5 Temmuz 1993'te yapılan Başbağlar Katliamını anlamak için 1991-1993 yılları arasında tırmanan Türkiye-NATO savaşını iyi kavramak gerekir.
O dönemlerde Türkiye’yi savunan önemli isimlere suikastlar yapıldı, PKK eliyle katliamlar düzenlendi ve yobaz terör grupları eliyle de mezhep çatışması kışkırtıldı. En önemlisi de ABD eliyle “Türkiye parçalanacak” tehditlerinde bulunuldu.
Başbağlar Katliamı nasıl gerçekleşti?
Erzincan'a 204 km uzaklıkta bulunan Barasor Vadisi'nin en son köyü Başbağlar'a gelen PKK'lı 100 terörist, o sırada yatsı namazında bulunan köyün erkeklerini bir alanda topladı.
Meydanda yaklaşık bir buçuk saat süren PKK propagandasının ardından, katiller seçtikleri erkekleri köye 100 metre uzaklıkta bir kavaklığa götürdü, 28 vatandaşımızı kurşuna dizdi. Köyde 214 haneyi, cami, okul ve halk evini kundakladı. Dört yurttaşımız da yakılan evlerde can verdi.
Başbağlar katliamından kurtulan Hüseyin Keskin yaşadıklarını Aydınlık’a şöyle anlatmıştı: “Akşam namazı sırasında gerilla kıyafeti giymiş ikisi kadın, çok sayıda kişi camiyi bastı. Köyün 50 metre dışındaki kayalığa götürdüler.
Daha sonra 2 kadın evlere giderek, kadınları ve çocukları da getirdi. Bizi bir süre sağa sola koşturdular. Aradan yarım saat geçtikten sonra gür bir ses ‘Ateş serbest’ diye bağırdı. O anda kurşunlar yağmaya başladı.
Her taraftan kan fışkırıyordu. Daha sonra ölmeyenleri de öldürüp, 80 haneli köyün 50’sini ateşe verdiler. Ben saldırıdan ölü numarası yaparak kurtuldum.”
Başbağlar Katliamı ve üç gün öncesinde gerçekleşen Sivas Katliamı, NATO’nun gladyosu aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Türkiye NATO’dan çıkarak Başbağlar, Madımak gibi katliamların hesabını sorabilir.