23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

10 soruda istikşafi görüşmeler

Türkiye ile Yunanistan arasındaki 'istikşafi' görüşmelerin 61'ncisi, 25 Ocak'ta İstanbul'da düzenlenecek. Görüşmelere ilişkin hem Türk hem de Yunan kamuoyunda ciddi itirazlar bulunuyor. Peki istikşafi görüşmeler gerçekte nedir, masada neler olacak, Türk ve Yunan tarafının tezleri neler...

10 soruda istikşafi görüşmeler
A+ A-
TEVFİK KADAN
  • 1) İstikşafi görüşmeler nedir?

'İstikşafi' kelimesi; araştırarak bulma anlamına geliyor. İngilizce 'exploratory' kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanılıyor. Diplomaside ise sorunların tanımı konusunda bile anlaşamayan tarafların, meselelere daha geniş bir çerçeveden bakacaklarını ifade ediyor. Yani ilk aşamada bağlayıcılıktan uzak, keşif amaçlı çalışmalar gibi görünüyor. Tarafların uzlaşı sağlaması durumunda ise konu siyasi otoriteye sunularak somut adımlar için değerlendirme süreci başlıyor.

  • 2) Nasıl başladı, nasıl devam ediyor?

Türkiye ve Yunanistan'ın Adalar Denizi'ndeki sorunları görüşmek için geliştirdikleri 'istikşafi görüşmeler' mekanizması, Avrupa Birliği'nin 1999 Helsinki Zirvesi kararlarına dayanıyor. 2002'de başlatılan görüşmeler, 2016'da askıya alınmıştı. Türkiye'nin görüşmelerin devam etmesi yönündeki talebi ise Ayasofya kararı nedeniyle Atina tarafından reddedilmişti. Daha önce Adalar Denizi'ndeki sorunların masaya yatırıldığı görüşmelerde, ilk kez Doğu Akdeniz'in de gündeme gelmesi bekleniyor.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 61.tur için yeni olan durumu şöyle anlatıyor: "Türkiye ile oturup konuşmak, hiç konuşmamaktan çok daha iyidir. Türkiye ile aramızdaki Ege ve şimdi de Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının belirlenmesini amaçlıyoruz."

  • 3) Adalar Denizi'ndeki anlaşmazlık konuları neler?

Adalar Denizi'nde karasuyu ile başlayan; kıtasahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge, arama-kurtarma sorumluluk sahası, FIR Hattı (Uçuş Bilgi Bölgesi) ve gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması ile devam eden; nihayetinde konunun egemenliği antlaşmalarla Yunanistan'a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklara (EGAYDAAK) dayandığı bir dizi anlaşmazlık bulunuyor. Yunanistan, temel politikası çerçevesinde sadece deniz yetki alanlarının belirlenmesi sorununu ele almak isterken Türkiye, tüm sorunların bir paket halinde görüşülmesini talep ediyor.

  • 4) Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlık konuları neler?

Yunanistan; Girit, Kerpe, Kaşot ve Rodos adalarının kendi Münhasır Ekonomik Bölgeleri olduğunu iddia ederek Güney Kıbrıs'ın MEB'i ile karşılıklı deniz sınırı çiziyor. Türkiye ise bu adaların Doğu Akdeniz'de değil Adalar Denizi'nde bulunduğunu (3 Aralık 2010 tarihinde Uluslararası Hidrografi Organizasyonu'na deklare edilen harita); Yunan anakarasına 200 milden daha yakın ve ters tarafta oldukları için de 6 millik karasuyu dışında bir deniz yetki alanlarının olamayacağını; dolayısıyla Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'e kıyıdaş ülkelerden biri olmadığını belirtiyor. Meis'in ise Türkiye'nin kıyı uzunluğu karşısında dikkate dahi alınmaması gerektiğinin altını çiziyor.

  • 5) Yunanistan'ın Adalar Denizi'ndeki dayanakları neler?

İki tarafın Adalar Denizi'ndeki tezleri, esas olarak Lozan Barış Antlaşması'nın 16. maddesinin farklı yorumlanması nedeniyle ayrışıyor. Yunanistan, md. 16'nın Anadolu sahillerinden itibaren üç milin dışında kalan (md. 6/son ve 12/son c.) adalar için genel bir feragat hükmü olduğunu, bu nedenle İtalya ve Türkiye'ye bırakılan adaların sınırlayıcı şekilde sayıldığını, 4 Ocak 1932 Antlaşması ve onun eki olduğunu ileri sürdüğü 28 Aralık 1932 tarihli belge ile Türkiye ile İtalya arasında sınırın çizilmiş olduğunu, bu sınırın İtalya'ya halef olması nedeniyle Yunanistan ile Türkiye arasında da geçerli olduğunu, dolayısıyla Lozan'da Türkiye'ye 3 mil içinde bırakılan adalar dışındaki tüm adaların kendisine ait olduğunu iddia ediyor.

Buna ilaveten BMDHS’nin 3. maddesinde karasularının azami genişliğinin 12 mil olarak belirlendiğini, adaların deniz alanlarının ise 121. maddede ayrıca düzenlendiğini, bu iki maddeye dayanarak adalarına kara ülkesindeki gibi düzenlemeler yapabileceğini, hava sahasını da paralel olarak belirleyebileceğini, yani her adasının 12 mil deniz ve hava sahasına sahip olması gerektiğini ileri sürüyor.

  • 6) Türkiye'nin Adalar Denizi'ndeki dayanakları neler?

Türkiye ise hem örf adet hukukuna hem de hakem mahkemesi kararlarına göre 12 mil ifadesinin her durumda uygulanabilecek genel ve tekdüze bir kural olmadığını belirtiyor. Başka bir ifadeyle 3. madde, karasularının 12 mil olduğunu değil, coğrafi ve hukuki açıdan mümkünse 12 mile kadar çıkarılabileceğini beyan ediyor. Nitekim Türkiye BMDHS'ye taraf olmadığı için 3. maddeden kaynaklanan ahdi bir yükümlülüğü de bulunmuyor. Adalar Denizi'nin özel durumu göz önüne alındığında, buradaki deniz sınırlandırmalarının karşılıklı bir andlaşma ile yapılmasının zorunluluğu görülüyor. Sözleşme'nin 15. maddesi ve örf ve adet hukuku da, karasuları sınırlandırmasında özel durumların varlığı halinde, adalara diğer kara ülkelerinden daha az etki tanımanın ya da hiç etki tanımamanın mümkün olduğunu gösteriyor.

Lozan Antlaşması’nın 16. maddesine ilişkin ise Türkiye; bunun bir feragat hükmü olmadığını, üç mil ilkesinin de bu mesafe dışındaki adalar üzerindeki haklarını sona erdirmediğini, bu nedenle İtalya ve Yunanistan'a devredilen adaların md. 12 ve 15'te sınırlayıcı bir şekilde sayıldığını, 28 Aralık 1932 belgesinin hiçbir zaman geçerli bir uluslararası antlaşma haline dönüşmediğini, uluslararası mahkeme kararlarında da işaret edildiği gibi Yunan uygulamalarının uluslararası antlaşmalarla tespit edilmiş sınırları değiştiremeyeceğini belirtiyor.

  • 7) Türk kamuoyu neden tepki gösteriyor?

Türk kamuoyu, istikşafi görüşmelerde Yunan tarafının Doğu Akdeniz'i de masaya getireceğini belirterek görüşmelere itiraz ediyor. Doğu Akdeniz'le ilgili herhangi bir görüşmenin taviz olacağı, bunun sonucunda Türkiye-Libya anlaşmasının kadük duruma düşebileceği belirtiliyor. Adalar Denizi'nde ise Yunan tarafının kıtasahanlığı dışındaki herhangi bir konuyu görüşmemek üzere 14 ve 16 Ocak 2015 tarihinde parlamentosunda karar aldığı; dolayısıyla paket halinde yapılamayacak bir görüşmenin Türkiye'nin aleyhinde ilerleyeceği ifade ediliyor.

  • 8) Yunan kamuoyu neden tepki gösteriyor?

Yunan kamuoyu ise istikşafi görüşmelerin Ankara'nın bir "oyunu" olduğunu iddia ediyor. Türkiye'nin herhangi bir şekilde taviz vermeyeceğini ve sadece Atina'yı oyalayacağını iddia eden Yunanlar, masaya güçsüz oturduklarını belirtiyor. Ünlü Yunan Profesör Krya Adam'a göre Atina şu tavizlerin verildiği bir dönemde masaya oturuyor:

- Mısır ile yapılan anlaşmayla birlikte 28 derece batı meridyeninin doğusu Türkiye'ye teslim edildi.

- Girit'e yüzde 40, Kerpe'ye yüzde 20 etki tanınarak Yunanistan'ın adalar tezlerinin altı boşaltıldı.

- 10 Ekim 2019'da Yunanistan Parlamentosu, Rodos ve Meis'in Adalar Denizi'nde olduğunu kabul ederek, 12 millik karasuyu hakkından feragat etti.

- Türkiye tarihte ilk kez Atina FIR (LTAA) içinde NOTAM yayınlayarak Rodos ile Meis arasındaki bölgenin kendi egemenliğinde olduğunu ilan etti. Yunan tarafı ise Türkiye'yi ne BM Güvenlik Konseyi'ne ne de ICAO'ya şikayet etti.

- Başbakan Miçotakis, Kasım 2020'de 6 millik karasuyu ve 10 millik FIR Hattı'nı kabul etti. Türkiye'nin bu sınırları dahi ihlal etmesine ise tepki göstermedi.

  • 9) İki tarafın gerçek beklentisi ne?

Türkiye, istikşafi görüşmeler ile bir AB-Türkiye sorunu haline getirilmeye çalışılan anlaşmazlık konularını, yeniden Yunanistan-Türkiye eksenine oturtmaya çalışıyor. Üçüncü tarafların bölgeye müdahalesinin iki taraf için de kayıp olacağını belirten Ankara, bu görüşmeler ile AB'nin tarafsız bir pozisyona çekilebileceği değerlendiriliyor.

Yunanistan ise Türkiye'yi anlaşmaz, uzlaşmaz ve masayı terk eden taraf pozisyonuna sokmak istiyor. Böylece Avrupa Birliği'ni daha kolay ikna edebileceğini ve sorunların içine çekebileceğini hesaplıyor.

Esas olarak iki tarafın da istikşafi görüşmelerden herhangi bir somut netice beklentisi görünmüyor.

  • 10) Kırmızı çizgiler neler?

Türkiye'nin istikşafi görüşmeler öncesinde kırmızı çizgi olarak açıkladığı konuların başında Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanı anlaşması geliyor. Bu anlaşma Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'e kıyısı olmadığını teyit ediyor. Yunanistan tarafı ise deniz yetki alanları dışındaki tüm konuların kırmızı çizgileri olduğunu iddia ediyor.

Son Dakika Haberleri