Buldan, Kadın İl Eşbaşkanları toplantısında yaptığı konuşmada "Bu bilinçle kendi öz örgütlüğümüzden başlayarak eşit temsiliyet dedik. Mücadele alanlarımızda eşit pozisyonlarda, eşit katılımla hareket etmeyi vazgeçilmez bir ilke haline getirdik." ifadelerini kullandı.
ASIL HEDEF 'FEDERASYON'
HDP Eş Genel Başkanı Buldan'ın bahsettiği 'eşit temsiliyet' sistemi, geçtiğimiz yıl HDP-CHP ortak önerisiyle Meclis'e sunulmuş ve reddedilmişti. "Cinsiyetçiliği" siyaset düzlemine taşımayı amaçlayan ve toplumu "yurttaşlık" bilincinden koparıp öbek öbek gruplar haline getiren önerinin asıl gayesi ise "federasyon."
CHP CİZRE'DE SÖZ VERMİŞTİ!
2016 yılında CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Akatlı, Cizre'de yaptığı konuşmada "eşit temsiliyetli parlamento"dan söz etmiş, "30 yıldır yaşanan fazlaca deneyimlenen çatışma ortamıyla sağlanamayan barışın" bu yolla elde edilebileceğini savunmuştu.
PERİNÇEK: ÖZERKLİKTEN FEDERASYONA
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise, Altıok'un sözlerine ilişkin Aydınlık gazetesinde yazdığı "CHP’nin “eşit temsiliyetli parlamento” tasarımı" başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermişti:
“Eşit temsiliyetli parlamento”, ancak federasyonlarda söz konusudur. Federasyonlarda federe devletler merkezdeki parlamentonun bir ayağında eşit olarak temsil edilirler. Zaten arkasından gelen cümle “diyalog kurmaktan” söz ediyor. Federasyonun federe devletler meclisinde diyalog kurulacak ve sorun çözülecekmiş. Böylece CHP’nin ocak ayında toplanan Genel Kurultayı’nda aldığı “özerklik” kararı Cizre’de federasyona dönüştürülüyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk imzacısı olduğu kanun teklifi CHP’nin 135 milletvekili imzasıyla 2021 yılında TBMM Başkanlığı’na sunulmuş, tasarı AK Parti ve MHP oylarıyla reddedilmişti.
CHP ve HDP'nin ortak girişimi olan "eşit temsiliyet" tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'üniter' (tek-odaklı) kimliğinden arındırıp, cinsiyetçiliğin bulaştığı siyaset düzleminde istikrarsız grupçuklar yaratma ve 'ulus devleti' parçalama hamlesi olarak değerlendiriliyor.
Nitekim 'eşit temsiliyetten' kastın giderek etnik, mezhepsel, dini ve kültürel olarak algılanması ve bu yönde haklar talep edilebilme olasılığı da söz konusu tasarının Türkiye açısından tehlikesini gözler önüne seriyor.