Gerçekçi, lirik ozan: Gyula İllyes
Ünlü Macar ozanı Gyula İllyes (1902-1983), toprak emekçisi bir aileden gelmektedir. Gençliğinde birsüre Fransa’da kaldı ve orada, yenilikçi ozanlarla yakın dostluklar kurdu: Aragon, Eluard, Breton vb… İllyes’in dili, açık ve durudur. Gerek günlük yaşamla ilgili konuları, gerekse yaşlılık ve ölüm izleklerini işleyen şiirleri, yalın söylemlerle örülmüştür.
Pek çok şiir yazdı Gyula İllyes. Fransızca olarak da dillendirdiği şiirlerin yanında, tiyatro oyunları ve gezdiği ülkelerle ilgili anı yazıları da kaleme aldı.
Dünyaca ünlü ozan Gyula İllyes; insanların sorunlarını, gerçekçi ve lirik bir anlatımla dillendirdi hep.
***
SIĞINAK
Boşuna, hep o tatlı mı tatlı sözlerin.
Biliyorum, avutmak istiyorsun beni.
Ama sağlığımı geri veremezsin ki…
İflah etmez bir dert bu, nasıl anlatsam?
Bu derde ben ne dün düştüm, ne bugün!
Yok onu alt etmenin çaresi.
Ta ebeden dededen geliyor bu dert.
Azıcık da olsa onu yatıştırmak için hani
Ne ilacı var bu meretin, ne merhemi!
Hekimler bile zaten,
Dönüp bakmıyor bencileyin hastalara.
Bir günlüğüne de olsa tekmil ilaçları.
Kovamıyor içimdeki bu ürkünç afakanı!
Hodri meydan çekmek kalıyor geriye
Yada boyun eğmek ona - geç kaldık mademki.
Yok bu illetin bundan başka çaresi!
İhtiyarlık diyorlar bu illete, baba-dede yadigarı.
Ve nasıl da vurup yaralıyor beni öylesine,
Dönüp bakamıyorum aynalara bile!
Hani içini yiyip eleyen kanser yüzünden,
Derisi solmaya başlayan biri
Yada yediği ürkünç bir vurgunun izini,
Alnında taşıyan bir gariban,
,Belki anlayabilirdi beni.
Her an kapımı çalabilir ölüm.
Böyle düşünüyorum hep,
Sen de öyle tanı beni.
Ellisinden sonra zaten, biliyor musun,
Bir can çekişmesi gibidir yaşam…
Yorma kendini boşuna,
Uzaklaştırmak için hani,
Eski gücünü çoktan yitirmiş,
O kadim korkularımdan beni.
Benim dert ortağım, sadık yoldaşım,
İsterdim kullanasın o kadınlık yeteneğini.
Ben kaçınılmaz sonuma geldiğimde,
O zaman bana öğretsen diyorum,
Titreyip ürkmeden bir insan,
Nasıl durmalı dimdik ve hiç ardına bakmadan,
Anasının kucağındaki bir bebek örneği.
Ve o son yazgım gelip çattığında da kılıcımla,
Kesiversem diyorum o düğümü İskender gibi! .
Ve can dostum, dinle şu eski dizeleri:
„Verirken son nefesimi, seni görmeliyim seni,“(*)
Benim de o vaktim geldiğinde,
Sana çevireceğim gözlerimi. Dur daha bitmedi sözüm:
"Ve ölüm döseğinde, tutmak istiyorum seni, o bitkin ellerimle. "(**)
Ve ben öldüğümde de,
N’olur, tutsun hemen düşen ellerimi ellerin.
Gördüm kadim insanseverliğini siz kadınların,
Nasıl da saf öylesine!
Bilirim, hani kan revan içindeki bir insanı bile,
Sevip okşarsınız hemen bir çocuk gibi…
Ve aşkla ölüm, aynı yatakta mademki,
Mademki ölüm çırılçıplak soyuyor
Ve kirletip aşağılıyorsa bizi;
İster kirli, ister soylu olsun benim de sonum,
Bilirsin gizlim saklım olmadı senden
Ve hep sen korudun mahremiyetimi.
O yüzden utancı ve çirkinliğiyle, sevgilim,
Gelip çatınca o son felaketim,
Tut hemen ellerimden bir anne gibi,
Hani geçeyim seninle, o son eşiği…
(Çeviren: Yaşar Atan)
***
Yeni yılda en içten dileklerimizin gerçekleşmesi dileğiyle, her zamanki gibi, birkaç dize de bizden, diyorum:
ZORDUR YAVRUM
Zordur yavrum
Alışmak çocukluk sonrasına
Hele uyanmak
O güzelim eski uykularından
Zehir zemberek gelir sana dünya
Düşlerin bir bir kayar avuçlarından
Ama üzülme
Bir dünya göndereceğim sana
Mavi yeşil renklerde
Başka renkler de eklersin istersen
Bu mavi dünyaya yarenlerinle
Şekillendirirsiniz artık
Bütün karaları denizleri
Ve yaşarsınız düşlerinizi birlikte
Dünya daha da güzelleşir
O masum ellerinizde...
(Yaşar ATAN)
NOT: Bütün okurlarımın yeni yılını en candan dileklerimle ve sevgiyle kutluyorum...
***
Mitolojiyle ilgilenen okurlarımız için son çıkan kitabımız:
HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ
(Boyalı Kuş Yayınları)