Aspendos Antik Tiyatrosu, Serik Antalya
Serik’e yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta bulunan Aspendos Antik Tiyatrosu, Romalılar tarafından M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş. Anadolu’da Romalılar tarafından inşa edilen tiyatrolar arasında sahnesini günümüze kadar koruyan en eski tiyatro.
12 bin kişiyi ağırlama kapasitesine sahip tiyatroda günümüzde hala Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor
Düden Şelalesi, Kepez Antalya
Antalya’nın ilçesi Kepez’in sınırlarında konumlanan Düden Şelalesi, Antalya’nın en çok ziyaretçi alan noktalarından biri. Yaklaşık 40 kilometre yükseklikten akan suyun sesini dinlemek ve Antalya’nın sıcağında biraz olsun serinlemek için tercih edilebilir. Şelale çevresinde piknik alanları da bulunmakta.
Kaputaş Plajı, Kaş Antalya
Kaputaş Plajı, Türkiye’nin en güzel plajlarından biri. 186 basamaktan inerek plaja ulaşılabiliyor. Muhteşem bir renge sahip. Turkuaz rengindeki plajın suyu, yeraltı sularının süzülerek gelmesiyle oluşuyor. Bu yüzden de Antalya’nın diğer plajlarına göre daha serin.
Patara Plajı, Kaş Antalya
12 kilometre uzunluğundaki Patara Plajı’na Patara Antik Kenti’nin içinden bir yolculuk yapılarak ulaşılıyor. Patara Plajı’nın en önemli özelliği caretta carettaların yumurtalarını bıraktıkları plaj olması. Bu nedenle de koruma altında ve saat 20.00’a kadar plaj halkın kullanımına açık
Cennet Cehennem Mağaraları, Silifke Mersin
Silifke’ye 25 kilometre uzakta olan Cennet Cehennem Mağaraları, yeraltı sularının kireç taşlarını eritmesiyle çöken iki büyük çukur aslında. Cennet çöküğüne inmek için 452 tane basamağı olan bir merdiven kullanılıyor. 300. basamakta Meryem Ana Kilisesi, çöküğün güney ucunda ise Zeus Tapınağı bulunuyor. Cennet Çöküğünden çıkıp 75 metre kuzeye gidildiğinde Cehennem Çöküğü ile karşılaşılıyor. Çöküğün içine inmek mümkün değil ancak yukarda bir teras var.
Salda Gölü, Yeşilova Burdur
Yeşilova ilçe merkezine sadece 4 kilometre uzaklıkta olan Salda Gölü, Türkiye’nin Maldivleri olarak anılıyor. Bir krater gölü olan Salda’nın en derin olduğu yerlerde rengi çivit mavisine dönüyor. Bir volkanik patlama sonucu oluştuğu için 184 metre derinliği var. Bu oranla da Türkiye’nin en derin gölleri arasında yer alıyor. Gölün suyunda bulunan magnezyum, soda ve kil sağlık sorunlarına da iyi geldiği için sağlık turizmi için de çok sık tercih ediliyor.
Side Antik Kenti, Manavgat Antalya
Manavgat’a 7, Antalya şehir merkezine 80 kilometre uzaklıkta konumlanan Side Antik Kenti, Pamfilya’nın en önemli liman şehri olduğu için birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış. Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslıların izlerinin görülebileceği antik kent, tarihte bilinen ilk metropol olmasıyla öne çıkıyor. Side Antik Kenti’nin sınırları içinde 17 bin kişilik antik tiyatro, Apollon Tapınağı, şehre açılan şehir kapısı, hamamlar ve Vespasianus Çeşmesi bulunuyor. Şehir kapısının hemen yanında Side Müzesi bulunmakta.
Manavgat Şelalesi, Manavgat Antalya
Ülkemizin en güzel şelalelerinden biri olan Manavgat Şelalesi, Manavgat’a 3, Antalya merkezine ise 72 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Yaklaşık 5 metre yükseklikte bulunan falezlerden akıyor. Şelale çevresinde birçok mekan bulunmakta. Manavgat Şelalesi’nde rafting ya da kano gibi su sporları ve jeep safari turları da düzenleniyor.
Damlataş Mağarası, Alanya Antalya
Alanya Kalesi’nin batısında konumlanan Damlataş Mağarası, birçok hastalığa şifa olmasıyla yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Ülkemizde turizm için açılan ilk mağara olan Damlataş, normalden yaklaşık 10 kat daha fazla karbondioksite sahip olması ve nem oranı sayesinde özellikle astım tedavisi için çok ideal bir ortam sunuyor. Çeşitli egzersizler içeren tedavi yöntemi 1954 yılından beri uygulanıyor. .
Karain Mağarası, Antalya
Ülkemizde bulunan en büyük doğal mağara olan Karain Mağarası, Antalya’nın 30 kilometre kuzeybatısında konumlanıyor. Bu mağarada yapılan kazı çalışmaları sonucunda 500.000 yıl öncesine dair kalıntılar bulunmuş. Kalıntılarda yapılan incelemelerle bu mağaranın insanların yerleşim birimi olduğu keşfedilmiş ve bu keşif sonrasında Karain Mağarası, Türkiye’de insan yaşamının görüldüğü en büyük mağara olmuş.
Ani Harabeleri, Kars
Kars şehir merkezine yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta bulunan Ani Harabeleri, Ani Antik Şehri’nin günümüze ulaşabilmiş kısmı aslında. Tarihi belgelerde ilk kez 5. yüzyılda söz edilen Ani Harabeleri’nin geçmişinin Bronz ve Demir Çağ’a uzandığı düşünülüyor. Bizans, İran, Suriye ve Orta Asya arasındaki ticaret yolu açısından önemli bir konumda yer aldığı için tüccar kervanları için bir köprü olmuş olan harabeler, farklı uygarlıklarının mimari özelliklerini taşıyor.
İshak Paşa Sarayı, Doğubayazıt Ağrı
Doğubayazıt’ın 5 kilometre uzağında konumlanan İshak Paşa Sarayı, Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’nde yaptığı son büyük yapı. Yaklaşık 7600 metrekarelik bir alana inşa edilen sarayın yapımı 99 yılda tamamlanmış. Bu nedenle de dönemin mimarisinin incelenmesi açısından önemli bir yere sahip.
Tortum Şelalesi, Uzundere Erzurum
21 metre genişliği olan Tortum Şelalesi’nin suları tam 48 metre yükseklikten aşağıya dökülüyor. Bu yükseklikle dünyanın en yüksek şelaleleri arasında yer alıyor. Tortum Çayı’nın aktığı vadinin heyelan nedeniyle kapanmasıyla oluşan şelalenin suları gümbür gümbür aşağı akarken gökkuşağı oluşuyor.
Akdamar Adası, Gevaş Van
Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün üzerinde adalar bulunuyor. Bu adalar arasında en turistik olanı ise Akdamar Adası. . Adada bulunan Akdamar Kilisesi, Orta Çağ Ermeni mimarisinin en güzel örneklerinden birini sergiliyor.
Nemrut Krater Gölü, Tatvan Bitlis
Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise ikinci büyük krater gölü olan Nemrut Krater Gölü, Tatvan ilçe merkezine 15 kilometre uzakta konumlanıyor. Adını Babil Kralı Nemrut’tan alan göl, doğal güzellikleriyle unutulmaz manzaralar sunuyor. Ayrıca bu göl, birçok kuş türüne de ev sahipliği yapıyor.
Harput, Elazığ
Elazığ’ın tarihi şehri olan Harput’un geçmişi antik çağlara kadar uzanıyor. Milattan önce 20. yüzyıldan beri yerleşim yeri olarak kullanılan Harput, adeta bir açık hava müzesi. İslam öncesinde ve sonrasında birçok medeniyetin hakimiyeti altına giren antik kent, bu medeniyetlerin izlerini hala taşıyor. Günümüze kadar ulaşan en eski eser olan Harput Kalesi, Elazığ’ın da simgesi. Milattan önce 8. yüzyılda inşa edilmiş olan kalenin dik kayalıklar üzerine yapılmış olması, kalenin korunmasına katkı sağlamış.
Arslantepe Höyüğü, Battalgazi Malatya
Malatya merkezine 7 kilometre uzaklıkta konumlanan Arslantepe Höyüğü, Doğu Anadolu’nun en eski antik şehirleri arasında yer alıyor. Milattan önce 5000’li yıllardan itibaren birçok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan Arslantepe Höyüğü, Fırat Nehri’ne çok yakın bir noktada bulunuyor. Nehre yakın olduğu için tarıma ideal ortamı sağlayan topraklarıyla ve sulak alanlarıyla verimli bir yerleşim bölgesi olarak tarihe geçmiş. Burada yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan kalıntılarla Arslantepe Höyüğü’nün Anadolu topraklarının ilk şehir devleti olduğu keşfedilmiş. 2014 yılında geçici listeye giren Arslantepe, 2021 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Çıldır Gölü, Kars
Ardahan ve Kars illerinin sınırları içerisinde bulunan Çıldır Gölü, 123 kilometrekare bir alana yayılmış durumda. Bu büyüklüğüyle de Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük tatlı su gölü oluyor. Deniz seviyesinden 1956 metre yüksekte konumlandığı için göl ve çevresinde kışın çok soğuk hava şartları görülüyor. Kasım ayının sonlarında donan Çıldır Gölü, nisan ayının başına kadar don halde kalıyor. Bölge halkı gölden balık avlayarak geçindikleri için kışın buzları delip balık avlıyorlar.
Efes Antik Kenti, Selçuk İzmir
Selçuk, Anadolu topraklarının en verimli bölgelerinden biri olduğu için Efes Antik Kenti, tarih boyunca birçok medeniyetin yaşadığı bir yer olmuş. Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı sınırlarında bulunduran antik kent, sadece yerli değil yabancı turistlerin de sıklıkla ziyaret ettiği bir yer. Ayrıca antik kente yaklaşık 9 kilometre uzaklıkta bulunan Meryem Ana Evi de Hristiyanların hac görevlerini yerine getirdikleri bir yer olduğundan dolayı çok fazla ziyaretçi alıyor
Pamukkale Travertenleri, Pamukkale Denizli
Pamukkale Travertenleri, termal sularla oluşan bembeyaz bir şölen. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan travertenler, karbonat mineralleri içeren kaynak sularından oluşuyor. Sağlığa da birçok faydası olduğu için ülkemizin sağlık turizminde de ön plana çıkıyor. Kleopatra Havuzu ve Hierapolis Antik Kenti de Pamukkale Travertenleri’ni görmeye gittiğinde mutlaka görmen gereken yerler arasında.
Bodrum Kalesi, Bodrum Muğla
Bodrum’un simgesi olan Bodrum Kalesi, 15. yüzyılda Saint John Şövalyeleri tarafından bir ada üzerine inşa edilmiş. Kalenin üzerinde bulunduğu ada, sonrasında kıyıya bağlanarak yarımada olmuş. Kalenin yapımında dünyanın 7 harikasından biri olan Halikarnas Mozolesi’nin taşları kullanılmış. 5 kulesi ve 7 kapısı olan kale günümüzde Su Altı Arkeoloji Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Ölüdeniz, Fethiye Muğla
Fethiye ilçe merkezine 11 kilometre uzaklıkta olan Ölüdeniz, doğal güzellikleri ve deniziyle gerçekten de bir görenin bir daha unutamayacağı bir yer. Ölüdeniz’e gittiğinde Kelebekler Vadisi’ne de uğramadan dönme.
Dilek Yarımadası Milli Parkı, Kuşadası Aydın
Dilek Yarımadası Milli Parkı, aslında Menteşe Dağları’nın Ege’yle buluştuğu yarımadaya verilen isim. Dilek adını ise 1237 metre yükseklikteki Dilek Tepesi’nden alıyor.. Parkın farklı yerlerinde bulunan seyir teraslarından harika manzaralar izlemek mümkün. Parkın içinde İçmeler, Aydınlık, Kavaklıburun ve Karasu adlı koyların plajlarında da Ege Denizi’nin mis gibi sularının tadını çıkarabilirsin.
Cunda Adası, Ayvalık Balıkesir
Arnavut kaldırımlı sokakları, sakızlı dondurması ve leziz balıklarıyla huzur dolu bir köşe olan Cunda Adası, gittiğinde dönmek istemeyeceğin bir yer. Taksiyarhis Kilisesi, Ayışığı Manastırı ve tepeden Cunda manzarasına hakim olan Aşıklar Tepesi, Cunda’da gezebileceğin yerler arasında. Ayrıca Ayvalık’a da giderek Şeytan Sofrası’nı gezip Ayvalık tostu yiyebilirsin.
Pergamon Akropolü, Bergama İzmir
2014 yılında Dünya Kültür Miras Listesine giren Bergama, tarihi boyunca işgallere ve yıkımlara maruz kalmasına rağmen, stratejik bir noktada yer alması nedeniyle sürekli iskan edilmiş ve tarih sahnesinden hiçbir zaman kaybolmayan yerleşimlerdendir.
Pergamon antik kentinin kurulduğu Bakırçay havzasında, prehistorik dönemlere kadar uzanan yerleşim izleri, Pergamon’un kurulduğu tepe’de M.Ö 7.-6.ve 5.yy. işaret eder. “kale” veya “müstahkem mevkii” anlamına gelen “Perg” veya Berg” Pergamon adını oluşturur.
M.Ö 283 yıllarında Philetairos krallığını kurar ve 150 yıllık siyasi, ekonomi ve kültürel yönden bölgesinde güçlü bir krallık olarak varlığını sürdürür.
Pergamon’un krallarından III.Attalos’un vasiyeti üzerine Roma hakimiyetine geçen kent (M.Ö 133), Asya eyaletinin başkenti olur.
Antik dünyanın en önemli kütüphanesi, 10.000 kişilik tiyatrosu dik yamaca konumlanan yapısı ile seyyar sahne binası Dionysos Tapınağı ile mimari bağı ile antik önemli en ünlü tiyatrosu bu yapıda yer almıştır. Sağlık alanında çok önemli isimler Bergama'daki Asklepion'dan çıkmıştır. Bergama'ya gitmişken Asklepion'u ve Kızıl Avlu'yu da gezmeyi atlama.
Kaz Dağları, Çanakkale ve Balıkesir
Oksijen deposu Kaz Dağları Milli Parkı’nda çadır ya da karavanda konaklayabilir ve doğa yürüyüşlerine çıkabilirsin ancak milli park koruma altında olduğu için görevliler tarafından izin verilen yerlerde kamp ve yürüyüş yapmaya dikkat etmelisin. Sarıkız Türbesi, Adatepe Köyü, Yeşilyurt Köyü, Zeus Altarı, Adatepe Zeytinyağı Müzesi ve Hasanboğuldu ve Sütuven Şelalesi’ni de gezip doğanın keyfini çıkarabilirsin.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Eceabat Çanakkale
Birinci Dünya Savaşı esnasında Çanakkale’de gerçekleşen muharebenin şiddetinin en yüksek olduğu ve birçok askerimizi vatan uğruna kaybettiğimiz Gelibolu Yarımadası, 1973 yılında milli park olarak ilan edildi. Çanakkale Şehitleri Anıtı, müzeler ve şehitlerin naaşlarının yattığı anıt mezarlıkları her Türk vatandaşı ziyaret etmeli.
Şirince, Selçuk İzmir
Milattan önce 5. yüzyılda zengin ailelerin yaşadığı bir köy, Şirince. Yaşadıkları yeri çok seven köylüler, güzelliği çok kişi tarafından keşfedilmesin ve bozulmasın diye buranın adını Çirkince koymuşlar. 1924’te köye Selanik göçmeni Türkler yerleşince köyü ziyaret eden İzmir valisi, bu ismin köyün güzelliğine haksızlık olduğunu düşünerek Şirince ismini vermiş. Restore edilen Rum evleriyle süslü Şirince sokakları öyle güzel ki bu sokakları turlarken çok keyifli vakit geçireceksin.
Ulubey Kanyonu, Ulubey Uşak
Uşak’ta konumlanan Ulubey Kanyonu yaklaşık 77 metre uzunluğa ve 140 ile 170 metre arası derinliğe sahip bir doğal güzellik. Uzunluğu göz önüne alındığında Amerika’daki Büyük Kanyon’dan sonra dünyanın en büyük 2. kanyonu olarak biliniyor. Kanyonun en harika manzaraları ise yapılan turizm çalışmaları sonrası inşa edilen cam terastan izleniyor.
Balıklıgöl, Eyyübiye Şanlıurfa
Urfa Kalesi’nin hemen önünde konumlanan Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde bir doğal güzellik. Balıklıgöl’le ilgili birçok efsane ve rivayet var. Bunların en önemlisi ise Balıklıgöl’ün üç semavi din için önemli bir yere sahip olan Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra düştüğü göl olması. Bu nedenle de her dinden ve her ülkeden birçok ziyaretçi ağırlıyor. Ayrıca gölün içindeki sazanların da Hz. İbrahim’in yakıldığı ateşin odunları olduğuna inanılır ve kutsal kabul edildiği için yenmez.
Göbeklitepe, Haliliye Şanlıurfa
Şanlıurfa gerçekten kültürel ve tarihi zenginlikler açısından önemli bir şehrimiz. Son yıllarda dünyanın ilk tapınağı ve insanların ilk yerleşim yeri olduğuna inanılan Göbeklitepe’nin keşfiyle dünyanın her yerinden binlerce insan ilk fırsatta bir Şanlıurfa uçak bileti alarak bu önemli şehri gezmek istiyor. Göbeklitepe’nin Mısır Piramitleri’nden 7500 yıl önce inşa edildiği söyleniyor. Şu an keşfedilenden çok daha geniş bir alanda kalıntıların olduğu tahmin ediliyor ve kazı çalışmaları halen devam ediyor.
Nemrut Dağı, Kahta Adıyaman
Adıyaman şehir merkezine yaklaşık 78 kilometre uzaklıkta konumlanan Nemrut Dağı, 2150 metre yükseklikte. UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan bu dağdaki anıtlar, Kommagene Kralı Antiochos tarafından yaptırılmış. Kralın bu dağda kendine bir de anıt mezar yaptırdığı düşünülüyor ancak henüz bu mezar keşfedilmedi ve hala kazılar devam ediyor. Nemrut Dağı, unutulmaz gün doğumu ve gün batımı manzaralarına sahne oluyor.
Zeugma Antik Kenti ve Müzesi, Nizip Gaziantep
Meşhur Çingene Kızı mozaiğine ev sahipliği yapan Zeugma Müzesi’ndeki mozaikler, Zeugma Antik Kenti’nde yapılan kazılarda bulunan eserler. Geçmişi M.Ö. 300 yıllarına kadar uzanan antik kentteki kazı çalışmaları hala devam ediyor. Geniş mozaik koleksiyonuyla müze, dünyanın en büyük mozaik müzeleri arasında yer alıyor. .
Mor Gabriel Manastırı, Midyat Mardin
Dünyanın günümüzde hala ayakta duran en eski Suryani Ortodoks manastırı olan Mor Gabriel Manastırı’nın geçmişi 1610 yıl kadar geriye uzanıyor. Midyat ilçe merkezine yaklaşık 23 kilometre uzaklıkta olan manastır, Deyrulumur Manastırı olarak da adlandırılıyor. Terasları, kubbeleri, çan kuleleri, kapıları ve mozaikleriyle büyüleyen manastırı Mardin gezinde mutlaka görmelisin.
Deyrulzafaran Manastırı, Artuklu Mardin
Mardin şehir merkezinin 4 kilometre uzağında Mardin Ovası’na hakim bir noktada konumlanan Deyrulzafaran Manastırı, mimarisiyle görenleri büyülüyor. Tarihi milattan önce 5. yüzyıla kadar uzanan manastır, Süryaniler için kutsal bir öneme sahip. Geçmişte 640 yıl boyunca Süryanilerin patriklik merkezi olarak kullanılan Deyrulzafaran Manastırı, sadece din değil eğitim ve kültür alanlarında da önemli roller oynamış. Bölgenin ilk matbaası burada kurulmuş ve Süryanice, Osmanlıca, Arapça ve Türkçe yüzlerce kitap bu matbaada basılmış. 50 yıl boyunca işlev gören matbaa makinesinin parçalarının bir kısmı hala manastırda görülebiliyor. Mor Hananyo Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Azizler Evi ve Güneş Tapınağı olmak üzere 4 ayrı kısımdan oluşan manastırda gün batımı saatlerinin güzelliğini de görmeni öneririm.
Malabadi Köprüsü, Silvan Diyarbakır
Artukoğulları Dönemi’nde inşa ettirildiği düşünülen Malabadi Köprüsü, Selçuklu İmparatorluğu’nun 12. yüzyıl dönemi mimarisinin en önemli eserlerinden biri. Köprü, özellikle mühendislik ve mimarlık alanlarında bir başyapıt sayılıyor. Malabadi Köprüsü, 40,86 metre açıklıktaki kemeriyle dünya üzerinde günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığı olan taş köprü. Konum olarak ticari kervanların sıklıkla kullandığı yol üzerinde bulunduğu için kemerin iki yanında yolcuların kaldığı odalar mevcut.
Anıtkabir, Çankaya Ankara
Ülkemizin başkenti Ankara’da görülecek yerler listesinin en başında yer alan Anıtkabir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün anıt mezarı. 1953 yılında yapımı tamamlanan Anıtkabir, ziyaretçilerini her gün ücretsiz olarak ağırlıyor. Anıtkabir’e gittiğinde Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi ve Aslanlı Yol’u mutlaka görmelisin. Özellikle milli bayramlarda ziyaret etmenizi ve coşkulu kalabalıkla Aslanlı yolda yürümenizi öneririm.
Kapadokya, Nevşehir
Türkiye’de gezilecek yerler listesinin ilk sıralarında yer alan Kapadokya; Nevşehir, Kayseri, Niğde ve Aksaray illerinde sınırı olan eski bir yerleşim merkezinin genel ve kapsayıcı adı aslında. İpek Yolu’nun geçtiği bir bölgede konumlanmasından dolayı birçok farklı kültürün izlerini görmek mümkün. Kapadokya’nın en çok turist çeken noktası olan Göreme. Güvercinlik Vadisi ve Uçhisar Kalesi’ni görebileceğin Uçhisar ve Üç Güzeller ve Asmalı Konak’ı gezebileceğin Ürgüp de mutlaka görmen gereken yerlerden. Kapadokya bölgesinin en yorucu yerlerinden biri olan Ihlara Vadisi’ni de gezmeden dönme. Özellikle vadide bulunan Eğritaş Kilisesi, Sümbüllü Kilise, Yılanlı Kilise ve Derinkuyu Yeraltı Şehri’ni de görmeni öneririm.
Mevlâna Türbesi, Karatay Konya
Konya ile özdeşleşen Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin mezarının bulunduğu türbe, 1954 yılında Mevlâna Müzesi adını almış. Konya gezilerinin ilk durağı olan Mevlâna Türbesi, Mevlana’nın yaşamına dair her türlü eşya ve el yazması kitapları bulabilirsin. Türbede sadece Mevlâna ile ilgili değil, Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin tarihine ışık tutacak da bir sürü eser mevcut. Mevlevi kültürü için de çok önemli bir yer.
Odunpazarı Evleri, Odunpazarı Eskişehir
Eskişehir’deki en eski yerleşimlerin başladığı bölge olan Odunpazarı’nın meşhur evleri her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Günübirlik geziler için çok ideal bir şehir olan Eskişehir’de ilk görmen gereken yer olan Odunpazarı Evleri, Osmanlı Dönemi’ndeki sivil mimari anlayışının en iyi örneklerinden. Turizme kazandırılması için restore edilen evler; kafe, restoran, müze ve hediyelik eşya dükkanları olarak ziyaretçilere açık.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Divriği Sivas
Hititler Dönemi’nden beri yerleşim yeri olan Divriği yıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Bölgenin hakimiyeti Mengücekoğulları’nda iken Ahmet Şah, Divriği Ulu Cami’yi, eşi Turan Melek ise Darüşşifa’yı inşa ettirmiş. Anadolu geleneklerine özgü taş işçiliğinin en harika örneğini sergileyen yapıda işlenen motiflerin hiçbiri tekrarlanmamış. Yapı, UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınmış ve bu sayede Türkiye’den bu listeye giren ilk mimari yapı olmuş. Türk ve İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak gösterilen Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın mimari ve mühendislik özelliklerinin benzerini başka bir yapıda görmen mümkün değil.
Sümela Manastırı, Maçka Trabzon
Altındere Vadisi’nin tüm güzelliğine hakim Karadağ’ın eteklerinde kayalıklar üzere kurulu olan Sümela Manastırı, heybetli bir görüntüye sahip. Yeşilliklerin içinde bulutların arasından kendini gösteren manastır, Meryem Ana adına kurulmuş. 6 katlı yapıya dar ve uzun bir merdiveni çıkarak ulaşılıyor. Biraz yorucu olsa da manastırın içinde görebileceğin detaylı freskler ve resimler ilgini çekecek.
Fırtına Deresi, Çamlıhemşin Rize
Adrenalinin tavan yaptığı bir tatil arayışındaysan Fırtına Deresi tam sana göre. 57 kilometre boyunca akan sularıyla unutulmaz bir rafting deneyimi sunuyor. Çamlıhemşin’in 1 kilometre kadar güneyinden başlanan rafting parkuru 23 kilometre uzunlukta. Derenin suları Karadeniz’e dökülmeden önce parkurun tamamlanması gerekiyor. Derenin yatağı çok taşlık olduğu için parkurun çok zorlayıcı noktaları var ve tehlikeli durumlar yaşamamak için ekstra dikkat edilmesi gerekiyor. Ayrıca Şenyuva Köprüsü ve Timisvat Köprüsü gibi Fırtına Deresi’ni yukarıdan gören köprülere gidebilirsin.
Yedigöller Milli Parkı, Bolu
Zengin bitki örtüsüyle her mevsim bambaşka güzellikte görüntülere sahne olan Yedigöller Milli Parkı’nda 7 tane heyelan gölü bulunuyor. Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl adlarında bu 7 göl ve etrafındaki bitki örtüsünde özellikle sonbahar aylarında kırmızı, turuncu ve sarı renklerinin harmonisiyle romantik bir görüntü sunuyor. Türkiye’nin en küçük milli parkları arasında olan park, günübirlik geziler için ideal. Kamp yapmayı seviyorsan göllerin manzarasına uyanmanın keyfi de bir başka oluyor.
Amasra, Bartın
Batı Karadeniz’in en güzel destinasyonlarından biri olan Amasra, yaklaşık 3000 yıllık bir geçmişe sahip. Birçok medeniyetin başkenti olarak kullanılan belde, Fatih Sultan Mehmet tarafından “Çeşm-i Cihan” yani “dünyanın göz bebeği” olarak tanımlanmış bir yer. Sıcacık atmosferiyle bir sahil kasabının tüm huzurunu keşfedebileceğin Amasra’da Amasra Kalesi, Kemere Köprüsü, Çekiciler Çarşısı, Amasra Müzesi ve Ağlayan Ağaç mutlaka görmen gereken yerlerden.
Safranbolu Evleri, Safranbolu Karabük
Ülkemizin en turistik yerlerinden biri olan Safranbolu, Osmanlı mimarisinin en iyi şekilde günümüze kadar korunduğu Safranbolu evlerine ev sahipliği yapıyor. Her bir köşesini süsleyen evlerle adeta bir açık hava müzesine benzeyen Safranbolu, bu evlerle her yıl yerli yabancı yüzlerce turisti ağırlıyor. Safranbolu’da bulunan 2000’i aşkın evden 800 tanesi koruma altına alınmış. Bu mimarinin en güzel örnekleri ise Kaymakamlar, Kilerciler, Mümtazlar, Karaüzümler, Kavsalar ve Sipahioğlu konakları. Konakları gördükten sonra Hıdırlık Tepesi’ne çıkıp Safranbolu manzarasını yukarıdan izleyebilirsin.
Selimiye Camii, Edirne
Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” olarak tanımladığı Selimiye Camii, 70 metre uzunluktaki 4 minaresi ve heybetli kubbesiyle görenlerin hayran kaldığı bir yer. Minarelerinin uzunluğuyla ne kadar uzak olsa da birçok farklı yerden bakıldığında görülen camii, Edirne’nin simgesi halinde. Caminin yaklaşık 31,30 metre çapındaki kubbesini taşıyan bir kolon bulunmuyor. Bu nedenle de mimari tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahip.
Tarihi Yarımada, İstanbul
İstanbul’da en eski yerleşimin kurulduğu yer olan tarihi yarımada ya da diğer bir deyişle Suriçi; Haliç, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi ile çevrili olan bölgenin adı. Bu bölgeye tarihi yarımada denmesinin bir diğer sebebi de bölgede bulunan birçok tarihi eser. Bizanslılardan ve Osmanlı Dönemi’nden kalma saraylar, camiler, kiliseler ve dikilitaşlar yarımadanın tarihini gözlemlemek için önemli bir yer tutuyor. Tarihi yarımada turuna Eminönü Meydanı’ndan başlayabilirsin. Sirkeci Garı, Yeni Cami, Mısır Çarşısı, Cağaloğlu Hamamı’nı gördükten sonra Sultanahmet Meydanı’na gelebilirsin. Sultanahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Dikili Taş, Yılanlı Sütun, Alman Çeşmesi, Ayasofya, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Topkapı Sarayı görmen gereken en önemli yerler arasında. Sonrasında Beyazıt Meydanı’na geçip Kapalı Çarşı’yı gezmeyi unutma.
Uludağ, Bursa
Türkiye’de kayak denilince ilk akla gelen yerlerden olan Uludağ, her kış yerli ve yabancı binlerce kayak severi ağırlıyor. 2.543 metre yüksekliğe sahip olan dağ, kış boyunca yoğun bir kar tabakasıyla kaplı olduğu için keyifli bir kayak deneyimi sunuyor. Hem profesyonel hem de amatör kayakçılar için pistler sunan Uludağ, yaz mevsiminde de sıcaklardan kaçmak isteyenler için bir piknik alanına dönüşüyor.
Ulu Cami, Bursa
Bursa’nın simge yapılarından biri olan Ulu Camii, Orhan Gazi Parkı’nda çok geniş bir alana yayılmış. Yıldırım Beyazıd’ın emriyle 1396-1400 yılları arasında cami inşa edilmiş. Caminin ilk imamı ise Mevlid’in yazarı olan Süleyman Çelebi. Bursa Ulu Cami, mimari özellikleriyle Osmanlı döneminin en özgün eseri olması nedeniyle özel bir yere sahip. 20 tane kubbesiyle Ulu Camii Osmanlı mimarisinde çok kubbeli yapıların ilki ve ülkemizde iç cemaat alanı en geniş cami olarak biliniyor. Buranın bir diğer önemli özelliği de imam odasının yanındaki doğu kapısı tarafında yükseğe asılmış siyah örtünün Kabe örtüsü olması. Yavuz Sultan Selim Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen örtüyle değiştirince eski örtüyü camiye hediye etmiş ve kendi elleriyle asmış. Ancak caminin rutubet sorunu nedeniyle işlemeleri dökülmüş. Şu an ayetler sadece parlak ışıkta görülebiliyor.