Düzce'nin Gölkaya ilçesinde meydana gelen 5,9 büyüklüğünde deprem İstanbul, Bolu, Ankara, Eskişehir, Kütahya, Bursa, Kocaeli, Edirne, Çankırı, Zonguldak, Sakarya gibi illerde hisseldi. 23 Kasım saat 04:08'de meydana gelen depremin ardından gözler beklenen Marmara depremine çevrildi.
Prof. Dr. Naci Görür 17 Ağustos depreminin yıldönümünde beklenen Marmara depremine ilişkin önemli açıklamalarda bulunmuştu. Doç. Dr. Doğan Kalafat, 23 Kasım günü gerçekleşen Düzce depreminin beklenen İstanbul depremine etkileri üzerine konuştu. İşte, Beklenen Marmara depremi hakkında merak edilenler...
"DÜZCE’DE YAŞANAN DEPREM İSTANBUL’U ETKİLEMEZ"
23 Kasım günü Düzce'de gerçekleşen depremin ardından Doç. Dr. Doğan Kalafat, "İstanbul depremini takip ediyoruz. Bildiğiniz gibi Marmara’da iki sismik boşluk var. Sismik boşluğun hangisinin kırılacağına daha bilmiyoruz ama Marmara Bölgesi’ndeki 7 il ve ilçelerin tamamı bu depremlerden etkilenecek. Marmara Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlarımızın deprem bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmesi lazım. Düzce’de yaşanan deprem İstanbul’u etkilemez. Bu deprem Kuzey Anadolu Fayı’nın ana parçası üzerinde olan bir deprem değil. İstanbul için beklediğimiz Kuzey Anadolu Fayı’nın ana parçalarında olması." ifadelerini kullandı.
"MARMARA DEPREMİ İÇİN ZAMAN AZALDI"
Geçtiğimiz aylarda 17 Ağustos 1999 depremini değerlendiren Bilim Akademisi Kurucu üyesi yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, olası Marmara depremi için zamanın azaldığının altını çizmişti.
"MİNİMUM 7.2, MAKSİMUM 7.6 DEPREM BEKLENİYOR"
Prof. Dr. Naci Görür, "1999 depremleri gerçekten yer bilimleri açısından enteresan. 1999 depremlerinin geleceği önceden söylenilmişti. 1967 Adapazarı depreminden sonra bilim insanları yaptıkları araştırmalarda Kocaeli mıntıkasında 7'den büyük bir deprem olma olasılığının fazlalaştığını söylediler. Elbette bir şey yapılmadı. 1999 depremi, 1997 senesinde uyarıldı. Bir gecede 20 binden fazla insan öldü. İstanbul'da yaptığımız uyarı hala devam ediyor, uyardığımız deprem hala gelmedi.
"YÜZDE 64 OLASLIKLA 2029'A KADAR OLACAK"
Marmara'da beklenen depremin 1999 yılından itibaren her an olmak kaydıyla 30 sene içerisinde olma olasılığını yüzde 64 olduğu bilimsel olarak açıklandı. 1999'dan bu yana 23 sene geçti, yüzde 64 olasılık 2029'a kadar olduğuna göre biz işin son evresine geldik. Yaptığımız çalışmalarda Marmara'nın altındaki Kuzey Anadolu'nun bir bölümü olan fay hattının kırıldığı takdirde minimum 7.2, maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem üretir. Bu bayağı büyük bir deprem demektir. Bu deprem olduğu takdirde İstanbul'un Marmara kıyılarına yakın olan yerleri en az 9 şiddetinde, kıyılardan uzaklaştıkça da 8 şiddetinde depreme maruz kalır" ifadelerini kullanmıştı.
"İSTANBUL'UN HIZLA DEPREME HAZIRLANMASI LAZIM"
Prof. Dr. Naci Görür, beklenen deprem öncesinde acil olarak müdahale edilmesi gereken yerlerin özellikle Avrupa yakasında bulunan kıyı ilçeler olduğunu belirtti. Özellikle Büyükçekmece ve Küçükçekmece bölgesine dikkat çeken Prof. Dr. Görür, "Özellikle Avrupa yakası Asya'ya göre, zemini göz önüne alırsak daha fazla hasar görür.
Avrupa yakasında Haliç'ten Marmara kıyılarından Silivri'ye kadar, Avcılar, Zeytinburnu, Tarihi Yarımada'da dahil, Büyükçekmece, Küçükçekmece önemli hasar alır. Anadolu yakası göreceli olarak zemin açısından biraz daha sağlam. Türk hükümetinin alel acele, eğer İstanbul'u konuşuyorsak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak, halkı da işin içine alarak gerekli finans kaynaklarını oluşturarak, başka hiçbir ciddi projeye para sarf etmeyerek, sadece İstanbul'un hızla depreme hazırlanması lazım, aksi halde çok üzüleceğiz" demişti.
"320 BİN İNSAN ÖLÜMLE BURUN BURUNA"
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından tahribat görecek binaların sayısı ile ilgili yapılan araştırmaya ilişkin konuşan Prof. Dr. Görür, "Minimum 7.2 büyüklüğünde bir deprem olursa, can hasarı da büyük olabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı araştırmalarda, İstanbul'da çok büyük tahribat görecek bina sayısının 50 bin civarında olduğunu söylediler.
Bu çok ağır hasar demektir. 50 bin binadan vazgeçelim, 10 bin binada sadece ölümlü vakanın olduğunu düşünelim. Geriye kalan 40 bin binada hiç insanın ölmediğini düşünelim. 10 bin bina için her binayı 4 katlı düşünelim, 40 bin kat eder.
Her kata 2 daire koyarsak 80 bin daire yapar. Her daire 4 kişi koyarsak 320 bin insan doğrudan doğruya ölümle burun buruna demektir. Bu kadar minimize ettiğimiz halde durum bu.