1. Türk Edebiyatına Toplu Bakış
Bu kitap, Türk edebiyatının gelişim sürecini ve önemli yazarlarını ele alır. Yücel, edebiyat tarihimize dair derinlemesine bir bakış sunar.
2. İyi Vatandaş İyi İnsan
Hasan Âli Yücel'in eğitim ve vatandaşlık bilincine dair düşüncelerini paylaştığı bu eser, Türkiye’nin eğitim sistemine önemli katkılarda bulunmuştur.
3. Goethe: Bir Devrin Romanı
Yücel, Alman edebiyatının büyük ismi Goethe’nin yaşamını ve eserlerini inceler. Bu kitap, edebiyat severler için önemli bir kaynaktır.
4. Kültür Üzerine Düşünceler
Türk Milli Eğitiminin temel taşlarından biri olan merhum Hasan-Ali Yücel'in yukarda adı yazılı kitabı, kuruluşu sırasında başında bulunduğu İş Bankası Kültür Yayınları arasında Türk kütüphanelerine kazandırıldı. Eser yazanın ölümünden sonra düzenlendiği halde kimin tarafından basıma hazırlandığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Halbuki bir yazarın ölümünden sonra geride bıraktığı basılmamış bir eserinin düzenlenmesi, matbaaya gitmesi ve kitap haline gelmesi zarfındaki geçen bütün süreye kimin emek verdiğine dair kayıt müellif ismi ile beraber verilmelidir. Böyle bir alışkanlığın bizde henüz bulunmadığı anlaşılıyor. Kitap, HAY'in "Cumhuriyet" gazetesi sütunlarında kalan makalelerinin derlemesidir.
5. Davam
İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer’in 20 Ocak 1947’de TBMM’de yaptığı konuşmaya Mareşal Fevzi Çakmak bir hafta sonra gazetelerde yayımlanan bir demeçle cevap verdi. Bu demeçte adı anılmaksızın söz edilen bir milli eğitim bakanına yönelik suçlayıcı ifadeler üzerine Hasan Âli Yücel bir açık mektup yayımladı ve bu bakanın kim olduğunu sordu. Cevap Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Kenan Öner’in Yeni Sabah gazetesinde yayımlanan köşe yazısıyla geldi: “Evet, o Maarfi Vekili sizsiniz...” Hasan Âli Yücel bu cevabın ardından Kenan Öner hakkında hakaret davası açtı.
6. Hürriyet gene hürriyet
"Son yıllarımda hürriyet fikri demir çubuk gibi beynime saplandı. Bütün öbür düşünceler o mihver etrafında döndüler. "Hasan Ali Yücel "Hürriyete Doğru" (1954) kitabına söyle başlıyor. Bu özgürlüğe özlem durduk yerde mi? 27 Aralık 1938'de başlayan Milli Eğitim Bakanlığı görevinin soluk kesen çalışma hızı onu yazma zevkinden, gazetelerdeki köşesinden uzak bıraktı. İkinci Dünya Savaşı sonuçlandığında, hesapsız kitapsız girişilen çok partili hayatın getirdiği olumsuzluklar belirginleşmeye başlayınca Yücel, yaptığını bilmezlerin işgörülmezleşen ortamından uzak kalmak gereğini duyar. 6 Ağustos 1946 Bakanlık görevini bırakır. (Bu tarih ülkemizde karşı devrim sürecinin başlangıcını da vurguluyor.)Köşesine dönmeyi, kalemine yazılarına kavuşmayı düşünürken saldırılar başladı. Saldırganların sözcüsü Kenan Öner'e Yücel'in açtığı dava bir "İlericilik-Gericilik" davasına dönüştü. İleri kanadın en üst safındaki Yücel ve eserleri boy hedefi olmalıydı. Dünya Edebiyatından çeviriler okutulmamalı, dahası yıkılmamalı, Köy Enstitüleri kapatılmalı; Yücel ile başladığı gibi Yücel ile son bulmalı, kurucusu Yücel susturulmalıydı. Temel Taşlarını kıpırdattıklarında altından hep o çıkıyordu. Oysa 1950 seçimlerine kadar taş taş üstünde bırakmama çabasındaydılar. Dava devam ededursun gazetelerden gelen önerileri, "Yazılarımın siyasetle ilgisi olsun olmasın Türlü mana verirler" diye geri çeviriyordu. Hürriyet ihtiyacının ruhuna çektirdiği acılar ona hürriyete hasretin şiirlerini yazdırdı. Divan-ı Ali, Fuzuli dilinde bu iç dökmelerle oluştu. 1949 yılı son haftası davayı kazandı.(Yargıtay'ın davaya son veren tasdik kararı 22 Aralık1949) 21 Ocak 1950 "Pierre Loti ve Süleyman Nazif" yazısı ile "Ulus" gazetesinde yazı yazmaya başladı. Arada sırada Cumhuriyet'e de yazıyordu. Bu yıl tamamlanmadan CHP'nin üst kademelerinde verilen "Yücel'in yazılarının konmaması ya da başka bir isimle konması" kararı Ulus Yazı İşleri Müdürü Münir Berik tarafından Ulus meydanında ayaküstü bildirir: Yücel kararı öğrenir öğrenmez partiye gider istifasını yazar bırakır. " Partinizin gazetesi Ulus'ta yazı yazmamaklığım ve imzamın görülmemesi tebliğini Münir Berik'ten öğrendim. İçinde fikir söylemem imkânından mahrum edildiğim bir siyasi teşekkülde yerim olmayacağı pek tabi olduğundan Parti'den ayrılmaya mecbur oluşumu, siyasi hayattan çekileceğimi saygılarımla arz ederim." Hasan Ali Yücel
7. Geçtiğim Günlerden
Hasan Âli Yücel Geçtiğim Günlerden adlı anılarının girişinde “bu küçük kitapta size hayatımın politikaya girinceye kadarki parçasını anlatacağım” diyor. Dedesi Ertuğrul fırkateyninin süvarisi Yarbay Ali Bey, büyükbabası Posta ve Telgraf Nazırı Hasan Âli Bey, anneannesi Ayşe Hanım, babası Ali Rıza Bey, annesi Neyire Hanım ve Habeş dadı Gülşen Bacı ile öğretmenler, okul arkadaşları, ilk kız arkadaş bu anıların en önemli kişileri. Yıllar sonra Milli Eğitim’in başına geçecek olan
8. Pazartesi Konuşmaları
1936 başından beri Hasan Âli Yücel'in her pazartesi "Akşam" gazetesinde yazdığı makaleler, 100 sayfayı aşan bir ciltte toplanmıştır. Yücel'in "Akşam"daki yazıları, "Pazartesi Konuşmaları" başlığı altındadır. Kitaba da bu ad verilmiştir. Yazar, bu adın "Causeries de Lundi"yi hatırlatacağını düşünmüştür. Sainte-Beuve ile kendi arasında çok tevazuyla yaptığı mukayesede, Fransız yazarının "iğneleyici" ruhuna karşılık "seven ve kucaklayan bir yaradılışta" olduğunu söylemektedir. Bunu teyit için diyor ki:
“Benim ölümümden sonra neşredilmemiş yazılarım arasında 'Ağularım - Mes Poisons' adı verilecek tek bir satır bulunmayacaktır. Ben, Schiller gibi güneşin altın ışığından içtiği şarapla mest ve birbirine sokularak mutlu bir insanlığın geleceğini kendi milletimin ilerideki mutlu günlerinde gören ve bu hayal içinde bütün saadetini bulan biriyim. Bu idealin verdiği kuvvetle yazdım ve aynı idealin vereceği kuvvetle yazacağım.”
9. Edebiyat Tarihimizden
T.C. tarihinin en ünlü Millî Eğitim Bakanlarından ve aynı zamanda önemli edebiyatçılarımızdan Yücel’in, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu merkeze alarak 20. yüzyıl Türk edebiyatı üstüne yaptığı bu karşılaştırmalı inceleme, çağdaş bir klasik niteliğindedir.
10. Dinle Benden
1946-1950 arasındaki olaylarda komünistlik ile suçlanan Hasan Ali Yücel, o dönemde mahkemede aklanmasına rağmen 1960’da yayınladığı “Dinle Benden” adlı bu şiir kitabında bu kez savunmasını halka ve aydınlara karsı manzum olarak yapmıştır.