Sözcü yazarı Uğur Dündar, bugünkü köşe yazısında Stalin ve Rusya'yı hedef aldı.
Yazısında "Rus tanklarının Ukrayna topraklarındaki Luhanks ve Donetsk'e girdiği 23 Şubat, dünyada “Kızıl Ordu Günü” olarak bilinir…" diyen Dündar, "Oysa 23 Şubat, Çerkez Halkları için kapkara, korkunç bir gündür. Çünkü 23 Şubat 1944 sabahı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği diktatörü Stalin, yıldırım hızıyla aldığı bir kararla, Çerkez Halkları'nı Orta Asya bozkırlarına sürgün etmeye başlamıştı." dedi.
"Gerekçe olarak da onların Moskova'ya boyun eğmemelerini ve Almanlarla iş birliği yaparak, vatana ihanet etmelerini göstermişti!.." diyerek Nazilerle işbirliği yapılmasını normalleştirmeye çalışan Dündar, yazısını şöyle bitirdi: "Rus tankları aslında Ukrayna toprakları olan Luhanks ve Donetsk'e ilerlerken -gerekçesi ne olursa olsun- savaşa “hayır” diyorum."
Peki aslında ne olmuştu? Stalin gerçekten de 23 Şubat 1944'te Çerkezleri sürgün etti mi?
Aslında cevap tartışmaya açık değil. Evet. 23 Şubat 1944'te, yani İkinci Dünya Savaşı'nın tam ortasında Kafkasya'da yaşayan Çerkezlerin bir kısmı sürgün edildi. Peki neden? İşte tartışma yaratan kısım burası.
Stalin, çok tartışılan bir lider. Özellikle batıda emperyalizmin ve neo-liberalizmin aydınları Stalin'i şiddetli bir biçimde hedef almaktadırlar. Stalin'in sosyalizmi sürdürme ve emperyalizme boyun eğmeme konusunda tereddütsüz olması, hedef alınma sebeplerinin başında geliyor.
Stalin batıda çok tartışılsa da İkinci Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanyasına karşı gösterdiği direnişten her zaman övgüyle bahsedilmiştir.
Savaşın en önemli liderlerinden İngiltere Başbakanı W. Churchill, Stalin hakkında “Zavallı Neville Chamberlain Hitlere güvenebileceğine inanmıştı. Yanılmıştı. Ama ben Stalin konusunda yanıldığımı düşünmüyorum.” demişti.
Asıl adı Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili olan Josef Stalin, 1922-1953 yılları arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliğini ve SSCB Devlet başkanlığını yürüttü.
Hem 1905 hem de 1917 devrimlerinde aktif rol oynayan Stalin, devlet başkanlığı süresince de SSCB'yi emperyalizmin saldırılarına karşı savunmuştur.
Stalin, ayrıca Atatürk dönemi boyunca da Türkiye'yle her zaman dostane ilişkiler kurmuştur.
Atatürk ise, 1937 yılında Başbakan Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve arkadaşı Kılıç Ali ile yaptığı görüşmede Sovyetler Birliği ile dostluktan ayrılmamalarını vasiyet ediyor.
Peki Stalin'le ilgili İkinci Dünya Savaşı'na dair ortaya atılan "sürgün" iddialarının gerçekliği ne? 23 Şubat 1944'te Kafkasya'da yaşayan bir kısım Çerkezler neden sürgün edildi?
Aslında tartışma 1928-1929 yıllarına kadar uzanıyor. Stalin, zengin köylülerin şehirleri açlıkla tehdit etmesi üzerine kıtlık tehdidine karşı tarım arazilerini kollektifleştirme kararı aldı. Devrim süreci açısından erken başlayan kollektifleştirme, Kafkaslarda da direnişle karşılaştı ve isyanlar çıktı. Bu isyanlara önderlik eden bazı toprak sahipleri de cezalandırıldı.
İkinci Dünya Savaşı ortalarına doğru ise Sovyetler Birliği'ne saldıran Nazi orduları, Stalingrad şehrine kadar geldiler. Kafkasya'ya dayanan Nazi orduları, yerel işbirlikçileri aracılığıyla Sovyet ordusuna büyük zayiat verdi. Sovyet orduları, büyük zayiata rağmen Nazileri püskürttü.
Hazer Hızal'ın, 1961 yılında Orkun Yayınlarından çıkan Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası kitabında Nazi ordularıyla işbirliği yapan bazı Kafkasyalılar şöyle anlatılıyor:
“..1942 yılı ağustos ayı başında Alman Güney Orduları ve paraşütçü birlikleri ki bunların arasında Kuzey Kafkaslı gönüllüler de vardı... Savaşlar memleketin batı ve orta kısımlarında şiddetle devam ederken kızıl kuvvetlerden bir kısmı Almanların arkasında çete harbine devam edebilmek için dağlara çekilmeye çalışıyordu. Kafkaslı milliyetçiler bu kızıl kuvvetlere karşı durdu... Halk Alman ordusunu bir kurtarıcı saydı. Sevinçle karşıladı. Zira Kafkaslılar için ‘düşmanın düşmanı düşman kaldığı müddetçe dost’ idi. Almanlar, 23 yıldır Bolşeviklerin vahşet ve korkunç zulmü altında inleyen bu kahraman millete istisnai muamelede bulundu..”
(A.Hazer Hızal, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası,Orkun Yayınları,1961 Ank.s.,109-110)
Sovyet orduları Nazileri mağlup ettikten sonra da Almanların silahlandırdığı gerillacı gruplar SSCB ile olan savaşı sürdürmeye devam ediyor.
Yine gözlemci olarak orada bulunan bir gazetecinin ise aktardıkları şöyle: "Bilhassa yerli İslam unsurları ile aramız iyi. Her tarafta gönüllü süvari birlikleri kayıd ve teşkil olunuyor. Hazreti Peygamber’in yeşil savaş bayrağı Alman bayrağı ile birlikte dalgalanıyor. Sıkı bir emir icabı Kafkasyalılara dost muamelesi yapılıyor. Teşvik edici bir propaganda karşılıklı samimi bir anlaşmayı sağladı..."
İşte İkinci Dünya Savaşı'nın en çetin yıllarında yaşanan sürgünün sebebi bu. Nazilerle işbirliği yapan, Almanlardan silah alıp Sovyet ordularına arkadan saldıran bir takım Çerkez gruplar, güvenlik gerekçesiyle sürgün ediliyor.
İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerle birlikte hareket edip vatana ihanet eden Çerkezlerin yanı sıra Sovyet ordularında savaşan, kahramanlıklarıyla öne çıkan Çerkezler de var.
Kadir Natho, Sovyet ordularında savaşan Çerkezlerle ilgili şu bilgiyi veriyor: “Alman işgali sırasında Maykop gerilla kuvveti 18 gruptan oluşuyordu (...) Yoğun olarak Çerkesya’da (adıgey, Kaberdey-Balkar ve Karaçay-Çerkes) faaliyet gösteren bu gruplar fedakâr eylemleriyle düşmana ağır kayıplar verdirdiler (...) Çerkesler İkinci Dünya Savaşı’nda emsalsiz kahramanlıklarıyla dikkat çektiler. Pravda gazetesi şunları yazmıştı: Şimdi halkımızın ve dünyanın dikkati Kuzey Kafkasya’ya odaklanmıştır. Fırtına bulutları onun dağları ve yamaçları ile Kuban’ın vadi ve ovaları üzerindedir. Hitler’in haydutları Kuzey Kafkasya’nın derinliklerinde ilerleyerek dağlara yaklaşıyor. Düşman Kafkasya’nın cesur halklarının yurdu olduğunu, bağımsızlıkları için savaşırken içlerinden korkusuz savaşçılar çıkardıklarını, korkaklığın burada en utanç verici suç olduğunu bilmiyor...”
“Gerçekten de Çerkesler cesaretlerini İkinci Dünya Savaşı’nın değişik cephelerinde kanıtlamışlardı. Almanlar ile sadece anayurtları Kafkasya’da savaşmayıp Moskova, Leningrad, Stalingrad, Sıvastopol, Novorosis ve başka yerlerde kahramanlık gösterdiler (...) Adıgey’in 37 yerli vatandaşı Sovyetler Birliği kahramanı olmuştur...”
Haberimizi son olarak İkinci Dünya Savaşı kahramanı Stalin'in bir sözüyle bitiriyoruz: “Çerkesler olmadan Kafkasya, Kafkasya değildir!”