23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Geleceğin kentlisi

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

1973’te OPEC, Yom Kippur savaşında İsrail’i destekleyen ülkelere petrol ambargosu uyguladı. O sırada bölge ülkeleri emperyalizme karşı ulusal çapta mücadele edebiliyorlardı. Arap ülkeleri ve İran, petrolü bir silah gibi kullandılar. Irak (Baas) 1972’de petrol şirketlerini tamamen, İran (Şah) ise kısmen millîleştirmişti. Özetle, büyük bir petrol krizi patlak vermiş, vatandaş arabasına koyacak benzini bulamaz olmuştu.

Biz sosyalistler bu kriz meselesini fazla abarttığımız için, o sırada 21 yaşında olan bendeniz, insanlığın otomobil denilen teneke kutudan vazgeçerek bisiklet ve atlı arabalara döneceği şeklinde tuhaf bir hayale kapıldım. Şehirlerin içindeki yollar tamamen bisikletlere ayrılabilir, atları renkli püsküllerle süslü faytonlar eskisi gibi çıngırak çalarak tıkır tıkır dolaşabilir, apartmanların altına ahırlar inşa edilebilirdi. Çin’de alacakaranlıkta fabrikalara bisikletle giden binlerce işçinin fotoğrafına hayranlıkla baktığımı hatırlıyorum. Lenin’in “sosyalizm eşittir elektrifikasyon” demesi gibi, ben de neredeyse “sosyalizm eşittir bisiklet” demeye başlamıştım.

Fakat öyle olmadı. Kapitalizm petrol krizini aşmakla kalmadı, sosyalist ülkelerin duvarlarını da yıkarak otomobil üretimini akıl, mantık ve insaf sınırlarının ötesinde bütün dünyaya yaymayı başardı. Çinliler otomobile binmeye, o güzelim bisikletlerini terk etmeye başladılar. 2017 yılında Çin’de 364 milyon otomobil vardı; o yılın ilk çeyreğinde otomobil sahipliği 7,4 milyon artış göstermişti.

Hollanda, Almanya ve Kanada gibi gelişmiş kapitalist ülkeler bisiklet kullanımını teşvik ederek şehirlerin içinde trafik lambaları olan bisiklet yolları yaparken, bizim gibi her bakımdan az gelişmiş halkların otomobil edinme histerisine kapılmaları, kendi prestijli otomobil markalarını üretmeye çalışmaları, kent hayatını insana değil otomobile göre düzenlemeleri günümüzün tuhaf çelişkilerinden biridir.

Otobüs duraklarında insanlar tıklım tıkış beklerken binlerce teneke kutunun, tank gibi jiplerin trafiği tıkaması, sürücülerin korna çalarak camı açıp birbirlerine bağırıp çağırmaları, levyeyi kapıp dalmaları, hatta silah çekip ateş etmeleri bana her zaman çok tuhaf gelmiştir. Nasıl olsa gideceksiniz, niye feryat ediyorsunuz? Bütün sokakları kaplayan teneke kutular yüzünden şehirler tımarhaneye döndü. Adam ya da kadın işinden çıkıyor, bir saat boyunca sağa sola küfrederek teneke kutusunu sokup park edecek bir delik arıyor. Yürüse evine daha kolay varacak. Gözün gördüğü her yerde, kaldırımlara çıkmış, üst üste binmiş, renk renk çeşit çeşit teneke kutular! Bu kutuların, bana tamamen yabancı gelmekle birlikte, sıradan insana “şahane hayat yanılsaması” yaşatan bir cazibesi olmalı. Nitekim Hitler, ezilmiş Alman işçi sınıfını 1937’de halk tipi ucuz otomobillerle (Volkswagen) tavlamıştı.

Bisiklet kullanımını yaygınlaştırmalıyız. Yerel seçimlerde bisiklet yolu yapacak (yapabilecek) adaylara oy vermeli, teneke kutu trafiğine sokaklarda topluca meydan okumalıyız. İyice daralan kaldırımlarda yürürken ya da diğer sürücülere söverek araba kullanırken kasklı bir bisikletli görürseniz, biliniz ki geleceğin kentlisi odur ve sonunda sizin teneke kutularınızı, araba sevdanızla birlikte tarihin karanlıklarına gömecek ve otomobil denilen aleti “tarih müzesinde taş baltanın, çıkrığın ve el tezgâhının yanına” koyacaktır.

Geleceğin kentlerinde otomobil olmayacak. Kent içi ulaşım faytonlarla (!) olmasa da toplu ulaşım araçları ve bisikletle sağlanacak. Yakıtlı, elektrikli, solar ya da nükleer enerjili, karada kaçan, havada uçan ve denizde yüzen sınırlı sayıda otomobil sadece şehirlerarası yolculukta kullanılacak, sokaklara yığılıp her yerde üstümüze üstümüze gelmeyecek.

Sekiz yaşında bindiğim bisikletten 14 yaşında indim. Herhalde Kurban Bayramı öncesiydi, Maltepe’de kontrolü kaybederek bir koyun sürüsünün içine daldım. Bisikletim ve kalbim kırıldı. Bir daha almadılar: “Artık büyüdün, evladım!” Sonra, 36 yaşında Magusi marka bir Macar yarış bisikleti edindim. O zamandan beri farklı marka ve tipte bisikletlerimi sürerek kapitalizmin nihai çöküşünü ve insanlığın teneke kutu sevdasından vazgeçmesini bekliyorum.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019