Güçlü Almanya Türkiye’nin yararınadır
Almanya’da seçimler oldu. Aydınlık’ın 2. sayfasındaki Özgürlük Meydanı’nda Almanya tartışmalarını hep birlikte izliyor ve çok şey öğreniyoruz.
Almanya seçimlerine nereden bakıyoruz?
| Türkiye’den, Almanya’da yaşayan Türklerin penceresinden ve Mazlumlar ve Gelişen Ülkeler Dünyasından.
Almanya seçimleri bizi öncellikle Vatan Savaşımız açısından ilgilendiriyor. Batı Asya’daki cepheleşmede Almanya hangi mevzide olacak, aslında bütün insanlığı ilgilendiren soru budur.
ALMANYA’DA YÜKSELEN EĞİLİM
Evet doğrudur, Almanya Atlantik sistemi içindeydi. Ancak aynı Almanya, Fransa ile birlikte ve hatta ondan bir adım önde Avrupa Birliği (AB)’nin önderidir. Avrupa, ABD’ye bağımlı olmak istemiyor. Almanya, bu eğilimin başını çekmektedir.
Olaylar çarpıcı:
| ABD Başkanı Trump, Almanya Başbakanı Merkel’in elini sıkmadı. Nezaketsizliğin de ötesinde bu kabalığın bir anlamı var. Trump’ın temsil ettiği ABD, özellikle iki ülkenin ekonomik gücünden, özellikle dışsatım yeteneğinden rahatsız: Çin ve Almanya.
| Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel, “Ortadoğu’nun Trumplaşmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Sert bir çıkış, kararlılık dile getiriliyor.
| Almanya seçimlerinde Atlantik sistemine en bağımlı partilerde bile, ABD ve NATO’yu sorgulayan bir söylem gelişmeye başladı. Sosyal Demokrat Parti (SDP) dahi, ABD’ye daha mesafeli durmaya başladı.
| Almanya’da, ABD’den bağımsız bir askerî güç inşası talebi yükseliyor.
| Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan ezikliği ve utancı üzerinden atmak istiyor. Kamuoyunda ve bütün partilerde bu istek görülüyor.
| Almanya’nın Rusya ile vazgeçemeyeceği bağlantıları var. Enerji boru hatları iki ülkeyi birbirine bağlıyor.
| Almanya, yüzünü Çin’e çevirdi. Helmut Schmidt bu yönelişin kaptanıydı. Şimdi herkesin bakışları Pasifik’te. Çünkü Dünya Ekonomisinin ağırlığı orda.
TÜRKİYE’NİN PENCERESİ
Toplam olarak bakarsak önümüzdeki süreçte, Almanya’da ABD’ye kafa tutma eğiliminin güçleneceğini göreceğiz. Bu yöneliş, Türkiye’nin de yararınadır.
Bu satırları yazarken, ABD’nin Irak’ın kuzeyine büyük bir silah yığınağı yaptığı haberleri geldi. Irak yöneticileri, bu yığınağın terörle mücadele ölçüleri içinde olmadığını belirtiyorlar. Her şey açık: ABD, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine karşı askerî hazırlık içindedir. Öncelikle de Türkiye ve İran’a karşı.
İşte biz, Almanya’yı bu koşullarda izliyoruz. Aslında “izlemek” eylemi de yerinde değil. Bu sürece taraf olarak katılıyoruz. Vatan Partisi olarak, aynı Suriye, İran, Irak, Rusya ve Çin ilişkilerinde olduğu gibi, Almanya ile de dostluğun inşası için üzerimize düşeni yapacağız.
Almanya, Türkiye’nin üçüncü büyük ticaret ortağıdır. En çok dışsatımı Almanya’ya yapıyoruz. Almanya’da üç milyondan çok Türk yaşıyor. Almanya herhangi bir ülke değil, dünya için de Türkiye için de önemli ülkelerin ilk sıralarında yer alıyor.
TRUMPLAŞMANIN KARŞISINDAKİ ALMANYA
Türkiye-Almanya ilişkileri, yalnız ekonomik çerçeve içinde ele alınamaz. Almanya ile güvenlik alanında da ortak çıkarlarımız var. Türkiye’nin Batı’daki güvenlik sınırı, Almanya’dan başlar. Almanya’nın güvenliği ise, İran ve Türkiye’den başlar. Alman Dışişleri Bakanı’nın “Batı Asya’da Trumplaşmaya” karşı tavır alması, bunu gösteriyor. Bu önemli duruş, bizim tutacağımız halkayı da belirliyor. Almanya ile Türkiye’nin ortak mevzisi bu ifadeyle belirtilmiş oluyor. Ortadoğu’da Trumplaşma, açıktır ki İkinci İsrail’in başka deyişle Kürdistan’ın kurulmasıyla olur. Almanya’nın bütün stratejik müttefikleri, Rusya’dan Çin’e kadar Irak’ın bölünmesine karşıdırlar. Almanya da bu cepheden kopamaz. Türkiye yöneticileri, Alman devlet yöneticilerine sövüp saymak yerine bu gerçeği görmelidirler. Biz görüyoruz ve gereğini yapmak için kolları sıvamış bulunuyoruz.
ALMANYA’DA DİKKAT ÇEKİCİ İŞARETLER
Alman kamuoyunda ve partilerinde, müthiş bir Tayyip Erdoğan düşmanlığı var. Bu düşmanlık, Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinin ötesinde Türkiye’ye karşı bir tavır. PKK ve FETÖ terör örgütlerinin korunmasında, “Ermeni soykırımı” yalanlarına itibarda, Almanya’da yaşayan Türklere tavırda vb hep bunu gördük. Şimdi bu tavrın değişebileceği yönünde işaretler saptamaktayız. Son örneğine Almanya’dan Sayın Ahmet Gürle dikkat çekti. Okuyucumuzun uyarısı üzerine Almanya’nın ağırbaşlı diye nitelenen Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetesinde 29 Eylül 2017 günü yayımlanan “Putschisten in der Türkei” (Türkiye’deki Darbeciler) başlıklı yazıyı okudum. Michael Martens’in yazdıkları, Alman kamuoyunun Türkiye gerçeğini anlamaya başladığı konusunda umut verici, en azından Türkiye’ye karşı sert siyasetin tartışılması için bir başlangıç değerinde. Daha birkaç ay önce Alman İstihbarat Başkanı, Fetullah Gülen’in 15 Temmuz 2016 darbesiyle ilgisi olmadığını söylüyordu. Şimdi Atlantik eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung, 15 Temmuz Darbecilerini sergiliyor. Bu eğilim, yalnız Alman sanayicilerinin Türkiye’den bekledikleri dışsatım taleplerini değil, Almanya’nın Batı Asya siyasetindeki yönelişleri de yansıtıyor.
ÇOK KUTUPLU DÜNYANIN GÜÇLÜ ALMANYASI
ABD’nin küresel efendilik iddiası çök müştür. Trump’ı ABD Başkanlığı koltuğuna oturtan gerçek budur. Dünya, Çok Kutuplu olacak. Bu Çok Kutuplu Dünya, ekonomisi en güçlü ülkelerden ibaret değildir. Gelişen Dünya Ülkeleri de, bölgesel birlikler kurarak, yeni dünya dengelerinde ağırlıklar oluşturuyorlar. Batı Asya’da oluşan birlik, bu ağırlıklardan biridir ve Dünya barışının ön cephesidir. Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Mercan arkadaşımız, Aydınlık’a ve Teori dergisine yazdığı tahlillerde hep bu gerçeği işiyor.
Bu tabloda Almanya’nın güçlenmesi, Türkiye’nin ve insanlığın yararınadır. Çünkü Güçlü Almanya, ABD’ye karşı güçlü olacak.
TAŞLAR YERİNE OTURUR
Almanya, Türkiye’ye sırtını dönerek Batı Asya siyaseti inşa edemez.
Almanya, üç milyon Türk işçisinin Atatürk Türkiyesinden geldiği şansını değerlendirmek durumundadır.
Bu nedenlerle Almanya’daki “Türkenhass” denen Türklere husumetin geleceği yoktur. Berlin’de Nevzat Genç kardeşimiz söylüyordu. Türk işçileri olmazsa, Almanya’nın geleceği karanlıktır. Genç nüfus yetersiz, o nedenle gelecekte Alman sanayisine kim emek verecek?
Almanya-Türkiye ilişkileri düzelecektir. Bu bir zorunluluktur.
Taşlar, yer çekimine bağlıdır ve yerine oturur.
GÜÇLÜ ALMANYA HİTLER ALMANYASI OLAMAZ
Bu değerlendirmelere rağmen, Güçlenen Almanya’nın Nazileşeceği iddialarına da rastlıyoruz.
Güçlü Almanya, Hitler Almanyası olamaz. Çünkü Hitler Almanyasını saldırganlığa iten dinamikler bugün yok. Almanya istese de, Nazi Savaş Makinasını kuramaz. Hitler olmak, isteğe bağlı değildir.
Hitler’i yükselten dünya koşulları olmadığı gibi, Alman büyük sermayesinin Hitler’i omuzunda taşıyan gücü de yok. ABD ve Rusya’nın ortasındaki bir Almanya, bir kez daha dünya ölçeğinde bir hesaplaşmaya kalkışamaz.
Bugün Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, ABD, Fransa ve Gelişen Ülkelerin bulunduğu dünyada, Hitler ancak tarihsel bir maceradır. Nazi Almanyası aranıyorsa, gözler Atlantik’in öte kıyısına çevrilmelidir.
Güçlü Almanya, Türkiye’ye ve Batı Asya ülkelerine karşı güç denemeleri yapamaz, askerî gücü yok. Kuracağı askerî güç de, Batı Asya ülkelerine karşı değil, Batı Asya’nın “Trumplaşmasına” karşı olacaktır.
Güçlü Almanya, kendi ülkesinde Türk ve İslam düşmanı siyasetlere de yönelemez. O zaman güçlü olmaz, kendi içinde huzursuzluk yaratır ve Atlantik sisteminin ağından kurtulamaz.
Alman aklı ve Alman devlet geleneği bunu anlayacak yeteneklere sahiptir. Kaldı ki, bizim de yeteneğimiz var, onlara bunu gösterebiliriz.
GÜÇLÜ ALMANYA VE GÜÇLÜ TÜRKİYE
Güçlü Almanya, ABD’ye karşı güçlü olmak zorundadır.
Güçlü Almanya, Türkiye’nin ve insanlığın yararınadır.
Güçlü Türkiye de, Almanya’nın ve insanlığın yararınadır.
Güçlü Türkiye ve Güçlü Almanya, birbirini besleyen ağırlıklardır.