Suriye, 2011 yılından başlayarak emperyalist tertiplerle bir iç savaşın içine sürüklendi.
Batılı devletler, Suriye'ye taşıdğı terör gruplarıyla yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu.
Dünyanın ilk ulusal kurtuluş mücadelesinin önderi olan Mustafa Kemâl Atatürk'ün, daha 1920'li yıllarda emperyalist odakların Arap ülkeleri üzerindeki plânlarını seziyordu.
TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VURGUSU
Atatürk, Meşrutiyet öncesinde, Osmanlı Devleti’nin dağılacağını ve Türklerin çoğunluk olduğu topraklarda bir millî devlet kurulacağını görüyordu. Araplara kendi toprakları bırakılmalıydı.
Atatürk, yeni kurulacak milli devletlerin emperyalist kuşatma karşısında tek yumruk olabilmesini sağlama amacıyla birlik olmaları gerektiğine inanıyordu.
Buna bağlı olarak 1920 yılı Şubat-Mart aylarında Suriye ve Irak ile “konfederasyon ya da federasyon” kurma önerisinin kabul edildiği çeşitli belgelere yansımıştır.
TALÂT PAŞA'YA GİZLİ MEKTUP
Atatürk, Talat Paşa’ya gizli mektubunda ve Heyeti Temsiliye adına 23 Şubat 1920 günü Kolordu Kumandanlıklarına yolladığı talimatta, Arap örgütlerinin önerdikleri konfederasyon planının kabul edildiğini belirtilir (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, E. U. Basımevi, Ankara, Mart 1956, sayı: 15, Vesika No. 402; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.333).
Atatürk, aynı gün Halep’teki Arap Milli Teşkilatı Riyaseti’ne yolladığı yazıda, “Suriye, Irak ve Türkiye’nin bağımsızlıklarını kurtaracak bir ‘konfederasyon’ teşkil eylemek” önerisini kabul ettiklerini bildiriyordu.
Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in açılışının hemen ertesi günü, 24 Nisan 1920 tarihinde yaptığı tarihî konuşmada, Suriye ve Irak ile konfederasyon tasarımını bu kez Meclis kürsüsünden ilan etti:
“Bizimle anlaşmanın veya ittifakın üstünde bir şekil ki federatif yahut konfederatif denilen şekillerden biriyle irtibat peyda edebiliriz.”
Ancak Irak ve Suriye'nin bağımsızlıklarını kazanamamasından dolayı 'konfederasyon' plânı gerçekleşemedi. Fakat Atatürk bu planından hiç vazgeçmedi.
'BAŞKASINA SÖYLEME, SENİ ASARLAR'
Atatürk, bu tasarımını 1937 yılında güncelleyerek Ankara’da konuğu olan Suriye Başvekili Cemil Mardam’a da açtı:
“Balkan Harbi sonunda Gelibolu’daydım. Ben Talat Paşa’ya teklif ettim. ‘Suriye’ye, Irak’a istiklal veriniz’ dedim. Talat Paşa: ‘Bunu başkasına söyleme, seni asarlar’ dedi. Fakat yapılacak şey bu idi.” (1)
(1) Bilâl N. Şimşir, “Atatürk’ün Yabanc Devlet Adamlaryla Görüşmeleri/ Yedi Belge (1930- 1937)”, Belleten, Ocak 1981, c.XLV, Say: 177, s.206.
İŞTE ATATÜRK'ÜN 'KONFEDERASYON' PLÂNI
Atatürk'ün Konfederasyon/federasyon planının anayasası olarak şu 4 madde göze çarpıyor:
1. Bağımsız devletlerin birliği.
2. Halkların federasyon veya konfederasyon halinde birleşme arzusu.
3. Konfederasyon veya federasyon içindeki devletlerin millî hâkimiyet rejimine sahip olması.
4. Birliğin biçimi: konfederasyon veya federasyon.
Atatürk'ün gerçekleşmeyen 'konfederasyon' plânı, bugün Batı Asya'da içine girdiğimiz süreçte önem taşıyor.
Nitekim Suriye devleti, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı noktasında emperyalizme karşı 10 yılı aşkın süredir amansız bir mücadele örneği sergiliyor.
Tıpkı Türk halkının Batı'nın dayattığı Sevr'i yırtıp atması gibi, bugün de Suriye halkı, devleti ve ordusuyla birlikte üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan küresel hegemonyanın baskı araçlarına canı pahasına göğüs geriyor.
Atatürk'ün Talât Paşa'ya 'Suriye'ye istiklâl (bağımsızlık) veriniz.' şeklindeki teklifi, bugün Suriye'nin toprak bütünlüğünün önemini gözler önüne seriyor.
Atatürk'ün, bağımsız milli devletlerin emperyalizme karşı 'birleşik mücadelesi' şeklinde anlayacağımız önerisi, yeni dünyanın kuruluşunda anahtar rollerden birini oynuyor.
Son olarak, Doğu Perinçek, "Atatürk’ün Suriye ve Irak ile konfederasyon/federasyon girişimi" başlıklı köşe yazısında şu sözlerini tarihi kayıtlara geçiriyor:
"Tecrübeler öğretmiştir ki, Türkiye, Arap ülkelerine hükmederek değil, bağımsız Arap devletleriyle emperyalizme karşı dayanışma içinde ilerleyebilir."
İNDİRİMLİ SATIN ALMAK İÇİN