Türkiye’nin köklü müesseselerinden biri olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hikâyesi Kuru-kahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı isimli kitapla kahve severlerin ilgisine sunuldu.
1871 yılından bu yana kahveyi bir sanat gibi işleyen Kurukahveci Mehmet Efendi ve kahvenin tarihine ilişkin bir yolcuğu çıkaran kitap Suna Altan editörlüğünde hazırlandı. Eserde belge ve fotoğraflar eşliğinde kahvenin 150 yıllık tarihi ve kültürümüzdeki yerine ışık tutuyor.
Yeni Şafak’tan Rüveyda Okumuş’un haberine göre, Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı kitabı, Türkiye’nin en eski kahve markasının ilginç hikâyesine şahitlik ediyor. Kitap sadece muhtevası ile değil görselliğiyle de son derece ilgi çekici. Ünlü fotoğraf sanatçısı Manuel Çıtak’ın günümüz fotoğraf çekimleri ve Kerem Yaman’ın etkileyici grafik tasarımı dikkat çekiyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin torunu ve aile şirketinin üçüncü nesil yöneticilerinden Mehmet Kurukahveci kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Babamla Eminönü’ndeki dükkânımıza ilk gittiğimde 10 yaşındaydım. Kahve kokusu sokağa girer girmez çarptı beni. Dükkâna girdik, değirmenler çalışıyor, hassas tartılarda tartılan kahveler sokakta bekleyen müşterilere dağıtılıyordu.
Büyülenmiştim, ertesi gün yine gitmek istedim dükkâna. Bu yolculuklar, askerden dönene kadar aralıklarla devam etti. Askerlik görevim 1978’in başında bitti ve aile şirketinde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım, birkaç sene sonra kardeşim Hulusi Kurukahveci de aramıza katıldı…
Türk kahvesinin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin de göstergesi oldu. Kurukahveci ailesi olarak bu değerlerle anılmak, her fincan kahveyle yeniden kahveseverlerin teveccühüne layık olmak ise en büyük ödülümüz. 150 yıldönümümüzde hazırlanan bu kitap, bizim için kahveyi birlikte tadıp birlikte içtiğimiz değerli kahveseverlere teşekkür etme vesilesidir.”
Babası Hacı Hasan Efendi’nin küçük aktariye dükkânında kahveyi müşterisinin gözü önünde öğütüp, küçük kese kâğıtlarında satışa sunan Mehmet Efendi’yle (1857-1931) başlayan yolculuk, Türkiye’nin ekonomi tarihinin bir kesitine de bir pencere açıyor.
Kahve ticaretinin kalbi Tahtakale, Kurukahveci Ailesi’nin ticaret anlayışı ve iş ahlâkı, Eminönü binası ve Mimar Zühtü Başar, “Kahve İçen İnsan” logosunun hikâyesi ile tasarımcısı İhap Hulusi, hayatını Mehmet Efendi’ye adayan çalışanlar, Türkiye’de kahve kıtlığı dönemleri, yurtdışına açılma gibi önemli dönüm noktaları anlatılıyor.
1933 yılında, dönemin usta grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey günümüzde de kullanılan “Kahve İçen İnsan” logosunu tasarladı. Ayrıca kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak otomobil ile dağıtılmaya başlanır. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu. Yine o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı, gazete ve dergilere ilan verildi. Yurdun en ücra köşelerine bile kahve dağıtımı gerçekleşti. 1990’larda başlayan ilk ihracat faaliyetleriyle birlikte bugün 60’a yakın ülkeye kahve ihracatı yapılıyor. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin 150 yıllık hikayesi bugün de devam ediyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumlarının 150 yılı isimli eserin editörlüğünü üstlenen Suna Altan; “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları sadece bir buçuk asırdır hayatta kalmayı başaran bir firma ve marka değil. İşin her yönüne gösterilen olağanüstü ihtimamı, kitabın hazırlık sürecinde de gözlemledik: Firmanın neredeyse tüm belgeleri kurum arşivinde itina ile muhafaza edilmiş. Bu on binlerce eski belge, muhasebe kaydı, yazışma, kupür, reklam, fotoğraf vs. iki yıl süren bir çalışmayla dijital ortama aktarılmış. Bu çalışma kitabımızın bilgi zeminini oluşturduğu gibi ileride başka araştırmacılar için de faydalı bir kaynak oluşturacaktır.
Ayrıca, kitabın uzun hazırlık sürecinde bize ihtiyaç duyduğumuz her türlü destek sağlandı. Bütün bunların sonucunda son derece kapsamlı ve yüksek nitelikli bir çalışma ortaya çıkabildi. Demek istediğim şu ki, Kurukahveci Mehmet Efendi’nin gerçek bir “sevgi markası” olması, dört nesildir aralıksız sürdürülen bu samimi çabanın, kaliteye olan adanmışlığın sonucu. 150. yıldönümü kitabında bunu hem anlatımımızda hem tasarım ve fotoğraflarda okuyucuya hissettirmek istedik” diyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kahve ve ticaret hayatı bağlamında pek çok ilkin sahibi olduğunu da görüyoruz. Türk Kahvesi’ni kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk müessese olmasıyla Kurukahveci Mehmed Efendi öne çıkıyor. Ayrıca İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı ilk şirketlerden biri Kurukahveci Mehmet Efendi. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin 1871’de kurulduğu ve günümüzde de merkezinin yer aldığı Eminönü’nde Mısır Çarşısı’na paralel olarak uzanan Tahmis (Kurukahve) Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağı olma özelliğini taşıyor.
Türk kahvesi, 19. yüzyıl sonlarına kadar çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan, el değirmeninde çekildikten sonra pişirilip içiliyordu. Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördükten sonra, babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, 1871 yılında işin başına geçti ve o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, “kavrulmuş”, “öğütülmüş” ve “paketlenmiş” olarak tüketime hazır şekilde İstanbullulara sundu.
1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin (1897-1944), Hulusi Mehmet (1904-1934) ve Ahmet Rıza (1912-1985) Beyler baba mesleğini sürdürdüler. Aile şirketi günümüzde üçüncü ve dördüncü nesil tarafından yönetiliyor.