Diyetisyen Samet Polat, sağlıklı beslenmenin kanser hastalığının önlenmesinde ve tedaviye katkı sağlamasında önemli bir rol oynadığını belirtti.
Dünyanın her yerinde, her etnik grupta rastlanan kanserin; zehirli kimyasallar, radyasyon, sağlıksız beslenme, genetiği değiştirilmiş besinler, alkol-sigara bağımlılığı, virüsler ve genetik faktörler gibi nedenlerle ortaya çıkabilen kronik bir hastalık grubu olduğunu ifade eden Diyetisyen Samet Polat, "İki yüzden fazla türü olduğu belirtilen kanser, dünya genelinde sebebi bilinen ölümler içerisinde ikinci sırada yer almaktadır. Önümüzdeki yıllarda da kanser hasta sayısının artacağı öngörülmektedir. Bazı kanser türlerinin ortaya çıkışının önlenebiliyor olması, kanserden korunmanın önemini daha da artırmaktadır. Bu noktada yanlış beslenme alışkanlıklarının kanser oluşumuna etkisinin çok yüksek olduğunun bilinmesi de doğru beslenme alışkanlığı kazanmanın zaruretini göstermektedir.” şeklinde konuştu.
Uzmanlar tarafından özel bir beslenme şekli önerilmedikçe günlük rutinde dengeli veya düşük karbonhidratlı bir beslenme tercih edilmesi gerektiğini belirten Polat, “Fazlaca işlenmiş, yüksek oranda karbonhidrat içeren tatlı, börek, çörek gibi hamur işleri, beyaz ekmek, paketlenmiş yiyecekler ve fast-food olarak da adlandırılan yüksek ısılarda birden fazla kez kullanılmış yağlar ile pişirilmiş patates, et ve tavuk vb. yiyeceklerden uzak durmak sağlıklı beslenme adına ilk ve en önemli adımdır. Sonrasında ise yeterli ve dengeli beslenme temel hedefimiz olmalıdır."
"Et, et ürünleri, süt, süt ürünleri, sebze, meyve ve tahıllar olarak adlandırdığımız besin gruplarından bir diyetisyen yardımı ile günlük alınması gereken miktarlar belirlenerek tercih edilmelidir. Doğal olarak elde edilmiş tereyağı ve soğuk sıkım zeytinyağı yemeklerimizde tercih edilebilir. Yiyeceklerimiz ne kadar doğal ise o kadar sağlıklı besleneceğimiz unutulmamalıdır. Tüm bunlara ek olarak en az beslenme kadar önemli olan su tüketimine ve fiziksel aktiviteye dikkat edilmelidir. Su ihtiyacı yazın artmakta ve kışın azalmakta olup ortalama olarak günlük 2 litre su içilmesi önerilir. Fiziksel aktivite olarak ise haftada en az 3 gün 45-60 dakikalık egzersiz önerilmektedir.” dedi.
Kanserli hücrenin en önemli enerji kaynağının şeker yani karbonhidratlar olduğunun unutulmaması gerektiğini hatırlatan Diyetisyen Samet Polat, Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Bülteni’nde yaptığı açıklamada, sözlerine şöyle devam etti, “Bu nedenle beslenme tercihimiz çok düşük karbonhidratlı olabilir. Çok düşük karbonhidratlı diyet: günlük 50 g altında karbonhidrat içeren; günlük yiyeceklerden alınan toplam enerjinin %55-60’ının yağdan, %25-35’inin proteinden ve %10’dan daha azının ise karbonhidratlardan geldiği diyet olarak tanımlanabilir. Bu beslenme şeklinde enerji üretimi için glukozun (şeker) yerine vücudun yağları yakmasını zorlamak temel hedeftir."
Yapılan çalışmalarda beslenmenin kansere karşı oldukça önemli faydaları olduğu gösterilmiş olmakla birlikte çok düşük karbonhidratlı beslenmenin posa yani lif, B1, B2, B6, folat, potasyum ve E vitamini alımı açısından yetersiz olduğu göz önüne alınmalıdır. Kanser, eşlik eden bazı fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra maddi ve manevi yönüyle de mücadelesi zor bir hastalıktır. Günümüzde korunma ve erken teşhisin kansere karşı en önemli kontrol mekanizmaları oldukları söylenebilir. Sağlıklı beslenmenin de hastalığın önlenmesinde ve tedaviye katkı sağlamasında önemli bir rol oynadığı unutulmamalıdır.”