İLK ZAMANLAR TÜRK KADINLARI İLE EVLENİYORLARDI
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kurulduğu yıllarda padişahlar Türk asıllı beylerin veya büyüklerin kızları ile evlenirdi. Bu evlilikler duygusal bağdan çok siyasi gücü sağlamak amacıyla yapılırdı. Komşu ülkelerden Sırp veya Bulgar kadınlarla ile de evlilik yapılıyordu ancak yine temel nedeni arazi kazanmak ve siyasi gücü korumaktı. 14. yüzyıldan devam ederek Osmanlı Devleti’nin padişahları Anadolu Türkmen hanedanlarının prensesleri ile evlilik yaptılar.
Yine bu evliliklerdeki temel neden Türk beylikleri ile ilişkilerini korumak, güçlendirmek ve miras yoluyla toprak elde etmekti.
Bu gibi nedenlerle Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinde padişahlar yabancı kadınlarla değil devletin topraklarını genişletmek için Türk asıllı kadınlarla evlilik yapmıştır.
15. yüzyıldan sonra yani Fatih Sultan Mehmet’in iktidara geçmesinin üzerine bu düzen değişti. Haremde devşirme sistemi başladı, yani padişahlar cariyelerle evleniyor ancak nikâh kıymıyordu. Çünkü hukuka göre köle olarak getirilen cariyeler padişahın malı olarak görülüyordu.
Ancak padişahların evlendiği kızların çoğunluğu Türk kökenliydi. II. Selim’den önceki (I. Murat hariç) 12 padişahın anneleri Türk asıllıdır. Annesi Türk asıllı olan son padişah Kanuni Sultan Süleyman olmuştur.
FATİH SULTAN MEHMET'TEN SONRA DÜZEN DEĞİŞMİŞTİR
Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra cariyeler ile evlenmek yaygınlaştı. Sadece Genç Osman (II. Osman) yabancı kadınlarla evlenme geleneğinin dışına çıkmış ve Şeyhülislam Esad Efendi ve Pertev Paşa’nın kızları ile evlenmiş ancak Yeniçeri tarafından hoş görülmemiş ve tahttan indirilmiştir.
STATÜ TALEP EDİLMEZDİ
Padişahların cariyelerle evlenmesinin sebebi ise seçilen cariyelerin ana ve babalarını bilmemesidir. Yani kökenleri hakkında hiçbir bilgileri yoktur ve Türkleşmişlerdir. Bu nedenle hiçbir cariye anne ve babasını bilemediğinden dolayı kendi ailesi için hak ve statü talep edememiştir, sadece oğlu için statü talep edebilirdi.
Fatih Sultan Mehmet’in devşirme sistemi getirmesinin asıl nedenlerinden birisi, Türk kadınlarının akrabalık bağı ile aileleri de dâhil olmak üzere genişleyerek yani nüfuz kazanarak, statüyü kendi çıkarları için kullanma olasılığını korumak ve yükselmesini engellemek istemesidir.
DEVLET GÜVENLİĞİ VE BÜTÜNLÜĞÜ SAĞLANMAK İSTENMİŞTİR
Kısa zaman içerisinde, Saray’a akrabalar girebilir ve önce kişisel sonra siyasi isteklerde bulunup istekleri yerine getirilmeyenler, kan bağına ve padişahın akrabası olmakla kazandıkları nüfuza güvenip entrikalara girişebileceği için, devlet güvenliği ve bütünlüğü sarsılacağı düşünülmüştür.
Hatta Osmanlı hanedanlığına rakip başka bir hanedanlığın türeyebileceğine dair iddialar bulunur.
Buna en büyük örnek 'Avrupa Kraliyet Aileleri'dir. Avrupa’da “Veraset Savaşları” adı verilen hanedan akrabalıkları kavgalarıyla yıkılmış veya el değiştirmiştir. Ülkeler sırf bu nedenle el değiştirmiştir ve yeni düzenler kurulmuştur.
EN UZUN HANEDAN OLMASININ NEDENLERİNDEN OLARAK GÖRÜLÜR
Osmanlı hareminde de bu tür entrikalar yaşanmıştır. Osmanlı’da hiçbir akrabası olmadığı halde Hürrem Sultan’ın gücü Osmanlı’yı ne kadar etkilediğini düşünecek olursak, güçlü ve tanınmış bir Türk beyinin soyundan gelen bir Türk kadının kendi gücünü de kullanarak bu entrikalara girmesi durumunda neler olabileceği tahmin edilebilir bir olasılıktır.
Osmanlı’nın devşirme sistemini uygulaması ile yaptığı değişim tarihçiler tarafından en uzun hanedan olmasının ana sebeplerinden birisi olarak görülür.