Yedi Sekiz Hasan Paşa
Listemize ismi en bilindik paşamız olan Yedi Sekiz Hasan Paşa ile başlayalım. 1831 doğumlu olan paşamız Abdülaziz – II. Abdülhamit dönemlerinde yaşamış. Pek çok kişi tarafından biliniyor olması Beşiktaş’ta ünlü bir tarihi fırına ismini vermesinden dolayı diyebiliriz. Kendisi uzun yıllar Beşiktaş’ta karakol komutanıymış. Belki fırın sahipleri ismi bundan dolayı koymuş olabilirler. Bir de ramazan aylarında oruç tutmayanları soparlarla döver sonra da “Allah ıslah etsin” diyerekten olay mahallinden uzaklaşırmış. V. Murat’ı yeniden tahta geçirmek isteyen Ali Suavi’yi de kafasına yine bir sopa indirerek öldüren zattır bu kişi. Lakabının kökeni ise imzası. Kimilerine göre okuma yazması çok kötü olduğundan paşamız imzasını Arapça 7 ve 8 rakamlarını yazıp üstünü çizerek atıyormuş. Bundan dolayı kendisine yedi sekiz denmiş. Belki biraz da II. Abdülhamit’e olan yakınlığından dolayı sevilmeyip dalga geçilmesi için yakıştırılmış da olabilir.
Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Yirmisekiz Mehmet Çelebi ise Osmanlı Devleti’nde ilk defa devamlı elçilik görevi ile yurtdışına gönderilen elçidir. Fransa’ya elçilik görevi için giden Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin burada gördüklerini ve tecrübelerini anlattığı Paris Sefaretnamesi oldukça ilginç bir eserdir. Lakabını ise Yeniçeri Ocağı’nda dahil bulunduğu bölüğün sayısından almıştır. Kendisi 28. Ortada hizmet etmiş. Bunun bir de kendi gibi önemli yerlere gelmiş oğulları vardır ki onlarda babalarından mütevellit Yirmisekizzade Said ve Mehmet Said olarak bilinirler.
Tiryaki Hasan Paşa
Sultan III. Murat döneminde yaşamış olan ünlü Kanije Kalesi kumandanı Tiryaki Hasan Paşa lakabını bağımlılık derecesinde içtiği kahveden dolayı almış. Henüz Osmanlı’da yeni bir alışkanlık olan kahveyi çok içen Tiryaki Hasan Paşa, günümüzde yaşasaydı her yere açılan yeni nesil kahvecilerin sadık bir müşterisi olabilirmiş. Herhalde aşırı kafeinden dolayı olacak kendisinin sadece birkaç bin adamla, 200 bin kişilik Avusturya ordusunun kuşattığı Kanije Kalesi’nden iki ay sonra bir gece ansızın baskın emri vermiş ve koca düşman ordusunu darmadağın edip tarihe geçmiştir. Kulis arkalarında paşanın, iki ay sonrasında kale içindeki kahve rezervlerinin bitmesi sonucunda “ya kafein ya ölüm” diyerek bu saldırıyı yaptığı konuşulur.
Boynueğri Mehmet Paşa
Bir Osmanlı veziri. Yok hayır efendim boynunun eğriliği doğuştan değildir. Bu Mehmet Paşa henüz bir kethüda iken İran Seferlerinden birinde düşman tarafından gelen saçmalarla çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Bu yaralardan birini de boynundan almış ama göze girmek isteyen Kethüda Mehmet, yarasına bakmadan ayakta durmaya devam etmiş ve seferde savaşlara katılmıştır. Yarası iyileşene kadar, Ömer Seyfettin’in Kellesini Vermeyen Şehit’i misali boynu eğri bir şekilde savaşmış ve bu ünvanı boynunun hakkıyla elde etmiştir.
Öküz Mehmet Paşa
Genç Osman döneminde sadrazamlık yapmış bir paşamız. Türk asıllı ve Karagümrüklü olan paşamız bir şekilde Enderun’a girmiş, eğitimini de orada almıştır. Peki lakabını nasıl almış? Kimileri kendisinin Oğuz boyundan gelme olduğunu, lakabının da oğuzun oguz ordan da öküz olduğunu söyleseler de bu pek inandırıcı değildir. Büyük olasılıkla babası bir öküz nalbantçısı olmasından dolayıdır. Yine de kendisine haset birileri vardı mutlaka. Yoksa Nalbantçı Mehmet Paşa, Nalbantoğlu Mehmet Paşa, hadi en olmadı Karagümrük Yanıyor Mehmet Paşa olabilecekken Öküz! Mehmet Paşa olması başka türlü açıklanamaz sanırım.
Bıyıklı Koca Derviş Mehmet Paşa
IV. Mehmet döneminde hem kaptan-ı deryalık hem de sadrazamlık yapmış bir paşamız. Lakabının hikayesi de şu şekilde. Bildiğiniz gibi her paşamızın bir lakabı var ve bu lakaplar onları birbirlerinden ayırmamıza yardımcı oluyor. Bu paşamız da Enderun’dan mezun olduğu gün aynı isimli diğerleriyle karıştırılmamak için ilgili büroya gitmiş. Sufi kişiliğinden ötürü Derviş lakabını istemiş ama bürodaki sekreter “sorry dude this nickname has already taken” cevabını vermiş. O da bu sefer Koca lakabını istemiş ama yine aynı cevabı almış. Bıyıklı lakabının da reddedilmesinden sonra sekreter şöyle demiş: Here is some alternatives for you: Derviş_Koca Mehmet, Kocadervişmehmet1635, kaytanbıyıklımemom, the_judge_of_the_nights and bıyıklı koca derviş Mehmet. Paşamız sonuncusunu tercih edince ismi de tarihe böyle geçmiş. İşin kötü yanı hayatının son döneminde geçirdiği rahatsızlıktan sonra konağında emeklilik günlerini geçiren paşamızın bu uzun lakabına bir kelime daha eklenmiş: Felçli Bıyıklı Koca Derviş Mehmet Paşa. Bu Osmanlı devlet yöneticileri de pek bir acımasız azizim.
Mezamorta Hüseyin Paşa
Anlı şanlı bir Osmanlı kaptan-ı Deryası daha. Soprano Halil Paşa’nın oğlu. Değil tabi. Ama evet Mezamorta, İtalyanca bir lakap ve hikayesi de oldukça ilginç. Osmanlı Donanmasının Venedik ile yaptığı bir deniz savaşı esnasında paşamız ağır bir şekilde yaralanır. Leventler Hüseyin Paşa’nın öldüğünden emin olur ve onu geminin bir köşesine kaldırırlar. Durumu öğrenen Venedik’te bir bayram havası! Çarpışmanın sonuna gelinip taraflar ayrıldığında, leventler paşalarına son görevlerini yerine getirmek için gittiklerinde paşa birden gözlerini açar ve ayağa kalkar. Bu şekilde ölüp de dirilmesiyle meşhur olan paşa çok uzun süre ağır yaralı yattıktan sonra iyileşip ayağa kalkmış, bu enteresan vaka her yerde duyulmuş ve bir numaralı düşmanları Venedikliler tarafından İtalyancada yarı ölü anlamına gelen mezzomorto diye anılmaya başlanmıştır. Ölümle yaşam arasında gidip gelen paşamız o esnada bir ışık gördüğünü de elbette söylemiştir.
Parlak Mustafa Paşa ve Kaymak Mustafa Paşa
Noluyo lan! Koskoca paşalara verilecek başka lakap bulamadınız mı? Günümüzde pek çok erkek kendilerine bu şekilde hitap edilmesini kat-i surette istemezken, zamanında paşalarımız gururla taşımışlar bu isimleri. Hadi aklımıza kötü şeyler gelmesin. Parlak, Arnavutça ihtiyar anlamına gelen bir kelime. Kendisi de Bosnalı bir Arnavut olduğundan dolayı bu lakabı almış olabilir. Kaymak için ise bir kaynak bulamadık açıkçası. Zaar köse olabilir kendileri. Ya da kaymak gibi tatlı bir insan. Bilemiyoruz.
Kalafat Mehmet Paşa