100 yılda Meşrutiyetlerden Cumhuriyete Kemalizm ve sol
Atatürk ilkeleri sosyalistler tarafından olumlu karşılanmış, siyasal toplumsal gelişme için elzem kabul edilmiştir. Diğer yandan da ideolojik sınırlar çizilmeye çalışılmıştır.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutluyoruz. Her kutlama çağımızda emperyalizme karşı bir sıcak savaşı da gündeme getiriyor. Filistin halkının, başta ABD emperyalizminin piyonu Siyonist-faşist İsrail devletine karşı direnişi devam ediyor. Filistin halkının zaferi, tarihte tıpkı Nazilere olduğu gibi bütün faşistlere büyük bir ders niteliği taşıyacaktır. FKÖ ve HAMAS başta olmak üzere bütün Filistin kuvvetlerinin İsrail terörüne karşı savaşını selamlıyor ve zaferin bizim olacağına yürekten inanıyoruz.
Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, felsefesi, ideolojik siyasal yönelimleri tartışılmaya devam ediyor. 1960’lardan günümüze canlılığını koruyan bu tartışmalarda ülkemizde genel olarak sol siyasal hareketler bakımından da güncelliğini korumaktadır. Savaş emperyalizmle mazlum halklar arasında sürüyorsa elbette bu savaşın tarihsel ideolojik arka planında da sürmesi kaçınılmazdır. 1990’lar sonrasında emperyalistlerin ulus devletlerin çözülüşünün hızlandırıldığı siyasal süreçlerde ezilen ülkelerin milli moral değerleri büyük bir tarihsel ve güncel ideolojik bombardımanla karşı karşıya kaldı. Bu bakımdan yüzüncü yılında Cumhuriyet, Atatürk ve milli değerlere bakışta doğru ve nesnel bir bakışın olgunlaşması ve milletimizin tarihsel bilgi kirliliğinden arındırılması günümüz vatansever aydınlarının en önemli görevlerindendir.
MEŞRUTİYET’LERDEN 1960’LARA SOL
Özel olarak Türkiye’de Sol hareketlerin Cumhuriyete ve devrimlere bakışını değerlendirmek gerekirse bir gazete yazısı olması hasebiyle genel hatlarıyla Meşrutiyetlerden 1960’lara ve 1960’lardan günümüze bir perspektifle bakmak yerinde olacaktır.
Ülkemizde 2. Meşrutiyet dönemine kadar Selanik başta olmak üzere cılız sosyalist örgütlenmelerden bahsetmek gerekir. 2. Meşrutiyet devrimimizin sağladığı özgürlük ortamının da etkisiyle sosyalist fikirler kendisine yer bulmaya başlamıştır. 1910 yılında kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın kurucusu Hüseyin Hilmi esas olarak Baha Tevfik’in fikirlerinden etkilenmişti. Bunun yanında bu dönemde Ali Namık, Nüzhet Sabit, Parvus Efendi gibi aydınlar dönemin sosyalist aydınları olarak öne çıkmışlardır. Baha Tevfik esas sosyalist kimliğini 1908 Devrimi’nden sonra gösterse de daha 1890 yılında yayınladığı Felsefe-i Ferd kitabında sosyalist düşüncelerden söz etmiş, çeşitli yayın organlarındaki yazıları ile materyalizm ve sosyalizmin yayılmasına çalışmıştır. Elbette Türkiye’de diğer fikir akımlarında olduğu gibi sosyalist fikirler de esas olarak ciddi bir şekilde 1908 Hürriyet Devrimi’yle kendisini ifade etmeye başlamıştır. Zafer Kars’a göre meşrutiyetlerle olgunlaşan burjuva demokratik hareketler tarihi, hareketin itici gücü olan halkın feodalizme ve emperyalizme karşı mücadelesinin tarihidir. 1906-1908 yılları arasında Anadolu’nun birçok kentinde baş gösteren ayaklanmalar protesto gösterileri ve direnişler bu tarihin en canlı, en ilgi çeken olaylarındandır.1
İTTİHATÇILARIN HALKÇI GÖRÜŞLERİ
Devrimin getirdiği görece özgürlük ortamı gerek işçi hareketinde bir canlanma gerekse buna koşut sol fikirlerin serpilmesine olanak sağlamıştır. Ancak İttihat ve Terakki’nin 2. Meşrutiyet sonrası işçilere karşı tutumunda değişiklikler olmuş, daha önceki ılımlı hava yerini yasaklamalara bırakmıştır. 2. Meşrutiyet sonrasına genel olarak bakılacak olursa bu noktada Türkiye’de sosyalizmin kendine bir mecra bulmasında esas olarak küçük sosyalist örgütlenmelerden çok merkezi düzeyde İttihat Terakki’nin halkçı ve sosyalist görüşlere yaklaşması belirleyici olacaktır. İttihat Terakki’nin resmi ideolojisi olan Türk milliyetçiğinin halkçı bir kökene dayanması bunda en önemli arka planı oluşturmuştur. Yusuf Akçura, Hüseyinzade Ali, Mustafa Suphi vb. gibi Rusya’da eğitim gören aydınların etkileri, dönemin siyasi sürecini de derinden etkileyecek, Cumhuriyet sonrasına kalan sosyalist mirasın oluşmasında ve İttihatçı kadroların halkçı doğrultularının oluşmasında tayin edici olacaktır. 1908 Hürriyet Devrimi’yle birlikte daha sosyalist fikirler iktidara gelmemiş olsa da İttihatçı kadrolar tarafından tartışılmış, düşünsel bir atmosferin dinamikleri ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz 2. Meşrutiyet’le birlikte, bir siyasal parti hayatının başlaması bunda belirleyen etkenlerden biridir.2 Özellikle devlet sosyalizminin benimsenmesi bu sürece denk gelmiştir.3 Son yıllardaki araştırmalarda, Jön Türkler’in bu dönemde sosyalist fikirlere yönelmesinin Atatürk’ü de etkilediği görülmektedir. Atatürk’ün daha ilk devrimci örgütlenmelere giriştiği 1904 yılında yazdığı bir notta “Evvela sosyalist olmalı maddeyi anlamalı” yazdığı görülmüştür.4 Türk Devrimi’ne Ekim Devrimi’nin etkileri özellikle milli mücadelenin liderlik düzeyinde de kendisini göstermektedir. Halkçılık Beyannamesi ve Mustafa Kemal’in bu dönem yaptığı halkçılık ve sosyalizm vurguları bunun en önemli göstergeleri olacaktır.
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminin en önemli iki sosyalist siması Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’dir. Bu liderler gerek yaşadıkları dönem liderlik ettikleri parti ve gruplara yaptıkları liderlikle, gerekse yazdıklarıyla Türk Devrimi’yle ilişkileri en çok tartışılan simalar olmuşlardır. Düşünceleri ve eylemleriyle Türkiye sosyalist hareketini uzun yıllar etkilemek bakımından Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’ye, Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat Baraner ve Mihri Belli’yi de eklemek gerekir.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE SOL VE CUMHURİYET
Cumhuriyet döneminin en önemli iki sosyalist simasından biri olan Şefik Hüsnü, Fransa’da tıp öğrenimi gördüğü dönemde Fransız sosyalistlerinden etkilenmiştir.5 Sonraki yıllarda Komintern’in üst düzey organlarında aktif görevler üstlenen Hüsnü, kendinden önceki sosyalistlere göre teorik olarak Türk sosyalizminde önemli bir aşamayı ifade etmektedir. Hüsnü’nün siyaset sahnesine çıkması, sosyalistlerin ciddi bir sosyalist partiye kavuştuğu sürece önderlik etmesi bakımında da önemliydi. 20 Eylül 1919 yılında Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası’nı kurmuş, parti kuruluşundan sonra milli mücadeleyi ve Kemalistleri destekleyen bir siyaset izlemiştir. TİÇSF programında Büyük Millet Meclisi’nin millet egemenliği ve saltanatın kaldırılması kararlarını benimsedikleri ifade edilmiştir. Ayrıca Aşarın kaldırılması, eşit oy hakkı, dernek kurma, grev yapma hakkı, 8 saatlik iş günü, eşit ve ücretsiz eğitim hakkı gibi konular yer almıştır.6 Hüsnü TİÇSF adına TBMM’ne gönderdiği bir telgrafta, partisinin Kurtuluş Savaşı hareketini desteklediğini belirtmiştir. Hüsnü’nün Cumhuriyet kurulduktan sonraki Kemalist iktidara karşı tutumu ise belli noktalarda değişiklikler göstermektedir. Hüsnü’ye göre “düşünceler kadar ahlaki, hukuki, dini anlayışlarımız da toplumda geçerlikte olan üretim tarzı ve üretim ilişkileri ile sıkı sıkıya bağlıdır.”7
MUSTAFA SUPHİ ÇİZGİSİ
Bu dönemin ikinci en önemli siması ise Mustafa Suphi’dir. Suphi İstanbul’da ve Paris’te hukuk eğitimi görmüştür. 1908 yılında Paris’ten ülkeye dönen Suphi sürgüne gönderileceği 1913 yılına kadar çeşitli yayın organlarında yazılar yazdı. Bu dönemde “Milli Meşrutiyet Perver Fırkası’nı kurmak için İfham (Uyarı) gazetesini çıkarıyordu. Bu dönemin ikinci en önemli siması ise Mustafa Suphi’dir. Suphi İstanbul’da ve Paris’te hukuk eğitimi görmüştür. 1908 yılında Paris’ten ülkeye dönen Suphi sürgüne gönderileceği 1913 yılına kadar çeşitli yayın organlarında yazılar yazdı. Bu dönemde “Milli Meşrutiyet Perver Fırkası’nı kurmak için İfham (Uyarı) gazetesini çıkarıyordu. Sürgünden bir yıl sonra Rusya’ya kaçmış, burada Bolşevikler ve Türkiyeli sosyalistlerle ilişkiye geçmişti. Buradaki Türk savaş esirleri arasında sosyalist faaliyetlerde bulundu. Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’da yayınlanan ilk Türk komünist gazetesi olan “Yeni Dünya”yı çıkardı. Rusya’da kaldığı dönemde buradaki sosyalistleri birleştirmeyi hedefleyen çalışmalar yürüttü. Türkiye Komünist Partisi’nin kurulması amacıyla atılan en önemli adım 25 Temmuz 1918’de Moskova’da toplanan Türk Sosyalistleri Konferansı oldu. Türk sosyalistlerini birleştirme çalışmalarının en önemli sonucu 1 Eylül 1920’de toplanan Bakü Kongresi olmuştur. Bu kongrede bizzat Suphi ve arkadaşlarının hazırladığı tüzük ve program teklif edildi. Böylece ülke çapında faaliyet gösterecek olan Türkiye Komünist Partisi kuruldu. Savaş yıllarında, TKP’nin kuruluş döneminde TBMM ile de ilişkiye geçen Suphi, Bolşevik Devrimi’nin desteğini sağlamak için çalışmalarda bulundu. TKP’nin kuruluşu sonrası bizzat Mustafa Kemal tarafından Anadolu’ya davet edildi. Suphi ve arkadaşları Anadolu’ya geçtikten sonra 28 Ocak 1921’de Trabzon da öldürüldü.8
MİLLİ MÜCADELEYE DESTEK
Suphi ve arkadaşlarının Millî Mücadele’ye desteği Bakü Kongresi kararlarında ifadesini bulacaktır.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının tutumu milli mücadeleyi desteklemek noktasında önemli bir siyasal, düşünsel olgunluğu ifade etmektedir. Suphi TKP’nin kuruluşu sonrası Mustafa Kemal’e gönderdiği mektupta desteğini şöyle dile getirmektedir: “Teşkilatımız Bakü Kongresi’nde bir program ve teşkilat tüzüğü kabulü ile parti haline geçtikten sonra memlekette hemen izleyeceği siyaseti saptamıştır. Türkiye Komünist Partisi’nin Büyük Millet Meclisi Hükümetini emperyalist devletlerle savaştığı müddet süresince bütün gücüyle desteklemeye, savaş cephelerinde zaaf ve dağılmaya sebep olacak her türlü aşırılıktan kaçınmaya karar verdiği gibi, zulüm ve iğtisaba karşı mücadele hislerinin halk sinesinde derinleşmesini sağlamak üzere faaliyete geçmeye lüzum görmüştür ki bunu kanuni şekilde cereyan etmesi için Büyük Millet meclisi Hükümetince gereken müsaadenin esirgenemeyeceği ümit edilmektedir.9
Komünistler bu dönemde Türkiye Komünist Partisi adıyla hareket edecek ve Şefik Hüsnü önderliğinde mücadelelerine devam edeceklerdir. Türk sosyalistlerinin Cumhuriyet sonrası Kemalizm’e bakışı gerek koşulların değişikliğe uğraması gerekse Kemalist iktidarın kendi konumunu pekiştirmesi gibi nedenlerle değişikliğe uğrayacaktır. Hüsnü ve partisinin Kemalizm’e karşı doğrudan tavır almasında belirleyici dönem İzmir İktisat Kongresi sonrasıdır. Dönemin sosyalistleri İktisat Kongresi’yle birlikte Kemalist hükümetin ekonomik yönünü burjuva ekonomisi yaratma yönünde görmüşlerdi. Yaratılan ekonomik sosyal düzen onların tasavvur ettikleri devrim ve sosyalist bir düzen anlayışıyla taban tabana çelişmekteydi.
YEŞİL ORDU CEMİYETİ
Milli mücadele döneminde Anadolu da faaliyet gösteren bir diğer akım ise Yeşil Ordu Cemiyeti Türk Halk İştirakiyun Fırkası ve Mustafa Kemal’in emriyle kurulan Türkiye Komünist Partisi’dir. Sol fikirleri Anadolu halkının desteğini kazanmak için İslami söylemlerle desteklemeleri bu grubun karakteristik bir özelliğiydi. Grubun içinde hem Ekim Devrimi’nden etkilenenler hem Mustafa Kemal’in çevresinden kişiler hem de o sırada Rusya’da bulunan Enver Paşa ile irtibat halindeki eski İttihatçılar bulunuyordu. Atatürk’ün, cemiyetin kurulmasından haberi olmuş hatta cemiyetin genel sekreteri Kırşehir mebusu Hakkı Behiç’le görüşmeleri olmuştur.10
KADRO HAREKETİ
Tek parti döneminden 1960’lara kadar sosyalist hareket büyük ölçüde dibe vurmuştur. 1930’lar tek parti döneminin iktidarını güçlendirdiği ve toplumu ideolojik olarak yönlendirdiği bir dönem olacak, bunun sancıları da sosyalist harekete yansıyacaktır. Şevket Süreya gibi bazı eski TKP’liler iktidar saflarına geçecek, Kadro hareketiyle Cumhuriyet iktidarını kalkınmacı bir çizgiye çekmeye çalışacaklardır. TKP ise 1925 sonrası baskılar sonucu yeraltına çekilecek ve 1935’lere kadar önemli bir faaliyeti görülmeyecektir. Dünya savaşı yaklaşırken özellikle Nâzım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı ve Kerim Sadi’nin sürdürdüğü yayın faaliyeti belli ölçülerde Cumhuriyetin genç kadrolarını etkileyecektir.
Bunun yanı sıra 1930’lar dünyada güç dengelerinin değişmeye başladığı özellikle Almanya’da Nazizm’in yükselişe geçtiği yıllar oldu. Naziler Sovyetler’i çevreleyen ülkeleri etki alanına almışlardı ve bu halkayı tamamlamayan tek ülke olarak da Türkiye kalmıştı. Bu ülkeler Sovyetler’e karşı birer sıçrama tahtası olarak kullanılacaktı. Bu nedenle Komintern gelen tehlikeye karşı Kemalistlerin desteklenmesi kararını almış, “desantralizasyon” kararıyla TKP de işlevsiz hale getirilmişti.10 Komintern yalnızca yaklaşan savaş tehlikesi bakımından değil siyasal olarak da Kemalistler’in desteklenmesi gerektiği yönünde direktiflerde bulunmuştur.12
1940’tan sonra Esat Adil tarafından kurulan Türkiye Sosyalist Partisi ve Şefik Hüsnü tarafından kurulan Türkiye Emekçi Köylü Partisi fazla bir varlık gösteremeden kapatılmışlardır. Bu süreç dönemin sosyalist liderlerinin önemli bir bölümünün tutuklanmasıyla sonuçlanan “1951 Tevkifatı”yla sonuçlanacaktır. Bu dönemde 1951 Tevkifatı’nda tutuklanmayan sosyalistlerden Doktor Hikmet Kıvılcımlı, Vatan Partisi’ni kurmuştur. Bu parti de 1957 yılında Demokrat Parti iktidarı tarafından kapatılacaktır.13 Vatan Partisi, Türkiye İşçi Partisi’ne kadar dönemin en önemli sosyalist partisidir. Partinin kurucusu Hikmet Kıvılcımlı TKP geleneğini taşıyan ve sosyalist teorik birikim olarak 1960’ların en önemli liderlerinden biri olacaktır. Vatan Partisi’nin programı demokrasi ve özgürlük anlayışı ve Kemalist ilkelere bakışla kendisini göstermektedir. Kuvayı Milliye vurgusu esastır. Partinin, Altı Ok’u parti programına alan ilk sosyalist parti olduğu görülmektedir.
1960’lara kadar olan gelişmeler genel olarak değerlendirilecek olursa, Türk sosyalistleri 1924’lere kadar Türk Devrimi ve Kemalizm konusunda öznel değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Devrimin rotasının net olarak ortaya çıkmasıyla birlikte bakışlarında da belirli bir sosyalist berraklaşma göze çarpmaktadır. Bunda dönemin dünyadaki sosyalist liderlerinin, Lenin ve Stalin’in değerlendirmeleri Dönemin Komünist Enternasyonali’nin tutumu ve sosyalist bakış açıları etkili olmuştur. Dönemin sosyalistleri yeni kurulan Kemalist Cumhuriyet karşısında önemli bir varlık gösterememişlerdir. Bunda elbette nesnel olarak işçi sınıfı iktidarına dayanan bir sosyalizmin vücut bulabileceği bir ekonomik toplumsal temelin olmaması belirleyicidir. Sanayinin ve işçi sınıfının durumu, ülkenin henüz bir kır toplumu olması gibi faktörler etkindir. Bunun yanında komünist hareket bir aydın hareketi olduğundan Türk Devrimi’nin seyri içinde eleştirel olarak belirli bir olgunluk göze çarpmaktadır. Türk Devrimi’nin İzmir İktisat Kongresi’yle birlikte ilerlediği rotaya koşut olarak sınıfsal eleştiriler getirilmiş, Kemalist ideoloji ve programla çizilen sınırlar netleştirilmiştir. Kemalist ilkeler ülkenin sosyalizme ilerleyeceği tasavvuruyla olumlu karşılanmış, siyasal toplumsal gelişme için elzem kabul edilmiştir. Ancak devrin sosyalistlerine göre Kemalizm yarım kalmış bir burjuva devrimidir. Onu geliştirmek, işçi sınıfı hareketini iktidara getirmekle mümkün olacaktır.
*1960 sonrası solun Cumhuriyete ve Kemalizme bakışı ise Aydınlık’ta başka bir yazıda ikinci bir bölüm olarak değerlendirilecektir.
DİPNOT:
1) Zafer Kars, 1908 Devrimi’nin Halk Dinamiği, Kaynak Yay., İst., 1997, s.19-20.
2) Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yay., İst., 2002, s.405.
3) Bu konuda yeni ortaya çıkan kaynakların incelemesi için bkz. Arda Odabaşı, Osmanlı’da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık, Kaynak Yay., İst., 2011.
4) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yay., İst., 1998-2001’den aktaran, Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim, Kaynak Yay., İst., 2011, s.167.
5) Şefik Hüsnü Yaşamı, Yazıları, Sosyalist Yay., İst., 1994, s.208.
6) Tunaya, a.g.e, s.496.
7) A.e., s.175.
8) Mustafa Suphi, Türkiye’nin Mazlum Amele ve Rençberlerine, Aydınlık Yay., İst., 1976, s.11, Mustafa Suphi’nin hayatı ve faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, TTK Yay., Ankara, 1997.
9) Mustafa Suphi, Türkiye’nin Mazlum Amele ve Rençberlerine, Aydınlık Yay., İst., 1976, s.47.
10) Sayılgan, a.g.e., 120.
11) Murat Belge, “Türkiye’de Sosyalizmin Tarihinin Ana Çizgileri” Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce, Sol, C:8., İst., İletişim Yay., s.31.
12) Ömer Laçiner, “Tek Parti Diktatörlüğü” STMA, C:6, s.1930-1934.
13) Bu dönemin siyasal atmosferi için bkz. Sinan Yıldırmaz, Demokrat Parti ve Dönemi: Sol Tarih Yazımında “Kayıp” Zamanın İzinde” Praksis, S:18 (Güz 2008), s.23-42.
(Aydınlık 100. Yıl Özel Eki'nde yayımlanmıştır.)