12 Aralık Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
BÖLÜCÜNÜN BAŞINDA SARIK OLANI DA AYAĞINDA MEKAP OLANI DA BİR
Nedim Şener - Hürriyet
Kayyum atanan 48 il ve ilçede altyapı çalışmaları hızla devam ederken Diyarbakır Belediyesi ne olduğunu anlamadan kendisini sert bir tartışmanın ortasında buldu. Sosyal medya hesabından “Şehrimizin trafik akışını büyük ölçüde rahatlatacak yeni çevre yolumuzla Diyarbakır’ımıza değer katıyoruz Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak, 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık” diye yaptığı paylaşım üzerine kayyum yönetimince Şeyh Sait Bulvarı inşa edildiği düşünüldü. Şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadı ama durum şu; 2013-2015 dönemindeki açılım sürecinin tam ortasında, 2014’te Diyarbakır Belediyesi’nin Adalet ve Kalkınma Partili ve terör örgütü PKK’nın siyasi kolu DBP’li meclis üyelerinin oylarıyla Şeyh Sait’in adı, İstiklal Mahkemesi kararıyla 1925’te idam edildiği Darkapı Meydanı ile Silvan-Elazığ karayolunu birbirine bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğinde olan Yenişehir İlçesi sınırlarındaki bulvara verildi. Hatta şehrin değişik noktalarına “Şeyh Sait Meydanı”nı gösteren trafik tabelaları bile asıldı. 2019 yılında ise kayyum atanması sonrası “Şeyh Sait Meydanı” ismi yeniden Darkapı Meydanı olarak değiştirildi. Bulvara verilen isim ise aynı kaldı. Öğrendiğime göre ne Diyarbakır Belediyesi’nde ne de Valilik’te isim değişikliği konusunda bir çalışma yok, bu konuda isim inisiyatifi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bırakılmış durumda. İsim değişikliği kolay ama Şeyh Sait’i “Din adamı”, “İslamcı”, “Hilafetçi” gibi saçma sapan gerekçelerle savunanların halini gördükçe, zihni değişimin ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz.
AKŞENER’İN ‘MANDACILARI’ NEDEN KAYBETTİ
Mahmut Övür - Sabah
Yerel yönetimlerdeki hizmet başarısıyla genel siyaset yolculuğuna başlayan AK Parti, işi orada bırakmadı, hizmet siyasetine Türkiye'nin temel sorunlarına dokunan ve darbeciler karşısında dik duran sivil siyasetiyle yüzde 50'leri aşan bir oya ulaştı. Tam 21 yıldır da iktidarda. İşin sırrını da ne 100 yıllık CHP çözebildi, ne yeni yetme "sağcı" İyi Parti anladı ne de şiddet siyasetinden beslenen HDP geleneği... Hatta onlara her türlü desteği veren küresel güç merkezleri de anlamadı. Bu yüzden de yıllardır Başkan Erdoğan'ı iktidardan indirmek için siyaset mühendisliğinden darbe dinamiğini harekete geçirmeye kadar her yolu denediler. Şimdi önümüzdeki yerel seçimleri bir kez daha genel siyaset havasına sokarak kazanma hesabı içindeler. Ama artık o eski siyaset mühendisliği hesapları tutmuyor. 100 yıllık parti diye övünen CHP'liler, "Niye bize payanda olmuyorsunuz" diye İyi Partililere kızıyor, İyi Partililer de kendi kendilerini yiyor, birbirlerini suçluyorlar, HEDEP ise "Artık birilerini kazandırmak zorunda değiliz." diye günah çıkartıyor ama hala "Kim daha fazla verir" pazarlığı içindeler. İBB yancısı medya da onları yalnız bırakmıyor ve "militanca" soruyor: "CHP'yi destek vermezseniz AKP kazanır. 1 Nisan sabahı bunun hesabını veremezsiniz." Sanki bütün partiler CHP iktidar olsun diye kurulmuş. Bu tabloyu izleyen sağcısı, solcusu, liberali muhalif aydın ve gazeteciler de ne yazık ki şu soruları hiç sormuyor: "Neden hiçbiriniz Türkiye partisi olamıyorsunuz?" Ya da neden, Meral Akşener'in dediği gibi "manda ve himaye"den kurtulup, "hür ve müstakil" olup "özü başınıza" bir kerecik olsun seçim kazanamıyorsunuz? Yerel seçimlere giderken de bu sorulara cevap verilmediği için yine siyaset mühendisliğiyle bir tek şey hedefleniyor; "o makam" için her yolu mubah sayan hatta kendisini o noktaya taşıyan Kılıçdaroğlu'nu "hançerlemekle" suçlanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun önünü açmak. İyi Parti'ye saldırıların da HEDEP'le açık ilişkiyi göz almanın da bir tek nedeni bu, hizmet değil.
ABD NE YAPMAK İSTİYOR?
Abdullah Akkuş - Milliyet
ABD’nin, İsrail’in saldırılarını durdurmak için yapılan BM’deki ateşkes oylamasını veto etmesi tartışılıyor. ‘Yalnız kaldı’ deniyor. ‘O eli kim kaldırdı?’ deniyor. Asıl tartışılması gereken ‘bundan sonra ne olacak, bu işin sonu nereye gidecek?’ soruları olmalı. Niye mi? Çünkü asıl korkulması gereken o. Yani ABD ne yapmak istiyor? Neler yapabilecek? Irak’ta ne yaptıysa Gazze’de de onu yapmak istiyor. Suriye’de ne yaptıysa Gazze’de de onu yapmak istiyor. Afganistan’da ne yaptıysa Gazze’de de bunu yapmak istiyor. Bu ülkelerde gelinen nokta ortada. Yani, üsler, doğal zenginlikler, genişleme ve bölgesel huzursuzluklar... Ve hayal edilen sonuç Akdeniz hakimiyeti. Arada büyük İsrail hedefi de gerçekleşir mi? Lübnan, Mısır ve bölgede genişleme. Yani çatışmaların artması. Bölgesel ve yeni cepheler. Hizbullah ne yapar? Ve bu arada Avrupa ülkeleri ne yapar? İslam ülkeleri büyük hedefleri ve oyunları görür mü? Tüm bunlar olurken BM eli kolu bağlı ne zamana kadar oturacak? Ateşkese hayır diyen ABD, İsrail’e yeni silah yardımı kararı almış. Yani bölge hareketli ve sıcak gelişmelere gebe. Bakalım zengin Arap ülkeleri daha ne kadar küçük seslerle konuşmaya devam edecekler. ‘ABD ne yapmak istiyor ve neler yapabilecek?’ sorularının asıl yanıtı da bu saydıklarımıza bağlı...