Uşaklılar onu bırakmak istemiyorlardı. Çay içmek üzere belediyeye geldi. Burada Haşim Tekin adında bir genç, özlü, duygulu bir konuşma yaptı.
Kültür ve sanat alanında da atılımların yapılmaası gerektiğini belirten bu gencin konuşmasına Atatürk cevap verdi:
“Bir millet, medeni duygularını gerçekten ifade edebilecek bir derecede edebiyatını,
müziğini iyileştirmez ve geliştirmezse o milletin çağdaş medeniyete dâhil olduğu kabul edilemez.” diyerek millî kültürün yükseltilmesi üzerinde durdu.
Daha sonra, şehit çocuklarıyla yetimlerin barınıp okutulduğu Şefkat Yurdu’na gidildi. Burada küçük, sevimli öksüz bir yavru birden ATATÜRK’ün kucağına atılarak yaşından hiç de beklenmeyen içli, duygulu bir konuşma yaptı. Atatürk, çocuğun bu davranışlarından ve konuşmasından çok duygulandı.
“Yüce Ata’mız 20 Eylül -22 Ekim 1925 tarihleri arasında Bursa – İzmir – Konya gezisine çıktı. 20 Eylül 1925 Pazar günü saat 20.30’da trenle Ankara’dan hareket etti. 21 Eylül’de İzmit’e oradan vapurla Mudanya’ya geçti. 22 Eylül’den 8 Ekim’e kadar Bursa ve civarında incelemelerde bulundu. 8 Ekim’de Bursa’dan hareketle Balıkesir, Akhisar ve Manisa’dan geçerek 11 Ekim’de İzmir’e vardı. İzmir ve civarını inceledikten sonra 16 Ekim 1925 Cuma günü saat 03.00’te İzmir’den trenle Konya’ya hareket eden Gazi ve arkadaşları, saat 07.55’te Manisa’ya ve saat 17.20’de de Uşak İstasyonuna vardılar. Burada Belediye ile Şefkat Yurdu’nu ziyaret ettiler.
UŞAKLI ÇOCUĞUN AĞLATAN KONUŞMASI
“Uşak "Şefkat Yurdu" çoğunluğunu İstiklâl Harbi şehitlerinin çocuklarını çatısı altında barındıran, sosyal dayanışmanın ve eğitimin örnek kuruluşlarındandı. Gazi, bu yurdu ziyaret etti. İşte bu yurt öğrencilerinden biri olan Azmi, Gazi’nin huzurunda aşağıdaki konuşmayı yaptı:
"Yüce Dahi, Saygıdeğer ve Kutsal Babamız,
Ben, hain kuvvetler tarafından saldırıya uğramış bir yetimim. Babamı şahadet, annemi yoksulluk, vatanınım bayındır yerlerini düşman zulmü ve vahşeti aldı götürdü. Şimdi ben, kökü kurumuş, dalları kırılmış kuru bir ağaca benziyorum. İşte bunun içindir ki söyleyeceğim. Dünyanın en acımasız düşmanları beni engellese yine söyleyeceğim.
Saygıdeğer Paşa Babamız; bendeki bu kararlılığı, bu imanı, yoktan var eden, yaratan aziz ve kutsal bir kuvvet var, işte o da Türk yurdunu, Türk toplumunu yükselme nurlarına boğan, olgunluk doruklarına ulaştıran büyük varlığınızdır. Nasıl bir işaretinizle Türk orduları, sefil ve alçak düşmanları aziz vatandan kovdular ve Akdeniz’de boğdularsa...
Ben de ve benim gibi, içinde volkanlar taşıyan binlerce şehit yavrusu ve bütün millet, kurtarıcı gücünüzle işaret buyurduğunuz kurtuluş yolunda yürüyeceğiz, yürüyeceğiz. Dumlupınar şehitliğinde, Dumlupınar kutsal türbesinde yatan şehitlerin ruhlarını şad edinceye kadar yürüyeceğiz.
Saygıdeğer Babamız; uzun günlerden beri kahramanlık örneği olan yüce şahsınızı görmek arzusuyla anavatanın ufuklarında titreyen gözler, bugün sizi görmekle mutlu ve gururludur.
Çünkü semalarda parlayan bir güneş gibi ayak bastığınız yerlere ışık, nur, sıcaklık ve hayat veriyorsunuz; sizin büyük lütfunuzdan dolayı Uşak’lılar ve Uşak yetimleri adına yüz binlerce teşekkür ve yüz binlerce selam ..."
"GÖZYAŞLARIM DUYGULARIMIN AÇIK İFADESİDİR"
Çok ender ağladığı bilinen ve ağladığının görülmesinden hoşlanmayan Atatürk’ün, 16 Ekim 1925 günü Uşak’a trenle giderken karşılaştığı bir yetim çocuğun konuşması karşısında ağladığı da anlatılıyor. Atatürk’ün, “Çocuğun sözleri ruhumda büyük bir heyecan yarattı, bunu anlatamam. Gözyaşlarım duygularımın açık ifadesidir. Ben hayatta çok az ağlayan bir adamım. O da Uşak’ta, burada oldu” sözlerinin de yer aldığı kitapta, Yalova’da karşısına çıkan Bulgaristan’dan göç eden çoban çocuk Sığırtmaç Mustafa, Çin’den gönderilen hediye vazonun kırılması, yeni doğan çocuklara Mete ve Teoman gibi Türk büyüklerinin isimlerinin verilmesini istemesi, 6 yaşındaki Altan’ın hayali, Samsun’a uğurlayan Nuri’nin (Ulusu) büyüyünce kütüphanecisi olması da kitaptaki ilginç detaylar. Ayrıca kitapta, Atatürk’ün himayesine aldığı veya evlat edindiği İhsan, Ömer, Abdurrahim, Ülkü, Sabiha ve Zehra gibi 11 çocuk büyük önderin çocuklara olan sevgisinin kanıtı olarak sunuluyor.