Nemide Moran ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevinde bulunmuş Vahit Moran’ın üç kızının en küçüğüdür Yıldız. Baba, Genelkurmay’daki görevinin yanı sıra ilk büyük Türkçe-İngilizce sözlüğün de yazarıdır. Modern ve ilerici düşüncelere açık, kadının toplum içinde yer alması gerektiğine inanan bir ailedir Moran ailesi.
Yıldız Moran, Robert Koleji’nde son sınıfta bir dersten kalınca, eğitimi ile ilgili olarak dayısı sanat tarihi profesörü Mazhar Şevket İpşiroğlu’na danışır. Dayısı, Moran’ın resme yatkınlığı olmadığını bildiği için, fotoğraf okuması için İngiltere’ye gitmesini tavsiye eder.
O yılları kendinden okuyalım: “Atladım İngiltere’ye. Haberleştiğim okulu buldum. Müdire hanım ‘Eyvah!’ dedi. ‘Ne olacak şimdi.’ Ben tamam dedim. Muhakkak kağıtlarda bir noksanlık oldu. Dön bakalım Yıldız İstanbul’a. Meğerse neymiş biliyor musunuz? Benim gibi genç ve yabancı bir kızı Londra yutarmış. 1951 yılıydı bu olayların olduğu zaman. Tam bir yıl orada fotoğrafçılık sanatının alfabesini öğrendim.”
Bloomsbury Technical College’da ve Ealing Broadway Technical College’da fotoğraf eğitimi görür. Old Vic Tiyatrosu’nun tanınmış fotoğrafçısı John Vickers’in yanında fotoğrafçılığa başlar. Asistanlık döneminden sonra, ilk sergisini 1953 yılında Cambridge Trinity College’de açar ve sergilediği 25 fotoğrafın tümü satılır. Bunu 5 sergi daha izler. Fotoğrafları büyük ilgi görür.
Nazare, Portekiz 1952
ALTIN ÇAĞLARI
Fotoğraf makinesiyle birçok ülkeyi dolaşır. 1954’te İspanya ve Portekiz Fotoğraf Kitabı’nı hazırlar.
Aynı yılın Temmuz’unda Türkiye’ye döner, ustalaşmış, mesleğini seçmiştir artık. Dönüşünün ardından dayısı Mazhar Şevket İpşiroğlu’yla birlikte Anadolu gezisine çıkan Yıldız Moran, Anadolu’da, kasabaları, köyleri gezer, hayata dair ne varsa kaydını tutar elindeki makineyle. Dönemin sanatçılarının buluşma yeri olan Beyoğlu’nda, Kallavi Sokak’taki ünlü Maya Sanat Galerisi’nin üstünde bir stüdyo kiralar. Burasını aynı zamanda kendi fotoğraflarını sürekli sergilediği bir salona dönüştürür.
İspanya 1952
YAŞAMIN TÜM CANLILIĞI
Onun fotoğrafları savaş sonrası dönemde gündelik hayatın içinden, Anadolu’da akıp gitmekte olan zamanın içinden kesilmiş karelerdir. 1950’lerin İstanbul’u ve Anadolu’sunda çocuklar, kadınlar, işçiler… Yaşamın tüm canlılığı Yıldız Moran’ın fotoğraflarında yerini alır.
“Küçük heyecanlar sanat olamaz. Büyük heyecan duyulmalı. Bu bir gerçek. Konu belgeleyici, röportaj fotoğrafı ise (fotoğrafın sanat olmaması), söylenen söz geçerli olabilir. Röportaj yapmak için objektif bir görüşten, olayın niteliğine ilişkin bir yargıya varmak lazım. Fotoğrafın bir başka yönü daha var: sübjektif yönü. Gazete röportajı ile şairi ayıran yön. Kalemi nasıl birçok şey için kullanabilirseniz, makineyi de öyle. Şair hangi vezinle, hangi kalıpla şiir yazmayı seçip, içeriği dolduracaksa, fotoğrafçı da kendine en uygun fotoğraf makinesini bulmakla yükümlüdür. Her iki dalda da sonuçta şiirsellik, estetik yoksa başarısızdır. Konuya saygılı yaklaşım büyük önem taşır. Fotoğraf makinesi objektif bir algılayış biçimi olarak bellendiğinden her fotoğrafın objektif bir görüntü olduğu kanısı yaygındır. Oysa fotoğraf çekileceği açıdan, çekileceği andan, çekenin görüş açısından kaynaklanan nedenle çok da çarpıtılabilir. O zaman çok tehlikeli bir silahtır.”
ÖZDEMİR ASAF KADRAJDA
Fotoğrafçı Yıldız Moran, Özdemir Asaf ile nasıl tanıştığını anlatıyor.
Yıldız Moran, 25 Haziran 1983 tarihli Ses dergisinde çıkan röportajında şöyle der: “Yaşamımı sürdürebilmek için para kazanmam gerekliydi. Yılbaşı kartları yapıp satmak, para kazanmamı sağlayabilir diye düşündüm. Anlaştığım matbaa çok kötü basmıştı kartlarımı. Tam umutsuzluğa düşmüşken, bir arkadaşım Özdemir Asaf’ı önerdi. Hem şairdir, hem de titiz ve güzel baskılar yapar dedi. İş konuşmak için Özdemir Asaf’ın matbaasına gittim. Tarihini de verebilirim tanışmamızın; 4 Kasım 1954, saat 11.00. Kelimelerle dile getirmek zor. Duygulu, kibar, hiç görülmemiş ve bir daha göremeyeceğim bir insandı Özdemir Asaf. Pırıl pırıl bir zeka, renkli, yepyeni, bambaşka bir dünyaydı o. Olağanüstü bir insandı kısacası…”
Tahtakale 1954
1950’den 1962’ye kadar olan dönemde, ömrünün 12 yılını fotoğrafa adayan Moran, 1963 yılında Özdemir Asaf ile evlenir. 3 oğulları olur.
“24 saat düşünülen, yaşanılan, ikinci plana atılamayacak bir konudur fotoğrafçılık. İnsana, hayata özgün, bir aşamanın bir yerini kavramsal olarak dolu, yoğun, ağırlıklı olarak verebilen kişidir fotoğrafçı. Birden 24 saatimi bu konuya mı vereceğim, yoksa daha önemli konular var mı benim için diye düşündüm. Daha önemli şeyler olduğuna karar verdim ve 12 yıl sonra bıraktım bu işi. Evliliğim ve çocuklar. Özdemir Asaf gibi bir baba bulmuşsa bir insan başka ne yapabilir. Dört yıl içinde üç çocuk sahibi oldum ve artık tüm 24 saatlerimi çocuklarıma adadım.”
Anadolu 1956
Özdemir Asaf’ın 1981’de ölümünden sonra, yayınlanmamış şiirleri ve sözleri üzerinde çalışır ve 1983 -1987 yıllarında yayına hazırlar. 1982 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Fotoğraf Enstitüsü tarafından Türk Fotoğrafçılığı’na katkılarından dolayı onurlandırılır.
Yıldız Moran bu yıllarda sözlük hazırlar, çeviriler yapar, yazın alanında çalışır. 1992’de Eşanlamlı Sözcükler ve Karşıt Anlamları Sözlüğü’nü yayımlar. Nisan 2018'de Türkiye’nin Cenevre Başkonsolosluğu tarafından Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Cenevre’deki Heritage Galerisi’nde Moran'ın fotoğraf sergisi de açılır.
Akademik eğitime sahip ilk kadın fotoğrafçı Yıldız Moran, 15 Nisan 1995’te hayata gözlerini yumar.
Tüm fotoğraflarını 12 yıl içinde üretmiş olsa da döneminin fotoğrafçılarından ayrılan ve ülkemizde sanata bakışı değiştiren Moran’ın fotoğrafları; samimi, doğal ve yaşamla bire bir ilişkilidir.
Yalnızca siyah-beyaz fotoğraflar çeken sanatçı, koleksiyonunda kurgu fotoğraflara yer vermemiştir.
‘Konu insandır benim için. Ben onunla iki insan olarak bağımı kurarım. Fotoğrafçı olmam hiçbir zaman ön planda değildir. İkimiz selamlaşırız, konuşuruz, dertleşiriz. Ben bu arada açımı arar, yerimi bulur, çerçevemi saptarım. Fotoğrafımı çekerim. Başladığım gibi, gene onunla konuşur, vedalaşır öyle ayrılırım.’
İngiliz fotoğraf geleneğini özümseyen Moran’ın fotoğraflarında ışık ön plandadır. Doğu ve Batı geleneğini uyum içinde kullanmıştır.