Davutoğlu, 'Biz imparatorluk bakiyesiyiz. Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz' demişti.
Ayrıca Davutoğlu, “Çünkü biz imparatorluk bakiyesiyiz. Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz. Şu anda Boşnak, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Arap, Kürt, Uygur vatandaşlarımızın yansıdığı bir Meclis bu ülkenin birliğini temsil edebilir” ifadelerini kullanmıştı.
'LÜBNANLAŞTIRMA' FİKRİ KİME AİT?
Bu ifade emperyalizmin akıl hocalığını yapan Bernard Lewis'e ait.
Orta Doğu'yu çıkarları için kullanan emperyalist devletlere o bölgeyi 'Lübnanlaştırma' fikrini vermişti.
Nüfusunun yüzde 93'ü Arap olmasına rağmen 'ulus' olamamış Lübnan bugün, din ve mezhep çekişmelerinin siyasi yapıya yansıdığı istikrarsız ve huzursuz bir ülke olarak biliniyor.
Fransız sömürgesi etkisiyle hazırlanmış anayasalarında 'etnik ve mezhepsel' vurguların keskinliği göze çarpıyor.
Günümüze kadar olan sorunların temel kaynağı Lübnan anayasası şu şekilde:
Ülkedeki hali hazırda üç büyük çoğunluk olan Hıristiyan Maruniler, Sünni Müslümanlar ve Şii Müslümanlar yönetimde eşit şekilde yer almalıdır.
Devlet Başkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı bu üç grup arasında ve tam da Davutoğlu'nun dillendirdiği gibi 'eşit temsil' temeline göre dağıtılacak.
İlk bakışta adil ve masumane görünen bu tablonun Lübnan halkını düşürdüğü durum ise içler acısı. Toplumsal kutuplaşmanın giderek arttığı ülkede ulus bilinci ve aidiyet duygusu bulunmuyor.
DAVUTOĞLU'NUN AKIL HOCASI LEWIS
Bu durumu Orta Doğu'nun tüm ülkelerinde görmek isteyen Lewis şöyle aktarıyor:
"Orta Doğu'daki devletlerin çoğu -Mısır istisna olmak üzere- yakın zamanda oluşmuş yapay yapılardır ve 'Lübnanlaşmaya' açıklardır. Eğer merkezi iktidar yeterince zayıflarsa, siyasi yapıyı bir arada tutabilecek gerçek bir sivil toplum, gerçek bir ortak kimlik hissi, yahut ulus devlete güçlü bir bağlılık yoktur. Bundan sonra devlet -Lübnan'da olduğu gibi- dağılıp kavgalar, birbiriyle savaşan mezhepler, aşiretler, bölgeler ve partiler kaosuna dönüşür."
Görüldüğü gibi Davutoğlu'nun hemen her fırsatta zikrettiği "eşit temsile" dayalı parlamenter sistem, emperyalizmin akıl hocası Lewis'in 'Lübnanlaştırma' projesinin yansıması.
Davutoğlu'nun 'etnik kökene dayalı' parlamento önerisi, Türkiye'yi apaçık ulus devlet kimliğinden koparıp 'Lübnan' gibi iç kavgalar ve istikrarsızlığa gömülen bir otoritesi olmayan siyasal yapıya dönüştürme çabasıdır.
Röportajın ilgili bölümü şöyle:
Vaadiniz nedir peki?
“Çok açık; tam parlamenter sistem. Bizi köşeye sıkıştırmak hemen “Eski sisteme dönmek istiyor” diyorlar. Hayır, eski siteme dönmek istemiyorum. En büyük acısını ben çektim şahsen. Türkiye gibi ülkelerde Meclis’in niye çok önemli biliyor musunuz? Çünkü biz imparatorluk bakiyesiyiz.
Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz. Şu anda Boşnak, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Arap, Kürt, Uygur vatandaşlarımızın yansıdığı bir Meclis bu ülkenin birliğini temsil edebilir.
Bir kişiyi seçerseniz, her şeyi ona devrederseniz o bütün kuşatıcı kimliğini barındırmayabilir. Nitekim bugün olan da bu.”