Osmanlı bilim tarihi içinde astroloji çalışmalarının önemli bir yeri bulunur. 15. yüzyılda kurulan Müneccimbaşılık makamı tam beş yüz yıl boyunca; Ramazan ayı için imsakiye yapılması, yıllık takvimlerin hazırlanması ve uğurlu saatlerin belirlenmesi gibi konulardan sorumluydu. Bu dönemde astronomi ve astroloji çalışmaları tek bir araştırma alanı olarak kabul ediliyordu. Her iki bilimi tanımlamak için ise; ilim-i nücüm, ilm-i hey’et ve ilm-i eflak gibi terimler kullanılırdı. Benzer şekilde müneccim kelimesi de hem astronomları hem de astrologları tanımlamak için kullanılan bir ifadeydi.
Osmanlı devlet teşkilatı içinde özel bir yeri bulunan müneccimbaşılık makamının kurulmasında Ali Kuşçu’nun büyük bir etkisi oldu.
Ali Kuşçu, 1470’li yıllarda Fatih Sultan Mehmet’in davetiyle İstanbul’a geldi. İstanbul’a geldikten sonra, şehirdeki pek çok medresede matematik ve astronomi dersleri vermeye başladı. Ardından Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak tayin edildi. Onun İstanbul’a gelmesiyle astronomi ve matematik alanındaki çalışmalar canlanmaya başladı. II. Bayezid dönemine gelindiğinde, Kuşçu’nun yetiştirdiği öğrenciler yaptıkları takvim çalışmalarıyla isimlerini duyurmaya başlamıştı.
Topkapı Sarayı’nda bulunan arşiv belgelerine göre; Osmanlı’nın ilk müneccimbaşısı II. Bayezid döneminde göreve getirilen Seydi İbrahim b. Seyyid’di.
Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekilene kadar tam 37 kişi müneccimbaşılık makamında bulundu. Sarayın Birun erkanı arasında yer alan müneccimbaşılar, müderrislik ve kadılık gibi görevlerde de rol alıyordu. Ancak en temel sorumluluğu, her yıl hicri aylara göre yeni bir takvim hazırlamaktı. Bu takvimler süslenir, o sene içinde gökyüzünde meydana gelecek tutulmalar belirtilirdi. Hazırlanan takvim önce padişaha ardından sadrazama sonra diğer devlet ricaline sunulurdu.
Devlete ait önemli işlerin yapılacağı uğurlu zamanların belirlenmesi, müneccimbaşıların astroloji ile ilgili görevleri arasında bulunurdu.
Bu işleme “zayiçe hazırlamak” denirdi. Zayiçe, bir işe başlamak için en uğurlu zaman diliminin belirlenmesiydi. Bu uğurlu saatlerin, vakt-i sa’d ya da eşref saati olarak isimlendirildiği de olurdu. Müneccimbaşıların eşref saati tahminleri doğru çıkarsa binlerce akça bahşiş alırlardı. Yıldızların, burçların ve gözyüzü hareketlerinin insan hayatı üzerinde etkisi olduğuna inananlar, eşref saatlerine dikkat ederdi. Padişahlar arasında bu makama çok fazla önem verenler, müneccimbaşına danışmadan önemli kararlar vermezdi. Ancak I. Abdülhamid ve III. Selim gibi bu makama itibar etmeyen padişahlar da vardı.
Yıldızların ve burçların özelliklerini bilmek müneccimbaşı olmanın en temel kurallarından biriydi. Hazırladıkları takvimlerde mutlaka burçlara özel bir bölüm bulunurdu.
Takvimlerin ikinci kısmında “Mevâki’-i Buruc” başlığı altında özel bir sütun hazırlanırdı. Burada yer alan bilgilere göre, burçların Arapça isimleri şu şekildeydi: Kavs, Cedy, Delv, Hüt, Hamel, Sevr, Cevza, Seratân, Esed, Sünbüle, Mizan, Akreb. Burçların özelliklerinin belirlenmesinde güneş, ay ve gözlemlenen diğer gezegenlerin yörünge içindeki hareketleri temel alınırdı.
Osmanlı astronomisinde, kâinat belirli katlara ayrılmıştı. Burçların gökyüzünde bulundukları alanın ismi Felek-i samin’di. Burçlar bölgesinde, ayın Menâzilü’l-Kamer olarak isimlendiren durak alanları bulunurdu. Ay bir aylık döngüsü sırasında 28 durak geçer, her bir durakta bir gün kalırdı. İşte ayın geçtiği bu durak yerlerinin, günlük hayatı etkilediğine inanılırdı. Sadece ayın değil Felek’te bulunan bütün gezegenlerin birbirlerine karşı konumları burçları etkilerdi. Osmanlı’da burçlar bu anlayış çerçevesinde şekillenmişti. Geleceğe dair alınacak kararlarda yıldızların vazgeçilmez rehber olduğu düşüncesi insanları etkisi altına almıştı. Buradaki önemli detaylardan biri; hava ve ateş burçlarının erkek, su ve toprak burçlarının ise dişi sayılmasıydı.
Burc-ı bâdî (Hava burçları): İkizler, Terazi, Kova.
Burc-ı âteşî (Ateş burçları): Koç, Arslan, Yay.
Burc-ı âbî (Su burçları): Yengeç, Akrep, Balık.
Burc-ı hâkî (Toprak burçları): Boğa, Başak, Oğlak.
Osmanlı astroloji çalışmalarına kısaca değindiğimize göre artık konunun heyecan verici kısmına geçebiliriz! Gelin şimdi Osmanlı’da burçlar ve astrolojik “telakkilere” daha yakından bakalım.
1. Hamel Burcu – Koç / 21 Mart – 20 Nisan
Burc-ı bere ismiyle de anılan hamel burcu, çoğunlukla güneşin yörüngedeki hareketleriyle birlikte ele alınır. İlkbaharın başlangıç tarihi, güneşin Hamel burcuna girdiği tarihtir. Koç, Hamel burcunun minyatürlerdeki sembolüdür. Bu tarih aralığı ava ya da sefere çıkmak için en iyi zaman olarak kabul edilmiştir. Hamel burcunun mensupları; sadık, aceleci, samimi ve lider vasıflarıyla ön plana çıkardı.
2. Sevr Burcu – Boğa / 21 Nisan – 20 Mayıs
Burc-ı süreyyâ ve “burc-ı gâv” olarak da anılan sevr burcu, boğa motifiyle sembolize edilirdi. Gezegenler sevr döngüsündeyken evlenmek ya da kurban adamak onaylanan eylemler arasındaydı. Boğaların ağır işlere dayanıklı olması nedeniyle bu burca sahip kişilerin güçlü karaktere sahip olduğu kabul edilirdi. Ancak Osmanlı edebiyatına bakıldığında şairlerin, boğa burcundaki kişileri yükte ağır olanı kaldıran ancak gönül yükünü kaldıramayan kişiler olarak tasvir ettiği görülür. Aynı zamanda sevr burcu olan kişiler dürüst, çalışkan ve çekingen kişilikleriyle bilinirdi.
3. Cevzâ Burcu – İkizler / 21 Mayıs – 21 Haziran
Bugüne kadar ikizlerle ilgili çok şey yazıldı çok fazla şey söylendi. Aslında tanısanız çok seveceğiniz ikizler burcu Osmanlı’da burc-ı dü-peyker ya da cevzâ olarak isimlendirilirdi. Cevzâ, yücelik ve yükseklik ifadeleriyle birlikte anılan bir burçtu. Divan edebiyatının şu meşhur şiirini bir de bu açıdan inceleyelim:
…
Tâk-ı eyvân-ı bülendi bükdi Cevza’nun belin
…
Şimdi oldı pâdişâha lâyık ol devlet-serâ
…
Bu şiir divanhanenin yapılması üzerine yazılmış. Şiirde geçen bina kemeri o kadar güzel inşa edilmiş ki tam da padişaha layık bir duruma getirilmiş. Dünyada birbirinden farklı güzellikler varken padişaha layık bir yapının ikizler burcunun yüceliğiyle kıyaslanması, burcun el üstünde tutulduğunu gösteriyor.
4. Seretân Burcu – Yengeç / 22 Haziran – 22 Temmuz
Ay, burc-ı harçeng olarak da isimlendirilen seretân burcuna geldiğinde avlanmak, yeni kıyafetler giymek ve şerbet içmenin hayırlara vesile olacağı düşünülürdü. Çoğu kaynakta, seretân burcunun ayın evi olduğundan bahsedilir. Dönemin minyatürleri ve edebiyatı incelendiğinde bu tarih aralığında doğan kişilerin, yalnızlığı seven ve inatçı karakterler olarak tasvir edildiği görülür.
5. Esad Burcu – Aslan / 23 Temmuz – 22 Ağustos
Burc-ı şîr olarak da bilinen esed burcu, Osmanlı dönemi minyatürlerinde aslan figürüyle tasvir edilmiştir. Güneş yer yüzünde en etkili olduğu zaman diliminde, yörüngede esed yani Aslan burcundadır. Edebiyatta övülen kişinin kişilik özellikleri, aslanın güçlü duruşu üzerinden anlatılır. Aynı zamanda Hz. Ali ile aslan burcu arasında bağlantı kurulan bazı örneklere de rastlanır.
6. Sünbüle Burcu – Başak / 23 Ağustos – 22 Eylül
Osmanlı’da burçlar listemize edebiyatta burc-ı hûşe olarak da geçen sünbüle burcuyla devam ediyoruz. sünbüle burcu, minyatür sanatında elinde başak ya da orak bulunan insanlarla tasvir edilmiştir. Ay bu burçta olduğunda, bilimle uğraşmak ya da sefere çıkmanın hayırlı olacağı inancı bulunuyordu. Bugün titizlikleriyle ünlü başak burçları o dönemde de benzer şekilde düzenli olmalarıyla bilinirdi.
7. Mîzan Burcu – Terazi / 23 Eylül – 23 Ekim
Mizan burcu, Zühre yıldızını ifade ettiğinden sıklıkla ikisi birlikte anılır. Burç, dönemin minyatürlerinde terazi simgesiyle tasvir edilmiştir. Bu tarih aralığında doğan kişiler zevk düşkünü ve güzel sanatlara eğilimli insanlardır. Ay, Mizan burcuna geldiğinde mektup yazmak, elçi göndermek ya da düğün yapmak hayra yorulurdu. Mizan burcunu Mostarlı Ziyai’nin bir şiiriyle uğurlayalım:
Gelse ger gözüm terâzûsına ol Yûsuf-cemâl
Fi’l-mesel eyler müşerref burc-ı mîzânı güneş
“O Yusuf yüzlü sevgili gözümün terazisine gelse, güneşin Terazi burcunu şereflendirmesi gibi olur.”
8. Akreb Burcu – Akrep / 24 Ekim – 22 Kasım
Merih (Mars) gezegeniyle birlikte anılan akreb burcu, sabit halde bulunan ve akrebe benzeyen yıldız kümesini tanımlardı. Merih gezegeni daima uğursuzlukla özdeşleştirilmişti. akreb burcunun fitne getirdiğine neredeyse şüphe yoktu. Ay bu burçtayken kötülüklerden sakınmak gerekirdi. Bu nedenle ay, akrep burcundayken sefere çıkmanın uğursuzluk getireceği düşünülürdü. Ahmet Paşa bir şiirinde şu ifadeleri kullanmıştı:
…
Ey dil ruh u zülfün görüben terkimiz urma
Çıkma sefere k’oldu mehin menzili Akreb
…
“Ey gönül! (Sevgilinin) yanak ve saçlarını bir arada görüp yola koyulma; zira ay akrep burcundayken sefere çıkılmaz.”
9. Kavs Burcu – Yay / 23 Kasım – 21 Aralık
Burc-ı kemân veya hâne-i kemân olarak da bilinen kavs burcu, Divan Edebiyatı’nda en çok geçen burçlardan biridir. Sıklıkla ok kelimesiyle birlikte anılır. Minyatürlerde yay ve ok birlikte tasvir edilmiştir. Yay burcunun, insan kişiliği üzerindeki etkilerine değinen belgelere sahip değiliz. Ancak ay, bu burca geldiğinde mutluluk ve huzurun artarak yayıldığına inanılırdı.
10. Ceyd Burcu – Oğlak / 22 Aralık – 20 Ocak
Burc-ı buzgâle olarak bilinen ceyd burcu, Zühal yıldızıyla birlikte ele alınırdı. Oğlağın kurban edilen hayvanlar arasında olması, edebiyatta kurban ve bayram gibi kelimelerle birlikte anılmasına neden olmuştur. Oğlak burcunun şiirlerde geçen özelliğine göre, oğlaklar oldukça duygulu insanlardır. Hamel ve ceyd yani koç ve oğlak burçlarının sevgilinin aşkından yanıp tutuşmasından sıklıkla bahsedilmiştir.
11. Devl Burcu – Kova / 21 Ocak – 18 Şubat
Edebiyatta delv-i sipihr olarak isimlendirilen devl burcu, kelime anlamından hareketle su ve kuyu ile ilişkilendirilirdi. Bu nedenle minyatürlerde kuyudan su çeken insan figürleriyle sembolize edilmiştir. Yine burcun isminden hareketle bu dönemde bahçe işleriyle uğraşmak iyiye yorulurdu.
12. Hût Burcu – Balık / 19 Şubat – 20 Mart
Osmanlı’da burçlar listemizi romantik ve duygusal olmalarıyla ün salan hût burcuyla sonlandırıyoruz. Hût burcu, yazma eserlerde Burc-ı mâhî olarak geçer. Gökyüzündeki yıldızların balık şeklinde olmasından dolayı derya, deniz ve gemi gibi kelimelerle edebiyatın konusu olmuştur. Balık burcu bahar ayını müjdelediği için bu dönemde yapılacak olan bütün işlerin iyilik getireceği düşünülürdü. Hût burcu döneminde doğan kişilerin iyi huylu, cesur ve ihtiyatlı olduğu kabul edilirdi.
Kaynak: Listelist.com