Şimdilerde mezun olunca giyilen cübbe, o zamanlar üniversiteye başlamadan önce giyiliyor ve öğretim hayatı boyunca her türlü kurala uyacağına dair öğrenciler yemin ediyorlardı.
O zamanlar dini kuralları oldukça önemseyen Hıristiyanlar, öğrencilere giydirdikleri cübbelerin papazlarınkiyle aynı olmasından yanaydılar. Görüldüğü üzere giydiğimiz cübbeler papazların geleneksel kıyafetlerinden türemiş.
19.yy başlarından itibaren cübbeler renk, şekil ve kumaş olmak üzere değişime uğradı. İngiltere ve Amerika’nın köklü kolejleriyle birlikte yaygınlığı fazlalaşan bu gelenek artık mezun olan öğrenciler tarafından giyilmeye başlandı.
Kep Fırlatma Nereden Çıktı?
1900’ler den sonra başa takılan kep artık yukarıya fırlatılmaya başlandı. 1912’ de Amerikan Deniz Harp Akademisinin mezuniyetinde mezun olacaklar, dört yıl boyunca taktıkları harp okulu keplerini, memur şapkalarıyla değiştireceklerinden dolayı havaya fırlatarak artık ihtiyaçları olmadığını simgeleyen bir gösteriyle başlatmış oldular bu geleneği. Fikir babası Amerika olan, kep fırlatmayı bizde dahil olmak üzere sahiplendik.
İlkokul ve anaokul mezuniyeti
Anaokulu ve ilkokul dönemindeki mezuniyet kutlamaları için yapılan gösterişli organizasyonların, çocuklarda maddi doyumsuzluğu artırabileceği, çocukların ruhsal ve sosyal gelişiminin bu durumdan olumsuz etkilenebileceği bildirildi.
Pedagog Mehmet Teber yaptığı açıklamada 'Benim çocuğum daha iyisine layık' anlayışı yerine sadeliğin ve basitliğin çocuk için daha önemli olduğunu söyleyerek ebeveynleri üniversitede yaşanması gereken törene karşı uyardı.
Pedagoji Derneği Başkanı Uzman Pedagog Mehmet Teber, yaptığı açıklamada, anaokulu ve ilkokuldaki kutlamalar ile sene sonu gösterilerinin gereğinden fazla abartıldığını söyledi.
Teber, önceki yıllarda çocuklara yönelik kutlamalar ile doğum günü partilerinin, mütevazı şekilde yapıldığını ifade ederek, "Şimdi kutlamalar için özel salonlar tutuluyor, hatta organizasyon şirketleri ile bile çalışan veliler oluyor." diye konuştu.
Veliler arasında yaygınlaşan "Benim çocuğum daha değerli, daha iyisine layık" yarışının sonucunda çocuğun gittikçe metalaştırıldığı görüşünü dile getiren Teber, çocuk için sadelik ve basitliğin çok önemli olduğunun altını çizdi.
Acemi taklit
Anaokulu kapanış veya ilkokul mezuniyetlerinin bile büyük partiler, kokteyller ve kep fırlatma töreni ile kutlanmasının pedogojik açıdan düşündürücü olduğuna dikkati çeken Teber, şöyle devam etti:
"Burada kritik olan 'Çocuğun buna ihtiyacı var mı?' sorusu. Çocukların içten ve derin ilgiye ihtiyacı var. Şaşaalı veya şatafatlı törenlere değil. Aileler bu davranışları ile çocukları için yeni bir kültür inşa ediyorlar. Ancak bu kültür genelde kopyalanmış bir kültür. Batı'nın acemice taklidinden başka bir şey değil. Bence üniversite döneminde yaşanması gereken duyguları anaokulu seviyesine indirmeye, o hazzı daha anaokulu çağında yaşatıp sıradanlaştırmaya hakkımız yok. Aslında kendi tatmin duygularımıza çocuklarımızı araç yapıyoruz. Çocuğumuzun gösterilerinde 'İşte bak ne kadar ilgili anne-babayım' veya 'Ben çocuğum için sizden daha çok şeyler yaparım." mesajını vermek istiyoruz."
Kutlama çılgınlığına 'dur' deyin
Teber, ebeveynlerin önemli kısmının televizyon ekranlarına gömüldüğünü, iş yoğunluğu içinde çocuklarını ihmal edebildiğini anımsattı.
Evde farklı, kutlamalarda farklı ebeveyn davranışlarını gören çocukların kafasının karıştığını anlatan Teber, "Çocuk gerçekten var olan ve orada olan ebeveyn istiyor. Varmış gibi yapan değil. Artık kendi kişisel arzularımız için inşa ettiğimiz 'kutlama-tören' çılgınlığına dur demeliyiz." diye konuştu.
Çocukların özel kutlamalar yapan ebeveynleri bir süre sonra hatırlamadığını ifade eden Teber, çocukların duygusal olarak her zaman yanında olan ebeveynlerin zihinlerde daha kalıcı olduğunu bildirdi..
Çocuklar ve ebeveynler arasında şiddete neden oluyor
Eğitimci Sosyolog İsmail Öz ise anne ve babaların çocukları konusunda yaptıklarının farkında olmak zorunda olduğunu söyledi.
Öz, nesiller yetiştirme yolunda atılan özentili adımların bugünün doyumsuz çocuklarını yetiştirmenin yanı sıra yarının doyumsuz büyüklerine de yol açtığını ifade ederek, "Her istediğini elde etme konusunda önü açılmış olan bir çocuk daha sonra talepleri karşılanmadığında ya da herkesin anne-babası gibi ona davranmadığını gördüğünde, şiddete de başvurabilecek bir kişiliğe bürünebilmektedir. Lüks ve şiddet arasındaki bağ biraz da bu şekilde oluşmaktadır." değerlendirmesini yaptı.
Mezuniyet törenlerinde kuşaklar arasında imkan ve imkansızlık zeminindeki ilişkilerin, kıskançlıkları ve en sonunda da şiddeti tetiklediğine dikkati çeken Öz, bu durumu kanıtlayan birçok sosyolojik örneğin bulunduğunu ifade etti.
Öz, çocuklara verilen ödüllerin aileleri birleştirme amaçlı düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek, şaşalı törenlerin imkanı olmayan çocuklarla ebeveynlerin arasını açabildiğini sözlerine ekledi