21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

11 Haziran Medyanın Halleri

11 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

11 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

ABD’DEN TARİHİ İTİRAF

ABDULKADİR SELVİ - HÜRRİYET

PKK’nın 11 Haziran’da sözde seçim yapacağını ilan etmesi üzerine Türkiye kararlı bir tavır koymuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da seçimlerin adil, şeffaf ve kapsayıcı olması gerektiği belirtilmiş, kuzeydoğu Suriye’de şu anda bu seçim için gerekli koşulların oluşmadığı ifade edilmişti.

ABD sadece seçimlerin zamanlamasına itiraz etmişti. Ama seçimler meşru değildir dememişti. İşin asıl püf noktası orasıydı.

Oysa sen bir terör örgütüsün, Suriye toprakları üzerinde Suriye’nin onayı olmadan, Suriye’nin idari yapısını değiştirecek, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına aykırı olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal eden bir seçimi yapamazsın dememişlerdi.

Zaten PKK da seçimlerle ilgili açıklamasında Suriye Demokratik Cumhuriyeti diyordu. Suriye’de sanki başka bir devlet kurulmuş. Oysa o topraklar üzerinde bir devlet var. Onun adı da Suriye Arap Cumhuriyeti.

PKK daha seçim yapmadan ülkenin adını değiştirmiş. ABD’den o tanımla ilgili de bir itiraz yok. Bunu yapan yarın da İran’ın adını değiştirir, İran İslam Cumhuriyeti yerine İran Demokratik Cumhuriyeti derler.

ABD’nin planlarını deşifre eden açıklama ise Yunus Paksoy’un sorusu üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen yanıtla geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen yanıtta aynen şöyle deniliyor:

“Suriye’de yapılacak her türlü seçim, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında olduğu gibi özgür, adil, şeffaf ve kapsayıcı olmalıdır. Kuzeydoğu Suriye’de şu anda böyle bir seçim için koşulların oluştuğunu düşünmüyoruz. Bunu Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi (DAANES) de dahil olmak üzere, kuzeydoğu Suriye’deki bir dizi aktöre ilettik ve onları şu anda seçimlere devam etmemeye çağırdık.”

Açıklamadaki ”demokratik” ibaresi sizi yanıltmasın. ABD bunu özerk yönetimi meşrulaştırmak için kullanıyor. Hatırlarsanız ABD Özel Kuvvetler Komutanı Org. Raymond Thomas, Türkiye’nin itiraz etmesi üzerine PKK’nın ismini bir gecede SDG olarak değiştirdiklerini, adlarının ortasına ‘demokratik’ ifadesini koyarak onlara meşruiyet sağladıklarını anlatmıştı. ABD’li Komutan, bu formülü PKK’nın hamisi olan Brett McGurk’un bulduğunu itiraf etmişti.

Dikkat ettiniz mi? PKK’nın sözde seçim ve özerklik planının arkasındaki isim de McGurk...

İki ABD var; biri sahadaki ABD. PKK’ya sözde seçim yaptırmak isteyen, özerk yönetim planları oluşturan, terör devleti kurmak için çalışan ABD.

Bir de şartlar tam oluşmadıysa seçimleri biz ertelettik diye ortaya çıkan resmi Amerika...

ABD’nin resmi yüzü aldatıcıdır. Siz siz olun resmi ABD’ye değil, sahadaki gerçek ABD’ye inanın.

OKAN BAYÜLGEN VE CEM YILMAZ, BEYAZ, YILMAZ ERDOĞAN VS

MELİH ALTINOK - SABAH

Okan Bayülgen Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda İsrail'in soykırımıyla ilgili içinde bulunduğu camiadan pek duymadığımız cesur cümleler kurmuş: "'Çocuklar yaşasın!' diye bağırmak tabii ki çok güzel tabii ki gerekli, tabii ki bir işe yarayacaktır. Ama biz 'Yaşasın Filistin!' diye bağırmalıyız. 'Yaşasın Filistin!' ve 'Kahrolsun soykırım!' diye bağırmalıyız."

Evet, cesurca sözler. Zira Kültür endüstrisinin bir parçası olup da böyle kitabın ortasından kolay iş değil.

Yalnızca sektör değil, piyasaya sürülen ürünlerle beyni iğdiş edilip kendini batılı sanan kitle de adamı çiğ çiğ yer.

Bence Bayülgen'in akıntıya karşı kürek çekme iradesinin altında "Politik doğruculuğu insanlığın başına bir bela olarak görüyorum" sözlerindeki farkındalık yatıyor.

Aynı dönemde ünlü olduğu, çağdaşları olan isimler popülizmin sığ sularında yaratıcılıklarına yazık ederken, o perspektifini değiştirmeye cüret ediyor.

Bu özgüven sayesinde mahalle baskısına aldırmıyor. Tarihe geçen soykırım günlerinde Cem Yılmaz politik mizahı rakı kadehiyle instagramda poz verme seviyesindeyken, Van'dan, Hakkari'den yola çıkan Yılmaz Erdoğan Ankara pavyonlarını estetize etmekle meşgulken Bayülgen esasa girebiliyor. Bugünlerde oynadığı 3. Richard'ın kişiliğinin delhizlerinde var oluşuna cevap ararken, dünyanın yaşadığı son soykırıma şahitlik eden bir sanatçı olarak üzerine düşeni yapıyor.

SIKIŞMIŞLIK

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - YENİ ŞAFAK

Marx, çok doğru olarak üretici güçlerin yükselişinin engellenemeyeceğini yazıyordu. Bu yükseliş yeni bir üretim, mübâdele ve tüketim tarzı doğuracaktır.

Çin’in, bilhassa chip meselesini biraz daha geliştirirse bu sürecin dümenine geçeceği artık âşikâr. Bugün ABD ve genel olarak Batı, Rusya ile berâber Çin’i otokratik bir güç olarak târif edip, târihin ilerici tarafında durduğunu söyleye dursun; durum aslında tam da tersi. Dünyâ üretiminin %20'’sini yapan Çin’i durdurmak için ABD ve Batı siyâsal ve askerî baskılamalara gidiyor ve bunu her gün biraz daha derinleştiriyor. Yaşananları neomerkantilizm olarak değerlendirmek son derecede yanlış olur. Merkantilizm bir birikim pratiği olarak kendi zamânında ilerlemecidir.

Bugün yaşadıklarımız illâki ilerlemecilik üzerinden anlatılacaksa, Atlantik Batısının sermâyenin genişlemesi ve riskin gerçekleşip el değiştirmesini durdurmaya gayret etmekten; yâni nâfile bir gericilikten ibârettir.

SINAVLAR BİTTİ SIRA TERCİHLERDE

ABBAS GÜÇLÜ - MİLLİYET

AYT’ye başvuran sayısı bu yıl, önceki yıla 589 bin 403 kişi azaldı. YKS’ye başvuran adayların 1 milyon 404 bin 156’sı sınava ilk kez başvuru yaparken, 798 bin 409 adayın ikinci başvurusu, 442 bin 64 adayın üçüncü başvurusu, 219 bin 390 adayın dördüncü başvurusu. 172 bin 926 aday ise beş ve daha fazla sayıda başvuru yapmış durumda.

Bunlardan yüz binlercesinin üniversite öğrencisi ya da mezunu olduğunu, altını çizerek hatırlatmak isteriz.
Kazanamayanlar kadar, kazananların da mutsuz olduğu bir sistem söz konusu. Bu yüzden kazanmış olmak için değil okumak için arayış içerisine girin!..

Medyanın Halleri