"Su altı peri bacaları" olarak da nitelendirilen mikrobiyalitler (dikitler) geçen yıl yaşanan kuraklık sonucu Van Gölü`nün çekilmesiyle gün yüzüne çıkmış, bu yılın eylül ayında ise 32,2 metre uzunluğunda bir mikrobiyalit su altı kamerasınca kayıt altına alınmıştı.
Akkuş, göldeki mikrobiyalit varlığı ve bunların önemine ilişkin Van Gölü`nün başlı başına orijinal bir ekosistem olduğunu söyledi.
Van Gölü`nün 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanı ve bin 650 metre rakımıyla dünyanın en büyük sodalı gölü olduğunu belirten Akkuş, şöyle devam etti: "Geçmiş uygarlıklar Van Gölü`nü yukarı deniz olarak kabul etmişler ve ismine `Nairi Denizi` demişlerdir. Kapalı bir göl, dışarıya bir akıntısı yok ve dışarıdan da göle bir su girdisi yok. Dış etkenlerin olmadığı bir ekosistem oluşturuyor, bu yönüyle iklim araştırmacıları için adeta açık hava laboratuvarı gibi. Son zamanlarda ortaya çıkan Van Gölü mikrobiyalitleri, `organik sedimanter` dediğimiz yapılar. Bu mikrobiyalitler dünyada sadece Van Gölü gibi özel ekosistemlerde meydana geliyor. Bunlar çok özel yapılar çünkü tatlı suyla sodalı suyun birleşmesi ve buradaki canlıların faaliyeti sonucunda ortaya çıkıyorlar."
Dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin Van Gölü`nde bulunduğunu işaret eden Akkuş, diğer göllerdeki mikrobiyalitler 5-10 metre boyundayken, Van Gölü`ndekilerin 30 metreyi aşan devasa boylara ulaştığına dikkati çekti.
Göldeki su yapısının mikrobiyalit oluşumundaki en büyük etken olduğunu anlatan Akkuş, "Gölün altından tatlı su çıkışları bulunuyor. Kalsiyumca zengin tatlı su ile göldeki sodalı suyun birleşmesi sonucu suda çökelme başlıyor. Buradaki algler ve siyanobakteriler faaliyete geçiyor, mercan oluşumundaki gibi bir çimentolaşma süreci başlıyor." dedi.
Van Gölü`nün iklim araştırmalarına konu olması gerektiğini ifade eden Akkuş, şunları söyledi: "Van Gölü`nde sıcak geçen dönemlerde buharlaşma fazla oluyor ve karbonat çökmesi çok fazla gerçekleşiyor. Bu nedenle yukarıdan aşağıya doğru mikrobiyalitlere baktığımızda, oradan aldığımız örneklerden yapacağımız yaşlandırmayla, geçmişte hangi dönemlerin sıcak veya soğuk geçtiğinin cevabını verebiliriz. Van Gölü mikrobiyalitleri konusunda çok ciddi araştırmalar yok, umut ediyoruz ki bu çalışmaların sayısı artar, geçmişe ışık tutar ve `Geçmişte bölge ikliminde nasıl değişimler meydana geldi?` sorusunu yanıtlar."
Dünya tarihinde ikliminin farklı periyotlar geçirdiğini, farklı zamanlarda buzul çağlarını ve sıcak dönemleri yaşadığını aktaran Akkuş, "Dünyadaki varlığımızı sürdürmemiz geçmiş verileri bilmemize bağlı. Bunları bilirsek ileriye yönelik tahminlerde bulunabiliriz. Anadolu gibi yarı kurak bir coğrafyadan bahsediyorsak geçmişi bilmek çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü Anadolu uygarlıkların beşiği olduğu gibi aynı zamanda uygarlıkların mezarlığını oluşturuyor. Anadolu`nun tarihi aslında aynı zamanda kuraklıkların tarihini oluşturmakta." diye konuştu.
"Doğu Anadolu`nun iklimine ilişkin büyük verilerin hepsi mikrobiyalitlerde gizli." diyen Akkuş, şu değerlendirmelerde bulundu: "Mikrobiyalitler adeta bölgenin tarihini içeren kitapçık gibi, `100 bin yıl önce Van Gölü Havzası`nın etrafındaki dağlarda hangi ağaçlar vardı?` sorusunun cevabı burada. Ağaçların tohumları, polenleri göle ulaştı ve mikrobiyalitlerde hapsoldu. `Hayat ne zaman başladı?` sorusunu sorduğumuz zaman siyanobakterilere gitmemiz lazım. Bölgemizin, ülkemizin iklimine ilişkin bütün veriler 800 bin yıllık Van Gölü`nün tabanındaki mikrobiyalitlerde saklı."
Yaklaşık bir milyon yıl önce Türkiye’nin yer aldığı bölgede "Anadolu Gölü" isimli devasa bir göl olduğunu, bugün Anadolu`nun farklı yerlerinde taraklı midye fosillerinin, sünger fosillerinin bulunduğunu kaydeden Akkuş, sözlerini şöyle tamamladı: "Van Gölü, Anadolu Gölü`nün ülkemizdeki bir parçasını oluşturuyor, 800 bin yıl önce Van Gölü`nün güney tarafındaki Nemrut Volkanı patlıyor ve göl, Anadolu Gölü ile ayrışıyor. İlk başta tatlı su gölü, daha sonra değişimler geçiriyor. Şimdiki seviyesinden 200 metre daha yüksek. En son 100 bin yıl önce, şimdiki seviyesinin metrelerce altına düşüyor. Bu seviye yükselmelerinin ve alçalmalarının sırrı gölde saklı. Bunları öğrenmemiz için mikrobiyalitleri incelememiz gerekiyor."