HOPLİTLER (YUNAN-SPARTA)
Antik Yunan döneminin elit askerleri Hoplitler, M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren oluşturulan güçlü bir kara kuvvetiydi. Kranos adı verilen özel bir miğferle tanınırlardı ve Hoplon adı verilen büyük yuvarlak kalkan kullanırlardı.
Hoplitler, Falanks adı verilen belirgin bir savaş formasyonunu kullanarak uzun mızraklarıyla düşmanlara karşı sıralanırdı. Zırhları, ağır deriden Linothorax'ı ve diğer koruyucu ekipmanları içeriyordu.
Spartalılar, çocukluktan itibaren profesyonel askerler olarak eğitilmiş özel bir Hoplit birliğine sahipti. Renkli pelerinleri, devleti temsil ederdi. Temel silahları 2-4 m uzunluğundaki Dori adlı mızraktı ve yanlarında ayrıca bir de kılıç taşırlardı.
Hoplit kalkanları, şehir devletinin sembollerini taşırdı. Hoplitler, önemli tarihi olaylarda, özellikle Marathon (M.Ö. 490) ve Termopylae (M.Ö. 480) muharebelerinde önemli roller üstlendi.
Ayrıca Peloponez Savaşı, Xenophon'un Pers Seferi ve Büyük iskender'in Doğu seferlerinde de yer aldılar. Hoplitler, Yunan şehir devletlerinden Makedonya İmparatorluğu'na ve sonraki haleflerine kadar çeşitli ordularda kullanıldı.
Süvari sayısı azdı ve hoplitler, eğitimleri, güçlü fiziksel yetenekleri, çeviklikleriyle savaşlarda öne çıkıyordu.
ÖLÜMSÜZLER (PERS)
M.Ö. 560'ta Kral Büyük Kiros tarafından kurulan Pers İmparatorluğu, Batı Çin'den Mısır'a kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyordu. Pers ordusu çok uluslu, kalabalık ve genellikle düzensiz birliklerden oluşurdu. Ancak 10 bin kişilik özel bir birlik olan Ölümsüzler dikkat çekiyordu.
Bu elit güç, Yunan Hoplitleri gibi tam zırh ve miğfer yerine, başlarını örten başlıklar kullanırdı. Ağızlarını sıcak ve tozlu ortamlardan korumak için ise yüzlerinin büyük kısmını örten bir çeşit atkıya sahiptiler.
Sadece savaş meydanında değil, aynı zamanda kralın koruma birliği ve ağır saldırılarda kullanılan bir rezerv ordusuydu. Ölümsüzler adı, bu birliğin 10 bin kişi olarak korunması gerektiğini vurgular: Aralarından biri ölür veya yaralanırsa hemen yerine bir başkası getirilmelidir.
Zırh olarak, uzun cüppelerin altında giyilen pullu bir zırh ceketi taşırlardı. Taşıdıkları silahlar arasında Yunanlıların kullandığından daha kısa bir mızrak, yakın dövüş için kullanılan Acinaces adlı kısa kılıç, bazen küçük bir balta olan Sagaris hatta yay ve okları bulunuyordu.
Persler, M.Ö. 330'da Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratılana kadar İmparatorluğun en önemli birliğiydi.
LEJYONERLER (ROMA)
Roma medeniyetinin sembollerinden biri lejyonlar ve lejyonerlerdir. Roma zamanla tüm Akdeniz'i, Avrupa'nın büyük bir kısmını, Orta Doğu'yu ve Kuzey Afrika'yı kontrol eden bir imparatorluğa dönüştü.
Bu imparatorluğu yıllarca sınırlarını koruyarak ve yeni topraklar fethederek ayakta tutan muazzam askeri güç, Roma ordusunun elit birlikleri Lejyonerlerdi.
Cumhuriyet döneminde Roma ordusu henüz profesyonelleşmemişti ancak M.Ö. 107'deki Gaius Marius'un reformlarından sonra lejyonlar oluşturuldu. Bu elit birimler, binlerce askerden meydana gelirdi.
Lejyonerler, Roma'nın İmparatorluk döneminde zirveye ulaştıklarında Lorica Segmentata adı verilen metal plakalı zırh giyerdi.
Ayrıca Pilum adlı uzun mızrakları, Gladio olarak bilinen kısa kılıçları ve Testudo isimli savunma formasyonunu kullanarak dikkat çekici taktikler geliştirdiler.
Lejyonerler disiplinli, cesur ve zinde olmak zorundaydı. Birçok zafer kazandılar ancak zamanla Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte lejyon sistemi de sona erdi.
KATAFRAKTLAR (BİZANS)
Bizans'ın özel kuvvet birimlerinden biri Katafraktlardı. Ağır zırhlı bu süvari birimi, zırhlı atları üzerinde savaşırdı. Katafraktlar, 6. yüzyıldan itibaren Bizans ordusunda kullanılmaya başlandı.
Bu elit süvari birliği, Bizans'ın profesyonel ordusunu oluşturuyordu. Katafraktlar, üç katman zırh kullanırdı. Ayrıca, sadece gözleri açıkta bırakan bir konik miğfer giyerlerdi. Atları da aynı şekilde plaka zırh ile donatılmıştı.
Katafraktların taşıdığı ana silah 3,5 metre uzunluğundaki Kontos adlı kargıydı. Eğer kargı düşer, kırılır veya düşmana saplanır ise zırhlı süvariler, ikincil silahları olan uzun kılıçları Spathion veya kısa kılıçları Paramerion'u kullanırdı ayrıca bazıları topuz da taşırdı.
Ağır zırh giyerek ve birçok silah taşıyarak savaşmaları gerektiği için savaşta hücuma kalkmaları zordu.
Katafraktlar, İmparator Nikoforos Fokas'ın 961'de Suriye'yi yeniden fethi ve II. Basileios'un Bulgar İmparatorluğu'nu mağlup ettiği Belasitsa Muharebesi (1014) gibi birçok savaşta etkili oldu.
Ancak 1071'de Malazgirt Muharebesi'nde Selçuklu Türklerine karşı ağır bir yenilgiye uğradılar. Bu da hem Bizansın hem de bu elit süvari gücünün uzun vadeli çöküşünü başlattı ve Anadolu'da Türk hakimiyetinin başlangıcına işaret etti.
MOĞOL SÜVARİLER
Cengiz Han liderliğinde 1206'da Orta Asya steplerinden çıkan Moğol İmparatorluğu, güçlü bir süvari ordusu kurdu.
Moğolları benzersiz kılan sadece sayıları değil, aynı zamanda hızlı ve becerikli atlı okçular olmalarıydı. At üzerinde hızla ok atma yeteneğine sahiplerdi ve dengeyi sağlama yeteneklerini geliştirmişlerdi.
Moğol birlikleri, hafif ve ağır süvarilerden oluşuyordu. Ordunun %60'ını oluşturan hafif süvariler, genellikle soğuk iklime karşı korunmak için deri zırh ve yün giyerdi.
Geri kalan %40'lık ağır süvari ise Bizanslılarınkilere benzer zırhlar kullanırdı ve genellikle deri miğfer giyerdi. Ana silahları uzun menzilli, özel bir ıslık sesi çıkaran oklardı. Yakın dövüşte ise uzun eğri bir kılıç kullanırlardı.
Moğol süvarileri genç yaşta eğitilmiş ve çevik binicilerdi. At üzerinde ok atarken dengelerini korumak için ayaklarını ata bağlarlardı. Hücum sırasında Moğollar, yay ipini sıkıca tutar ve şaşırtma amacıyla atlı okçuların oluşturduğu dönen bir daire içinde düşmanı ok yağmuruna tutarlardı.
Yüz binlerce süvari ile Moğollar, 13. yüzyılın başlarında Hintlileri, Persleri, Arapları, Rusları, Polonyalıları ve Macarları mağlup etti.
Moğallar gibi Selçuklu Türkleri, Hunlar, İskitler ve diğer Orta Asya kökenli güçler de atlı okçu taktiğini kullanmıştır.
ŞÖVALYELER (BATI VE ORTA AVRUPA)
Orta Çağ'da, Batı Avrupa'nın şövalyeleri, genellikle İngiltere, Fransa ve Kutsal Roma İmparatorluğu gibi birçok gücün seçkin savaşçılarıydı. Soylulardan gelen bu şövalyeler, kralı ve feodal lordları korumak üzere görevlendirilmişti. Bazıları Tapınak veya Töton Şövalyeleri gibi dini düzenlere mensuptu.
Şövalyelerin yükselişiyle birlikte, donanımları zamanla evrim geçirdi. 11. yüzyılda seçkin bir güç haline geldiklerinde, donanımları fazla değildi.
Genellikle sadece zincir zırh, miğfer, bacak korumaları ve kolluklar giyerlerdi. Silah olarak ise kılıç, balta veya topuz taşırlardı. Şövalyeler, atlarının üzerinde mızraklı ağır hücumlar gerçekleştirirdi.
14. yüzyıla gelindiğinde tam vücut zırhlarıyla savaşmaya başlayan şövalyeler, kilolarca ağırlığı olan zırhlarını giymek için kalfaların yardımına ihtiyaç duyardı. Şövalyeler en büyük etkinliği atlıyken gösterirdi. Eğer bir şövalye atından düşerse ağır zırhlar hareket etmesini zorlaştırdığından savunmasız kalabilirdi. Bu zırhların ağırlığı 50 kg'ye kadar çıkabilirdi.
Şövalyeler, 14. yüzyıl boyunca ağır zırhlarla mücadele etti. Ancak Yüz Yıl Savaşları'nda (1337-1453) İngiliz yaycıları zırhları delik deşik edince şövalyeler ağır bir şekilde mağlup edildi. Daha keskin silahların ve barutun kullanılmaya başlamasıyla ağır zırhın avantajları tümüyle yok oldu.
YENİÇERİLER (OSMANLI)
Güçlü bir ordu ve gelişmiş silah sistemleri ile bilinen Osmanlı İmparatorluğu'nun elit gücü, 14. yüzyılda kurulan Yeniçerilerdi. Osmanlılar, Balkan Yarımadası'ndaki toprakları ele geçirdikçe genellikle Slav kökenli genç erkekleri esir alıp, savaş ve İslami kültür konularında eğiterek yetiştirme pratiğini benimsedi.
15. yüzyılda Türk-Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminde Yeniçeri kuvveti bin kişiden oluşsa da daha sonra sayıları arttı. Boyu uzun ve korkusuz savaşçılardan oluşan bu birim, savaşta birden fazla silah taşıyabilen yıkıcı bir güçtü.
Yeniçerilerin kıyafeti; uzun bir keçe şapka olan Börk, Sultan'ı temsil eden kırmızı ve yeşil renkte ipek cüppeler, altında zincir zırh, belde silahlarını taşımak için kumaş kemer ve ayaklarında rahat deri çizmelerden oluşuyordu.
Yeniçeriler, uzun ve ağır bir topuz da dahil olmak üzere bir dizi silah taşırdı. Çoğu Yeniçeri, balta, gürz veya kavisli kılıçtan birini tercih ederdi. Yakın dövüş için ölümcül uzun bir hançer taşırlardı ve bazen küçük bir yuvarlak kalkan kullanırlardı.
Uzak mesafe savaşları için hızlı ve etkili bir kısa yaya sahiptiler. Ancak 15. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, ateşli silahlar yaygınlaşmaya başladı ve Yeniçeriler, tüfek kullanan ilk askeri birimlerden biri oldu.
Bu elit birlik, Osmanlı İmparatorluğu'na birçok zafer kazandırmış, Mohaç Meydan Muharebesi'nde (1526) Macarları mağlup etmiş, Mısır'ı ele geçirmiş (1517) ve Konstantinopolis'i (1453) alarak Bizans İmparatorluğu'nu sona erdirmiştir.
Osmanlı ordusu, Yeniçeriler ve bir diğer seçkin süvari birliği Sipahilerin katkılarıyla batıda Avusturya'ya doğuda ise Pers diyarına kadar uzanan bir imparatorluk inşa etti. Uzun bir süre boyunca Yeniçeriler, güçlü motivasyona sahip korkusuz askerler olarak domine edici bir güç olmayı sürdürdü.
Ancak zamanla iyice başına buyruk olmaya başlayan bu seçkin asker ocağı, 19. yüzyılda politik gücünü aşırı derecede arttırınca II. Mahmud tarafından bastırıldı ve ortadan kaldırıldı.