Kıbrıs Barış Harekatı Kıbrıslı Türklerin, Yunanistan, ABD ve İngiltere destekli Rum şiddetine karşı Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan harekattı.
Harekat öncesinde adada Rum mezalimi devam ederken, Türklere yönelik şiddet günden güne artıyordu.
Kıbrıslı Rumlar, 1960 Anayasası altında Kıbrıslı Türklere verilen hakların çok geniş olduğuna inanıyordu ve Akritas planını tasarlamıştı. Plan, anayasada Kıbrıslı Rumlar lehine reform yapmaya, uluslararası toplumu değişikliklerin doğruluğu konusunda ikna etmeye ve planı kabul etmemeleri durumunda birkaç gün içinde Kıbrıslı Türkleri şiddetle bastırmaya yönelikti.
ABD Başkanı Johnson, 5 Haziran 1964 tarihli ünlü mektubunda, ABD’nin olası bir "istilaya" karşı olduğunu ve Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin Sovyetler Birliği ile bir çatışmaya neden olması durumunda ABD'nin yardım etmeyeceğini belirtti.
Kriz, Kıbrıslı Türklerin ada yönetimine katılımının sona ermesine ve yönetimin meşruiyetini yitirdiğini iddia etmeleriyle sonuçlandı.
Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı'nı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) kararına uyarak 22 Temmuz 1974'te sona erdirdi. Yine BM Güvenlik Konseyi'nin kararına göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere bir araya gelerek Kıbrıs sorununun çözümü için görüşmelere başladı.
25 Temmuz 1974'te toplanan I. Cenevre Konferansı, 30 Temmuz'da imzalanan anlaşmayla son buldu. Taraflar, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Türk ve Rum olmak üzere iki özerk idarenin olduğunu kabul ettiler. Garantör devletlerle Türk ve Rum toplumlarının temsilcilerinin katılacağı ikinci bir konferansın yapılmasına karar verildi.
II. Cenevre Konferansı'na kadar Rum ve Yunan askerlerin Türklerin bulunduğu bölgeden çekilmeleri gerekiyordu. Ancak çekilmedikleri gibi saldırılarını da sürdürdüler.
Bu olayların gölgesinde toplanan II. Cenevre Konferansı 8 Ağustos 1974'te başladı. Görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağına kanaat getiren Türk yetkililer, harekatın yeniden başlamasına karar verdi. Dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş, derhal Ankara'yı aradı.
"Ayşe Tatile Çıksın" paroalsı da işte burada gündeme geldi.
. Turan Güneş, kitabın 249'uncu sayfasında o "parola" olayını şöyle anlatıyor:
"İkinci Cenevre Konferansı'na gitmeden önce Başbakan Ecevit'le ikimiz konuşuyor ve hazırlıkları son bir kez daha gözden geçiriyorduk. Bu arada konferansın yarıda kalması olasılığı üzerinde de konuştuk. O zaman aramızda bir parola tespitine de karar verdik. Tam o sırada Orhan Birgit beni aradı. Kendisine, Cenevre görüşmelerinin uzun sürebileceğini, o nedenle, çocuklarımın beni beklemeden tatile çıkmalarını istediğimi söyledim. Bu arada Birgit'ten kendilerine yardımcı olmasını, Marmaris Tatil Köyü'nde yer ayırtıvermesini rica ettim.
Ahizeyi kapattıktan sonra başbakan bana döndü ve dedi ki:
"Ben parolayı buldum."
"Nedir?"
"Ayşe tatile çıksın. Eğer işler kopma noktasına gelirse, burada işler uzayacak, Ayşe tatile çıksın de, ben anlarım..."
Böylece parolayı da karara bağlamıştık.
Ayşe, Turan Güneş'in kızıydı ama bu konuşmanın Ayşe'yle ilgisi yoktu. "Ayşe tatile çıksın" ikinci harekatı başlatacak parolaydı.
Türk ordusu, ikinci harekatta kısa sürede başarıya ulaştı. Ada'nın neredeyse yüzde 35'lik bölümü ele geçirildi. Bölgede yaşayan Türk halkının güvenliği bu kez tamamen sağlandı.