemal Atatürk, Kemal Beyin babası Arif beyi kabulünde ona şöyle diyordu;
“Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki, oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur”.
Türk Milleti, başta Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey olmak üzere, Suikast Komitelerinin kurbanları olan büyük Türk Milliyetçileri’ni rahmet ve minnetle, Suikast Komitelerini ise lanetle anacaktır…
Ruhları şad, mekanları cennet olsun…
Unutulmaması ve unutturulmaması dileğimle…
Yararlanılan Kaynaklar:
– Ferudun ATA/İşgal İstanbulunda Tehcir Yargılamaları/TTK Yayınları/2011
– Falih Rıfkı ATAY/Çankaya/ Pozitif Yayınları/Haziran 2011
– Bayram AKÇA/Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey/Basılmamış Yüksek Lisans Tezi/1995
– Yrd.Doç.Dr Bayram AKÇA/Ermeni Tehciri ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’in İdamı/Makale
– Fazlı KÖKSAL/ Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey/Makale
– Yrd. Doç. Dr. Bayram Akça, Ermeni Araştırmaları 1.Türkiye kongresi Bildirileri / II. Cilt
– İdarecinin Sesi Dergisi Mayıs-Haziran 2007 – 122. Sayısı
– Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, İhsan Kurt, Akıl Fikir Yayınları, İstanbul, 2014