12 Eylül Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları....
G20, AFRİKA BİRLİĞİ VE ‘KORİDOR’ REKABETİ
Kerem Alkin- Sabah
G20, oluştuğu günden bu yana, 'Küresel Kuzey' ile 'Küresel Güney' arasındaki en kritik önemdeki diyalog platformu olarak gündemdeki yerini korudu ve uluslararası medyanın soluksuz takip ettiği zirvelere imza attı. Bununla birlikte, 2008 küresel finans krizinden bu yana, oluşumun fikir babası olan ABD'nin yanı sıra, Çin ve Rusya'nın da 'küresel güç merkezi' konumlarını güçlendirmeleri, G20 platformu üyesi ülkelerin ortak dil, ortak amaçlar, ortak gelecek etrafında birlikte hareket etme kabiliyetlerini, isteklerini zaman zaman zorlayan gelişmeleri de beraberinde getirdi. Bir diğer öne çıkan konu ise, G20'nin 'Küresel Güney' kanadının daha da güçlendirilmesi yönünde, söz konusu kanadın tartışmasız temsilcisi konumunda olan Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Güney Afrika'nın artan talepleriydi. Hindistan'ın ev sahipliğindeki son G20 Zirvesi'nde, 55 üye ülkeden oluşan Afrika Birliği'nin (AU) Avrupa Birliği (EU) ile aynı statüde G20'ye daimi üye olması bu açıdan önemli bir aşamadır.
G20 Zirvesi'nde gündeme gelen ve ABD'nin öncülük ettiği Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve AB'nin birlikte yer alacakları Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru da doğal olarak epey konuşuldu. 'Oyun değiştirici' ve iki kıtayı birbirine bağlayacak deniz, demir ve karayolu ağına yönelik önemli bir altyapı hamlesinden söz ediyoruz. Bu yeni proje, hiç şüphesiz Çin'in inisiyatifinde yürüyen 'Kuşak-Yol Girişimi' projesi ile bir rekabet yaşayacak. Önümüzdeki günlerdeki açıklamaları ve değerlendirmeleri birlikte takip edeceğiz.
KİME KULLUK EDİYORSUNUZ?
Kadir Yıldız- Türkgün
Türk ordusu ve polisi bizzat Türk milletinin kendisi değil mi? CHP, asker ve polislerimizi hedef alarak aslında bizzat milletin kendisini hedef almış olmuyor mu? Kendi ülkesinin güvenlik güçlerini her fırsatta kötüleyip, hakaret edip ve iftira atarak ayakta kalan bir devlet ya da millet var mı? CHP, devlet ve millet varlığını ortadan kaldırmak için çırpınan bu zararlı haşeratlarla neden mücadele etmedi? Türk ordusunu ve polisini hedef alanları siyaseten besleyip, büyütmek ve her seçim döneminde tekrar aday göstermek onların ihanetini sahiplenmek ve paylaşmak anlamına gelmiyor mu?
Bu soruların cevabı ne yazık ki siyasetimizin esef verici bir boyuta ulaştığını gösteriyor. “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama" suçunu işleyen bir siyasetçi Cumhuriyet Savcılığından önce kendi partisi tarafından kınanmıyor ve siyasetten uzaklaştırılmıyorsa orada tuz kokmuş demektir. Türkiye’nin ikinci büyük partisi Türkiye ve Türk düşmanlarının etkisi altında siyaset yapıyorsa orada milli varlık gömülmüş demektir.
Atatürk’ün kurduğu parti Türkiye ve Türk düşmanlarına kulluk etmeye başlamışsa milli mücadele henüz bitmemiş demektir.
‘KÜRESEL GÜNEY’İN GERİ DÖNÜŞÜ’
Ergin Yıldızoğlu- Cumhuriyet
2023 Münih Güvenlik Konferansı’nda Fransa Devlet Başkanı Macron, “Küresel Güney’inin güvenini nasıl kaybettik” diye soruyor. Birkaç ay sonra da Fransa, Batı Afrika’nın son derecede yoksul ülkelerinin, Çin ve Rusya tarafından türlü yollarla desteklenen iradesine dayanamayarak bölgeden çıkmaya başlıyor.
Bu yeni durum içinde, BRICS ülkelerinin, 2023 Johannesburg toplantısında, Mısır, İran, Etiyopya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri’ni de katarak genişlemesi, küresel düzenin parçalanma eğiliminin bir semptomu olarak görüldü, büyük ilgi çekti. “BRICS dolar egemenliğine son verebilir mi” gibi soruları gündeme getirdi. Çin’in “Küresel Güney’in” de facto lideri konumuna yükselmeye, bunun Hindistan’ı rahatsız etmeye başladığı konuşuldu. Bu yıl, Hindistan’ın başkanlığında toplanan G20’nin deklarasyonu, geçen yılın aksine, Rusya’yı eleştirmedi, adından bile söz etmedi, Ukrayna için barış çağrısı yapmakla yetindi.
Özetle, “yeniden paylaşım” yeniden gündeme geliyor ama bu kez bu paylaşıma konu olabilecek alanlarda, “Küresel Güney”de güçlü devletler, bu devletlere destek vermeye hazır, yeni bir kapitalist “süper güç” var. Küresel düzenin dağılma süreci, 100 yıl öncesine göre çok daha karmaşık, “yeniden paylaşım” çok daha zor, krizden çıkmak da...
SABAHATTİN ALİ’Yİ BÖYLE FİŞLEMİŞLER
İhsan Yılmaz- Hürriyet
Tahincioğlu’nun kitabında yayımladığı Sabahattin Ali’nin fişlenme belgeleri ilk kez gün yüzüne çıkıyor.
Sabahattin Ali’nin ölümünden hemen sonra hazırlanan, dava dosyasına bile girmeyen fişleme notlarına ulaşan Tahincioğlu tıpkı Nâzım Hikmet’te olduğu gibi Sabahattin Ali’nin de adım adım takip edildiğini, girip çıktığı yerlerdeki insanların da araştırılıp fişlendiğini, dönemin koşulları düşünüldüğünde, sadece İstanbul Emniyeti’nin değil, MİT’in, o dönemki ismiyle Millî Emniyet’in, Sabahattin Ali için seferber olduğunun anlaşıldığını söylüyor: “İstanbul Emniyeti, Sabahattin Ali’yi izliyordu ve fişliyordu elbette. Ancak bu fişler, bütün Türkiye çapında izlendiğini gösteriyor. Kamyon alıp Urfa’ya yaptığı ilk yolculuktan, mallarını taşıdığı kişilere, fişleme belgesindeki ifadeyle ‘metreslerinden’, kaldığı pansiyonlara kadar attığı her adımın...
Öylesine bir fişleme ki bu, dava bittikten yıllar sonra intihar eden kişinin bilgisi bile isminin üzerine not olarak düşülmüş. Sabahattin Ali öldürüldükten ve dava bittikten yıllar sonra... Ve öldürülmesinden yıllar önce buluştuğu kişiler, gittiği yerlerin sahipleri de belgede yer alıyor.
Fişlenenler arasında Sabahattin Ali’nin kaçması için yardım eden Adalet Cimcoz, Mehmet Ali Cimcoz’un yanı sıra dönemin aydın ve yazarları Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Yusuf Ziya Ortaç, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necati Cumalı, Cevat Şakir, Vâlâ Nureddin, Nihal Atsız, Falih Rıfkı Atay, Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Suat Derviş, Sabri Esat Siyavuşgil’in de adlarında olduğu pek çok isim bulunuyor.