Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 enfeksiyonuna neden olan SARS-CoV-2 virüsü bugüne dek birçok kez mutasyona uğradı. Bu varyantlar içinde en hızlı bulaş riskine sahip olan varyant ise Omicron varyantı.
Kovid-19 genel olarak; yüksek ateş, nefes alma güçlüğü, halsizlik, kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, burun tıkanıklığı, bulantı ve kusma, ishal ve tat ve koku kaybına yol açabiliyor. Omicron belirtileri ise nezle ve mevsimsel grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarını çağrıştırabiliyor.
DHA'da yer alan habere göre, Omicron varyantında diğer varyantlardan farklı olarak; klasik bulguların daha hafif görüldüğünü, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, ses kısıklığı ve gece terlemesi bulguları olduğunu görülmektedir.
Kovid-19 enfeksiyonlarında tüm bu bulgular ilk üç günde artış göstererek yaklaşık 2-3 hafta içinde azalarak bitme eğilimdedir. Ancak kronik rahatsızlığı olan, bağışıklığı düşük, aşısız, eksik aşılı ya da yaşlı kişilerde ise virüs akciğer dokusuna yerleşir ve alt solunum yollarına bağlı hastalık belirtileri göstererek, hastanın klinik tablosu ağır seyredebilmektedir.
Omicron varyantının diğer varyantlara göre ne ölçüde koku ve tat kaybı yaptığını değerlendirmek için henüz erken bir dönemdeyiz. Günümüze değin yapılan araştırmalarda delta varyantı ya da daha eski varyantlar ile enfekte olan olgularda koku ve/veya tat kaybı yaşanması önemli ölçüde beklenebilen bir hastalık bulgusuydu.
Hatta bazı araştırmalar koku kaybı bulgusu ile Kovid-19 enfeksiyonu teşhisinde yararlanabileceğini bildirecek kadar bu bulguyu değerli görmekteydi. Hastalar koku yetilerinin bir anda azaldığını ya da tamamen kaybettiklerini ifade etmekteydiler.
Güncel poliklinik vakaları üzerinden elde ettiğimiz tecrübeye bakarak koku ve tat kaybı şikayetlerinin Covid-19 enfeksiyonunun ilk görüldüğü dönemlere göre azaldığı söylenebilir.
Gündem Omicron varyantı olsa da eski varyantların etkisi de sürüyor. Kovid-19 geçirmiş hastaların önemli bir kısmında hastalık akut dönemi geçtikten sonra birkaç haftada koku ve tat duyusu yerine gelse de bir kısım hastada altı ay ve üzeri bir sürebiliyor.
Bu tür şikayetleri olan hastalarda öncelikli olarak koku kaybının derecesi belirlenmeli ve altta yatan hastalığın ne olduğu ortaya konulmalıdır. Genelde hastalarda tam bir koku ve tat kaybı yerine koku keskinliği azalmaktadır.
Koku ve tat kaybının yaşam kalitesini önemli derecede etkilediği bilinmektedir bu nedenle bir takım tedavi yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Koku kayıplarında koku stimülasyon terapisi; hastaların koku hafızalarını uyararak koku duyusunu geriye getirmeyi hedefleyen pratik bir yöntemdir.
Ağızdan ya da burundan kortizon uygulamaları, burun temizleyici solüsyonlar diğer tedavi yaklaşımları arasında sayılabilir. Tedavi yaklaşımları için mutlaka bu konuda deneyimli bir KBB Uzmanı’na başvurulmalıdır.
Tedaviye hemen yanıt alınamayabileceğinden tedavinin yarıda kesilmemesi ve doktor takibinde kalınması önemlidir. Bununla birlikte tam koku kaybına uğrayan ve şikayeti uzun süredir geçmeyen hastalarda diğer nedenler ve koku nöronlarında bir hasar olup olmadığı araştırılmalıdır. Tat duyusunun kaybı ile ilgili mekanizmalara ait ise ne yazık ki yeterli sayıda araştırma yoktur.
Belirtilerden yola çıkarak hastanın kendi başına etken tayini yapmaya çalışması doğru değildir. Hastaların mutlaka ayırıcı tanı için hekime danışması ve hekimin gerekli görmesi durumunda gerekli testleri yaptırması gerekmektedir.
Hiç grip aşısı / Covid-19 aşısı olmadıysanız, kronik bir hastalığınız ya da bağışıklık sistemini bozan bir hastalığınız var ise, risk grubunda iseniz ya da ağır hastalık belirtileri (solunum güçlüğü, göğüs ağrısı vb.) taşıyorsanız, risk grubu bireyler ile aynı ortamı paylaşıyor iseniz öncelikle birinci basamak hekiminize başvurmanız, gerek görülmesi halinde ya da birinci basamak hekimine ulaşamadığınız durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız doğru olacaktır.