Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC), sosyalizmin bütün değerlerinin en canlı biçimde yaşandığı bir ülke. Belki de bu yüzden Batı medyası Kore'yi bu kadar absürt yalanlarla hedef alıyor.
Kore Lideri Kim Jong Un'un eniştesini füzeyle gökyüzüne fırlatarak idam ettirmesinden tutun da insanların zorla güldürüldükleri, gülmeyenlerin cezalandırıldığı yalanına kadar Kore akıl almaz bir saldırıyla karşı karşıya.
Peki gerçekler ne? Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, gerçekten de Batı medyasının yalanlarında bahsettiği gibi mi?
Sizler için daha önce hiç görmediğiniz Kore fotoğraflarını, bizzat oraya gidenlerin anlatılarıyla birleştirdik.
70’den fazla ülke gezen Gökhan Yıldırım’ın duraklarından biri Kore'ydi. Yıldırım, Atlantik medyasının yalan yanlış haberleri nedeniyle ön yargıyla gitti. Bambaşka bir ülkeyle karşılaştı.
Yıldırım Kore gezisiyle ilgili şunları aktarıyor:
"Ben de herkes gibi yalnızca medyadan gördüklerim kadarını biliyordum. Yolda araba olmadığını, herkesin aç sefil yaşadığını, sokaklarda insanların yattığını, bin perişan olduklarını... İşim sosyal medya... Acaba kameramı açabilecek miyim diye de kaygılandım. Fotoğraf çeksem de ülkeden çıkartabilir miyim? Ya kartımı alırlarsa düşüncesindeydim. Pasaportta uzun süre tutulacağımı sorguya alınacağımı düşünmüştüm. Ama en kolay geçtiğim pasaport kontrolüydü."
"Halk her heykel veya resim önünde eğilmeye kalksa işini yapamaz. Şöyle örnek vereyim; Kim İl Sung meydanındaki resmin önünde ben kendim isteyerek video için eğildim. Ben resmin önüne giderken bizi gezdiren Koreli, telefonla konuşup gülüyordu. Hiç öyle eğilme falan olmadı. Her yerde heykel var demek de biraz abartı olur açıkçası. Evet birçok var ama “her yerde” değil. Resimlerini metronun içinde, gazetelerde, herkesin omzundaki rozetlerde görebilirsiniz."
"Sanat kendini aşmış... Yaptıkları mozaikler, resimler olağanüstüydü. Çoğunlukla liderleri hakkındaydı ama yine de eserler çok iyiydi. Müzik konusunda da efsaneler, sanırım ülkede okula gitmiş olan herkes bir enstrüman çalabiliyor. Gemiyle gezintiye çıktığımızda garsonlar bize hizmet ediyorlardı. 10 dakika sonra kıyafetlerini değiştirip gitarlarla piyanolarla karşımıza çıktılar. Aralarından dört kişi de opera sanatçısı gibiydi. Hem garson hem de sanatçıydılar.”
"Tabii ki ambargolar yüzünden diğer ülkelere göre gerideler. Aslında buna geride demek doğru mu bilmiyorum. Çünkü elde ne varsa onunla yaşamaya çalışıyorlar. Marketlerinde kendi üretimleri olan her şeyi ama her şeyi gördüm. Üretmek onlar için bir hayat felsefesi gibi. Şöyle söyleyebilirim, Bangladeş’te Rişkya (Bisikletli Hamal) olup günde 1 dolara onlarca kişiyi taşıyacağıma Kore’de yaşarım daha iyi."
"Halktan insanlarla Korece bilmediğim için konuşamadım. Ama Youtube’daki videolarıma bakarsanız “nihao” yani merhaba diyebildim ancak o kadar Korece biliyorum. Parkta oynayan çocuklarla gayet iletişime geçebildik. 1000 yıllık budist tapınağında bir anda etrafımızı yüzlerce çocuk sarmıştı. Sanırım bir okul turuydu. Onlarla da ailelerinden izin alarak fotoğraf çekilebildik. Herhangi bir yasaklama görmedim. Hatta çocukların yanına gidebilir miyim dediğimde “tabii ki neden soruyorsun ki?” demişlerdi."
2018 yılında kuruluşunun 70. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde Kore DHC'ye giden Gazeteci Levent Uluçer'in ise Kore hakkındaki izlenimleri şöyle:
"Şair olsam belki bir kaç dizeyle anlatabilirdim ama belki! Gerçek şu ki gördüğüm KDHC bana göre bir masal ülkesi. Buradaki her bir sözcüğü özellikle seçip yazdım; yemyeşil, dingin, sessiz, şekerleme gibi boyanmış binalar, temiz, abartısız! Çizgi film sahnelerini gerçek yaşama mı uyarlamak istiyorsunuz; işte KDHC bunun için doğal bir film platosu."
""Büyük binaların ardında büyük günahlar vardır" denir ve işte bu ülkede o binalardan yok! Çünkü burada çalınmış, kirli para yok. Tam tersine hiç bitmeyen ambargolar yüzünden bu insanların geleceklerinden çalınmış hayatlar var. Ülkede pis para olmayınca haliyle lüks de olmuyor. Bu lükssüzlük beni ziyadesiyle ve fazlasıyla çok ama çok memnun etti."
Dönemin Vatan Partisi Öncü Gençlik Genel Başkanı Özgür Bursalı(şu anda Vatan Partisi Genel Sekreteri), 2018 yılında Kore'ye ziyaret gerçekleştirenlerden. Parti heyetiyle birlikte kurumsal görüşmeler gerçekleştirmek için Kore'ye giden ve Kore'de 6 gün geçiren Bursalı, Kore'ye ilişkin izlenimlerini şu şekilde anlattı:
"Pyongyang’da geçirdiğimiz altı gün, her açıdan bu gerçeği bizlere yaşattı. KDHC, adeta bir ütopyalar ülkesi... Korelilerin kendilerine özgü geliştirdiği ve sosyalizmin inşasında kurumsallaştırdıkları “Juche” ideolojisinin temel prensibi, “halk her şeyin efendisidir.” Ülkede bütün sistem bu anlayışa göre şekilleniyor. Toplumu ve insanı önceleyen bu düşünce biçimiyle, devletin tüm olanakları halkın hizmetine sunuluyor. KDHC’de gezimiz boyunca şehirdeki yaşantıya ilişkin ayrıntılı gözlem yaptık. Otobüs bekleyenlerden spor yapanlara, kafede oturan gençlerden işbaşında olanlara, dükkanlardan alışveriş merkezlerine, parti yetkililerinden askerlere, kadınlara, çocuklara kadar."
"Pyongyang’da insanlar telaşsız, sakin ve güler yüzlü. Bir kez olsun tartışmaya, kavgaya, olağandışı bir duruma rastlamadık. Sokaklarda müzik yapan öğrenciler, el ele gezen çiftler, ödevlerini yapan öğrenciler, Dedong nehri kıyısında balık tutan insanlar... Bu sakinlik ve güzellik elbette üretim ve bölüşüm ilişkilerinin hakça dağıldığı, sosyalizmin yarattığı her anlamda büyük bir altyapı inşasına dayanıyor."
"Mihmandarımız Bay Han, gezi boyunca bizleri bilgilendirdi: KDHC’de ev kirası yok. Sağlık ücreti yok. Eğitim ücreti yok. Mülkiyet yok. Para cezası yok. Gelecek kaygısı yok. Ulaşım için sadece sembolik ücretler alınıyor, Türk Lirası cinsinden söylersek, kuruşlarla ifade edilebilecek ücretler."
"Yine Bay Han anlatıyor: İşçilerin maaşı her ay üretimin niteliğine ve verimine göre değişebiliyor. İşçiler bazen bir parti ve devlet yetkilisinden daha çok maaş alabiliyor. Özel meslek gruplarının (Öğretmen, mühendis, bilim insanı, doktor vb.) maaşları ise görece daha yüksek. Gelir dağılımı noktasında özel bir denge gözetiliyor, uçurum yok. Üretim dahilinde bir gelir adaletsizliğinin ortaya çıktığı durumda ise devlet müdahale ederek, ciddi farkların oluşmasının önünü alıyor."
"Ülkedeki üretim tesislerinin ve ticari teşekküllerin yüzde 70’i başkent Pyongyang’da. Ülkede tam istihdam var, yani işsiz yok. Benzer meslek grupları, aynı bölgede oluşturulan özel lojmanlarda yaşıyor. Pyongyang’ın en modern konutları ise bilim insanları ve akademisyenlere ayrılmış durumda. Lojmanlarda kalanlar yalnızca faturaları ödüyor. Fatura toplamının aylık ortalama 5 dolara tekabül ettiği belirtiliyor. Ülkedeki bütün işletmeler devlete ait."
"Her an, her yerde gördüğümüz tamirciler dikkatimizi çekiyor. Ya bir öğrenci grubu, ya yaşlı bir çift, ya da yetişkin gençler... Kaldırım taşından, çimlendirmeye, otobüs durağından yol kenarlarındaki çiçeklere kadar her şeyin bakımını, onarımını yapıyorlar. Mihmandarımız, bu işleri yapanların gönüllü olduklarını belirtiyor.
Şehirde halk, asker, polis, devlet görevlisi arasında büyük bir uyum var. Rütbe, makam, mevkii, gündelik yaşantıya yansımıyor. Ülkede her göreve ve her işe değer verildiğini hissediyoruz."
"Şehrin belirli noktalarından yükselen klasik müzik insanın ruhunu dinlendiriyor. Sanki bir müzikalde gibiyiz.
Kadın Birliği üyesi olduğunu öğrendiğimiz kadınlar, sabah ve akşam, işe giden insanları motive etmek amacıyla, şehrin bazı noktalarında dans ve müzik gösterileri yapıyor.
Üretim merkezlerinde, fabrikalarda, iş aralarında veya özel zamanlarda tiyatro, illüzyon gösterileri veya müzik dinletileri yapılıyormuş."
"Alışkın olduğumuz ve insanı yoran gündelik şehir telaşından, burada eser yok. En yoğun iş saatlerinde dahi sakin bir bekleyiş var. Otobüs kuyrukları, troleybüsler, taksi durakları, market önleri... İnsanlar sakin ve hemen hepsi güler yüzlü. Bir ütopyanın başkentine geldiğimizi o anlarda bir kez daha anlıyoruz. İlk zamanlar, gördüklerimizin gerçek olup olmadığı sorguladık. Günler geçtikçe, şehirdeki bu yaşantının doğallığına adeta alıştık, o yaşantıya ayak uydurduk."
"Ev problemi yok. Mihmandarımız Bay Han, yol boyu kendi ailesinin, kız kardeşinin, annesinin ve babasının yaşadığı evleri gösterdi. Devlet herkese ihtiyacına göre ev dağıtıyormuş. Plansız bir konut inşası ve fazlası görünmüyor."
"Devlet evlenen her çifte maddi manevi büyük destek veriyormuş. Mihmandarımız, “Evlenecek kadına sadece kol saati almak, erkeğe ise düğün yerini, fotoğrafçıyı ayarlamak ve yüzük almak dışında bir görev düşmüyor” diyor."
"Boşanma oranının çok düşük olduğunu öğreniyoruz. Yabancıyla evlenme hakları var. Çocuk kısıtlaması olmadığını, hatta nüfus planlaması dahilinde çeşitli teşvikler verildiğini belirtiyorlar. Çocuk sayısı sekiz olan annelere devlet kahramanlık unvanı veriyormuş."
"Kadınlar ülkede hayatın, üretimin içerisinde. Partide kadın yetkililerin oranı yüzde 35. Ev hanımlığına da değer veriliyor. 70. Yıl kutlamalarında tören kıtalarından biri de ev hanımları grubuydu. Eğitim alanında, özellikle okul öncesi ve ilkokul düzeyinde eğitimcilerin neredeyse tamamı kadın."
"Askerlik süresi üç yıl. Öğrencilere ve bilim insanlarına zorunlu değil. Ancak öğrencilerin büyük çoğunluğu gönüllü olarak orduya katılıyor. Kore, uzun yıllar süren savaşlar ve çetin mücadeleler içerisinde ordu-millet bütünlüğünü yaratmış. Olağanüstü durumlarda, gönüllü askerliğe başvuru sayısında artış olduğu belirtiliyor. Ülkenin, her an saldırı durumuna ve savaşa hazır bir biçimde yönetildiğini belirtiyorlar. Toplum, yüksek bir sınıf bilinciyle, millet bilinciyle kenetlenmiş durumda."
"Şehirde suç oranının sıfıra yakın olduğunu belirttiler. Para cezası yok. İdam cezası ise sadece ülke bütünlüğüne başkaldırı ve cinsel istismar, tecavüz suçlarında uygulanıyor. Cezanın genellikle, toplumun içinde uygulanan, insanı şefkatle ve görev bilinciyle dönüştürme esasına dayanan cezalar olduğu belirtiliyor. Çiftlikte çalışmak, fabrikada görevlendirme, temizlik alanlarında görevlendirme, kırsal alanlarda yaşam gibi cezalar en yaygın olanları. Hapis cezası da var."
"Ajanlık ülkede en büyük suçlardan biri. Yozlaşma, rüşvet var mı diye soruyoruz, cevap alamıyoruz. Çünkü sistemin bize alıştırdığı pek çok kirli kavram, Korelilerin lügatinden silinmiş."
"Emperyalist-kapitalist kültürün çürümüş zihniyetine, kavramlarına, değer yargılarına altı gün boyunca rastlamadık. Sistemin bireyci, bencil kültürü yerine kitlesel bir uyum, dayanışma ve mutluluk tablosu gördük. Emperyalist merkezlerin KDHC’ye saldırılarının nedenini orada daha iyi anlayabiliyorsunuz. Bu sistem, insanlığın ufkundaki mutlu dünyanın habercisidir. Her şeyden önce, başka bir dünyanın kurulabileceğinin en güzel kanıtıdır."
"KDHC iki otomobil markasına sahip: ‘Barış’ ve ‘Üç Bin Kilometre’. Üç Bin Kilometre ismi, Kore Yarımadasının kuzey ucundan güney ucuna uzanan mesafeyi; Kore’nin birliğini ve bütünlüğünü ifade ediyor. Farklı ülkelerden farklı araçlar da trafikte."
Atlantik medyasının komik yalanlarına karşı bizzat Kore'ye gidenlerin anlattığı gerçekleri sizlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Şimdi sizleri Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin güzellikleriyle baş başa bırakıyoruz...
(Fotoğrafları görmek için aşağı kaydırınız)