Tarihin farklı dönemlerde farklı ülkeler dünya çapında etki alanına sahip oldu. Döneminin güçlü devletleri, pek çok devleti farklı bakımlardan etkiledi. Bu baskın ülkelerin etki alanları, gündelik yaşamdan siyasete, sanattan bilime kadar değişik biçimlerde ortaya çıkıyordu. 16. yüzyılda ise Osmanlı İmparatorluğu, dönemin en önemli güçlerinden birisiydi. Bu sebeple özellikle Batı Avrupa’da etkisi uzun yıllar sürecek bir Türk hayranlığı başladı! Turquerie ismi verilen bu olgu zamanla Avrupa’daki Osmanlı kültür ve sanatını ifade eden bir akım haline geldi.
Osmanlı’nın resim, mimari ve müzik gibi sanat dallarındaki yansımaları Avrupa insanını bir hayli etkiledi. Öte yandan, Osmanlı’daki kıyafetler başta olmak üzere gündelik yaşamın parçası olan pek çok Osmanlı geleneği Avrupa’da büyük bir hayranlık uyandırmaya başlamıştı. Osmanlı’nın küresel bir güç konumunda bulunması, Avrupa ile gelişen ticari ilişkiler ve Osmanlı’nın “otantik ve gizemli” yaşamı Turquerie akımının Avrupa’da geniş kitlelere ulaşmasına neden oldu. İşte, yaklaşık iki yüzyıl boyunca devam eden Avrupa’daki Türk hayranlığının zirvesi olarak isimlendirilen Turquerie akımı hakkında bilmeniz gerekenler…
15. yüzyılda başlayan Keşifler Çağı ile beraber, bütün dünya yeni bir döneme girdi! Dayanıklı gemilerin üretilmesi, coğrafi keşiflerin başlamasına neden oldu. Bu keşiflere öncülük edenler ise Avrupalılardı. Coğrafi keşifler ile beraber bütün dünyadaki üretim, tüketim ve ticaret ilişkiler yeni bir görünüm kazandı. Bu dönemde, Avrupalılar dünyanın daha önce ulaşamadıkları bölgelerine ulaşmayı başarmıştı. Böylece, eskisinden çok daha geniş bir ticaret ağı ortaya çıkmıştı.
Aynı dönemde, Osmanlı’nın Balkanlardaki egemenliği de güçleniyordu. Yani Osmanlı ve Avrupalılar, hiç olmadıkları kadar yakınlaşmıştı! Böylece, iki kültür arasındaki ilişkiler giderek güçlendi. Elbette, Osmanlı ve Avrupa arasındaki ilişkinin birincil biçimini ticaret oluşturuyordu. Osmanlı coğrafyasından pek çok emtia, gemiler yoluyla Avrupa’ya götürülüyordu. Ancak her zaman olduğu gibi alışverişin tek unsuru sadece emtialar değildi. Osmanlı ve Avrupa arasında bir kültür alışverişi de başlamıştı.
Uzun yıllardır Osmanlı kültürünün bir parçası olan kahve, gelişen ticaret ilişkileri sayesinde Avrupa’da popüler hale geldi. Özellikle de yüksek sınıflar arasında. Avrupalılar, Osmanlı coğrafyasına yaptıkları seyahatler boyunca kahvenin sadece bir tüketim malzemesi değil, önemli bir kültür unsuru olduğunu fark ettiler. Böylece, kahve tüketimi ile olan ilişkilerini Osmanlı’daki gibi düzenlemeye başladılar. Porselen tabaklar, işlemeli peçeteler, pişirme ve tüketme biçimleri… Öte yandan, Osmanlı’daki bu kültür, Avrupalılara son derece otantik ve egzotik geliyordu!
Özellikle Avrupa’daki yönetici ve yüksek tabaka, Osmanlı kültürü karşısında derin bir hayranlık duyuyordu. Bunda, Osmanlı kültürünün kendi etkileyiciliği kadar, Osmanlı’nın bir dünya imparatorluğu olmasının da payı vardı. Çünkü Avrupa’dan pek çok elçi ve seyyah Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret ediyordu. Bu ziyaretlerde Osmanlı kültürünü yakından tanıyorlar ve bu kültürden fazlasıyla etkileniyorlardı. Muhteşem saraylar, göz alıcı konaklar, zengin ziyafet sofraları, ilginç çalgılar rengarenk kıyafetler.
İşte Avrupalı elçi ve seyyahların Osmanlı coğrafyasında karşılaştıkları manzara buydu. Böylece, ülkelerine dönen Avrupalılar, Osmanlı’da karşılaştıkları manzaranın etkisinden kolay kolay kurtulamıyorlardı. Özellikle de Fransızlar! Osmanlı ile Fransa arasındaki yakın ilişkiler ve Paris’teki Osmanlı elçileri Fransızların Osmanlı kültürü ile daha yakından ilgilenmesine neden oldu.
Örneğin, edebiyat alanında Osmanlı kültüründen izler taşıyan pek çok sanat eseri ortaya çıktı. Ancak Osmanlı kültürünün Avrupa’daki en belirgin hali, resimde görülüyordu. Başta Fransızlar olmak üzere pek çok Avrupalı ressam, Osmanlı’nın gündelik yaşamını aktaran resimler çiziyorlardı. Ayrıca, Osmanlı’nın yönetici sınıfını da bu resimlerin önde gelen temaları arasındaydı. Turquerie akımı doğrultusunda ortaya çıkan resimlerin yaygın temalarından bir ise haremdi.
Osmanlı’daki harem kavramı Avrupalılar için oldukça gizemli ve şaşırtıcı bir unsurdu. Ayrıca pek çok Osmanlı padişahı da Avrupalı ressamların sıklıkla resmettiği karakterler arasındaydı. Üstelik Avrupa’daki krallar bile, Osmanlı padişahlarına benzer şekilde giyiniyor, poz veriyor portrelerini bu şekilde çizdiriyordu! Öte yandan Turquerie akımıyla yapılan resimlerde Osmanlı temasıyla beraber tekniği de kullanılıyordu. Osmanlı’da geleneksel bir sanat olan hat sanatının teknikleriyle resimler çizmek Avrupa’da oldukça yaygındı.
Öyle ki, Avrupa’nın geleneksel sanatı kabul edilebilecek operada dahi, Osmanlı kültürünün izleri vardı. Avrupalı opera sanatçıları, eserlerine coşku, heyecan ve dinamizm katmak için sıklıkla Osmanlı temalı eserler üretiyorlardı. Turquerie akımını görüldüğü bir diğer alan ise mimariydi. Osmanlı’daki yapılara benzer yapılar Avrupa’nın farklı yerlerinde birbiri ardına inşa ediliyordu. Ancak, Osmanlı mimarisinin Avrupa’daki asıl etkisi dekorasyon alanında ortaya çıktı. Avrupa’daki yüksek sınıflar, evlerini tıpkı Osmanlı konaklarındaki gibi dekore etmeye başladılar!
Şatoların zeminlerini Türk halıları kaplıyor, salonlarda Osmanlı divanlarına oturuluyordu. Hatta pek çok kraliyet mensubu kendi yaşam alanını Osmanlı’daki gibi dekore etmek için birbiriyle yarışıyordu. Turquerie akımı Batı Avrupa’nın sanat anlayışıyla beraber, gündelik yaşamını da uzun yıllar boyunca etkiledi. Ancak imparatorluğun güç kaybetmesiyle birlikte bu akımın etkisi de yavaş yavaş geçmeye başladı. Özellikle Osmanlı’nın toprak kaybetmeye başladığı 18. yüzyılın sonlarında Turquerie akımı tamamen etkisini kaybetti.
Kaynak: Listelist