Kuruluş yıl dönümünde Türk Tarih Kurumu'nun tarihini bilmek, öz tarihimizi öğrenmek kadar önem taşıyor. Bu sebeple okuyucularımızı Türk Tarih Kurumu tarihi üzerine kısa bir yolculuğa çıkarıyoruz.
TTK'nın kuruluşunun önemini iyi anlayabilmek için, öncesindeki birkaç on yılı da hatırlamakta fayda var.
20. yy'ın başlarında dağılma noktasına gelmiş Osmanlı Devleti'nin son umutları, Birinci Dünya Savaşı'nda elde edilebilecek başarılar ve ülkenin yükünü omuzlarında sırtlamış genç subaylarda toplanmıştı. Batı'nın deyimiyle "Hasta adam" ın son dönemlerinde öne çıkan bu vatansever subaylar, o güne dek tebaa olan Osmanlı köylüsünden başlayarak yaymayı hedeflemiş, devletin kurtuluşunu burada aramıştı. İşte o subaylardan biri olan İstiklal Savaşı'nın önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, genç yaşlarından itibaren hayatını memleketin düşman işgalinden kurtuluşuna adadı. Trablus'tan Mısır'a, Balkanlardan Çanakkale'ye kadar birçok cephede yer almış ve tarihi başarılara imza atmış bu adam, emperyalizmin kılıcını kırmaya kararlıydı. Öyle ki işgalci emperyalist güçlerin Osmanlı'yı bölme arzuları, tarihinden bihaber Osmanlı köylüsü üzerinde daha kolay tesir etmeliydi. Fakat Jön Türklerden o güne dek büyüyen Türklük bilinci ve Türk milliyetçiliği, vatansever subaylar önderliğinde köylüyü zafere ulaştıracak ve emperyalizme karşı zaferle çıkılan İstiklal Savaşı'na ve 9 Eylül'e götürecekti.
Bu kısa özetin ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifiyle kurulan Türk Tarih Kurumu'nun önemini kavramak ve bugün doğru dersleri çıkarmak çok daha kolay olacaktır. Tarihinde birçok devlet kurmuş, dünya üzerinde neredeyse ayak basmadık toprak bırakmamış Türkler, öz tarihini iyi öğrenmeliydi. Bu birikimden aldığı kuvvetle de Cumhuriyet devrimi ve kazanımlarını payidar kılmalıydı.
Bu bilinç ışığında 12 Nisan 1930 tarihinde kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, 28 Nisan günü Türk Ocakları'nın 4. kurultayı vesilesiyle toplandı. Burada Afet İnan tarafından sunulmuş 40 imzalı önergede “Türk tarih ve medeniyetini ilmî surette tedkik etmek için hususî ve daimî bir heyetin teşkiline karar verilmesini ve bu heyetin azasını seçmek salahiyetinin Merkez heyetine bırakılmasını teklif ederiz” denilmiştir. Cemiyetin ilk yönetim kurulunda Tevfik Bıyıklıoğlu, Samih Rıfat, Dr. Reşit Galip ve kemalizmin teorisyenlerinden Yusuf Akçura gibi isimler yer aldı. 1935 yılında önce "Türk Tarihi Araştırma Kurumu" olan Cemiyet, daha sonra bugünkü ismi olan "Türk Tarih Kurumu" adını alarak çalışmalarını sürdürdü. Kurulduğu dönemden itibaren birçok önemli yayını ülkemize kazandıran kurum, özellikle MEB yayını olarak basılan ve zamanının ilerisinde bir içeriğe sahip olan 4 ciltlik lise tarihi kitapları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine de doğrudan katkıda bulundu.
İlerleyen dönemde "Belleten Dergisi", "Piri Reis Haritası Hakkında İzahname" gibi çalışmaları yayınlayan kurum, günümüze kadar uluslararası nitelikte düzenlenen kongrelerinde sunulan bildirileri de 65 cilt halinde kitaplaştırdı.
Günümüzde ise Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşundaki hedefleriyle örtüşen çalışmalarla birlikte, Türk gencine tarihinin belletilmesinde katkı sağlaması gerektiği ortadadır. Cumhuriyet devriminin kazanımlarıyla birlikte ülkemiz nitelikli Türk gençliği yetiştirme konusunda başarılar elde etmiştir. Fakat gelişmekte olan ulus devletlere karşı birçok silahı olan emperyalizme karşı kesin başarı için yeterli değildir. Hem de bu silahlardan biri kültür emperyalizmi ve gençliği yalnızlaştıran, yabancılaştıran sosyal politikalar iken.