Dengeli beslenmenin önemli parçalarından biri olan süt, sağlığımız için oldukça faydalı. Süt hakkında daha önce hiç duymadığınız bazı ilginç bilgiler.
Anadolu topraklarında ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkileyen bir ayrıntı var. İşte o şaşırtıcı gerçekler...
Bir inek bir günde 50 kilograma kadar yem yiyip 60 litreye kadar su içebilir. İneğin yediği yemi ya da otu süte çevirmesi için geçen süre ise 50 ila 70 saattir. Ancak ineğin sür verebilmesi için önce yavrulaması gerekir.
Bir inek günde 20-25 litre arası süt verebilir. Bu miktarı topladığınızda bir ineğin ömrü boyunca salgıladığı süt miktarı 350 bin bardağı bulur.
Bilim insanlarının yaptıkları bir araştırmada ineklerin 100 bpm'den daha yavaş şarkılar dinlediklerinde süt üretimlerinde yüzde 3 artış gözlemlenmiş. Araştırma sonuçlarına göre ineklerin en sevdiği şarkı Lou Reed'den "Perfect Day" olarak tespit edilmiş.
Sütün yüzde 90'ı sudur. Bu nedenle peynir, yoğurt gibi süt ürünlerini üretmek için kullanılan sütün miktarı elde edilen ürünün kat kat üzerindedir.
Bir su bardağı sütten aldığınız kalsiyumun karşılığı çeyrek su bardağı brokoli, yedi adet portakal ya da altı dilim tam buğday ekmeğidir.
Taze sütün içine tadını değiştirmeyecek kadar ufak bir tutam tuz ilave ettiğinizde sütün daha uzun süre taze kaldığını görebilirsiniz.
Marketlerde süt ve süt ürünleri için ayrılmış reyonların genellikle arka tarafta olduğunu fark etmiş miydiniz. Bunun sebebi sütün soğuk zincirinin kırılmasını önlemek. Marketlerin arka tarafları soğuk hava depolarına daha yakın olduğundan depodan çıkan süt ürünleri kısa süre içinde soğuk dolaplara yerleştirilebiliyor.
Bilinen en pahalı süt Japonya'da Nakazawa Foods tarafından üretiliyor. Bir şişesi 43 dolar olan bu sütün içen kişinin stresini aldığı iddia ediliyor. Sütün özelliği ineklerin günde bir kez şafak vakti sağılması. O saatlerde ineklerin melatonin hormonu seviyesinin daha yüksek olduğu bunun da süte geçtiği öne sürülüyor.
ABD'de kutu ve şişe sütlerin üzerine son tüketim tarihi damgası basılmasını sağlayan kişinin ünlü gangster Al Capone olduğunu duymuş muydunuz? Bu durumla ilgili iki açıklama öne sürülüyor. Birincisi Capone'un bir akrabasının tarihi geçmiş sütten dolayı hastalanması. İkincisi ve daha akla yakın olanı ise bu baskıyı yapabilen makinelerin Capone'un tekelinde olması. Ünlü gangsterin alkollü içki satışının yasaklandığı dönemin ardından para kazanmaya devam etmesini sağlayacak bir iş kolu aradığı ve buna yöneldiği iddia ediliyor.
Ruslar çok eski zamanlarda sütün ekşimesini önlemek için kovaya bir adet kurbağa koyuyorlardı. İlerleyen zamanda bu tekniği araştıran bilim insanları, bazı kurbağa türlerinin derisinde çok sayıda antibiyotik madde olduğunu keşfettiler.
Geçmişte sütlü çay içerken fincana hangisinin önce konduğu kişinin sosyal sınıfı hakkında bilgi veriyordu. Zenginler fincanlarına önce çay sonra süt koyarlardı. Fakirler için ise durum tam tersiydi çünkü onların kalitesiz porselenleri doğrudan sıcak çayla doldurulduğunda kırılabiliyordu.
Bazı giysilerin üzerindeki düğmelerin sütten yapıldığını biliyor muydunuz? Sütün içindeki kazein maddesinin formaldehitle bir araya getirilmesi sonucu üretilen galalit (Yunanca süt taşı) adlı suya dayanıklı, doğada çözünebilir, antistatik ve yanmaz madde, bugün icat edildiği 1800'lerdeki kadar popüler değil ancak halen düğme yapımında az da olsa kullanılıyor.
İnsanlar dünya üzerinde başka bir türün sütünü düzenli olarak tüketen tek canlılar. Fakat asıl ilginç olan laktoz intoleransı son yıllarda gündeme gelse de dünya üzerinde laktozu yani süt şekerini sindirebilen yetişkin sayısı oldukça az. İnsanlar bebekken laktozu tolere edebilir haldeyken, yaşımız ilerledikçe laktozun sindirimini sağlayan laktaz enziminin üretimi azalıyor.
Bilim insanlarına göre MÖ 10000 yılı civarında üzerinde yaşadığımız topraklarda yaşayan insanlarda görülen bir mutasyon bu senaryoyu altüst etti ve bazı yetişkinlerin vücutları laktaz enzimini salgılamayı sürdürdü. Sebebi halen açıklanamayan bu mutasyonu yaşayan kişinin genlerini taşıyanlar, nesiller boyu süt içtiklerinde sorun yaşamazken, gen havuzunda bu gen olmayanlar süt içtiklerinde rahatsız olmaya devam etti.
Genom analizleri bu mutasyonun birkaç binyıl içinde Anadolu'dan Avrasya'ya, oradan İngiltere'ye, İskandinavya'ya, Akdeniz havzasına ve Hindistan'a yayılıp Himalayalara kadar dayandığını gösteriyor. Aynı dönemde Afrika kıtası ve Ortadoğu'da da farklı laktoz toleransı mutasyonları gözlemleniyor.
Ancak Amerika kıtası, Avustralya ve Uzak Doğu'da yaşayan insanların genleri laktozu tolere edebilen insanların genleriyle karışmadığından bu coğrafyalarda laktoz intoleransı devam ediyor. Hatta bugün dünya genelinde yaşayan her 3 kişiden 2'si laktoz intoleransı sorunu yaşıyor.
Fermantasyon sürecinde sütteki laktoz yandığından birçok laktoz intoleransı yaşayan kişi, yoğurt ya da uzun süre dinlenmiş kaşar, gravyer gibi sert peynirleri tüketmekte sorun yaşamıyor. Bilim insanları fermente süt ürünlerinin insanların laktoz intoleransıyla başa çıkmak için keşfettiği bir yol olduğunu da öne sürüyor.
Bu gen mutasyonunun insanlığın gidişatını değiştirdiğini söylemek de yanlış olmaz. Yapılan araştırmalarda eski çağlarda süt içebilen insanların süt içemeyenlere göre daha uzun ömürlü olduğu görülmüş. Bunun sebebinin kötü iklim koşullarında tarım ürünleri telef olsa da sütle beslenmeye devam etmeleri olduğu tahmin ediliyor.
Sütün insanlar üzerindeki bir diğer etkisinin de kadınların vücutlarındaki yağ dokusunu artırarak doğurganlık seviyelerini artırması olduğu belirtiliyor. Ayrıca insanların temiz su bulamadıkları dönemlerde yetiştirdikleri hayvanların sütlerini içerek hayatta kalmayı başardıkları da bir diğer teori.
Kaynak: Hürriyet