05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

12 Haziran 2023 Medyanın Halleri: Tarihimizin en uzun süreli yüksek enflasyonu

12 Haziran medyanın hallerini Ercan Dolapçı hazırladı. İşte günün öne çıkan köşe yazıları

12 Haziran köşe yazıları! 12 Haziran medyanın halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı

TARİHİMİZİN EN UZUN SÜRELİ YÜKSEK ENFLASYONU

ERHAN AFYONCU/SABAH

Tarihimiz boyunca yaşadığımız en uzun süren yüksek enflasyon I. Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasındaki mütareke döneminde meydana geldi. 1914-1920 yılları arasındaki altı yıllık sürede bazı kalemlerdeki enflasyon yüzde 1767 olmuş, yıllık yüzde 300’e yaklaşmıştı. (...)

Savaş ortamında çok büyük bir enflasyon yaşanırken, mütareke döneminde ise fiyatlarda kısmi bir düşüş meydana gelmişti. (...)

Dolayısıyla 1920'nin ilk aylarında yüzde 1127 olan enflasyonun aynı yılın sonunda 122 puan gerilediği anlaşılıyor.

Benzer şekilde 1920 sonu ile 1921 başı arasındaki sürede enflasyon yüzde 1005'ten yüzde 902'ye geriledi. 1921 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında ise enflasyon 1914'e göre yüzde 817 oldu. Bu rakam da 1920 yılından sonra fiyatların tedricen düştüğünü gösteriyor. 1921 yılı Eylül ve Ekim aylarında enflasyon 1914'e nispetle yüzde 835 olarak gerçekleşti. Bu durumda Temmuz 1921-Eylül 1921 arasındaki fiyatlarda hafif bir artış olduğu anlaşılıyor.

BİR TELEVİZYON PROGRAMI VE BİR SÜRÜ TUHAF ŞEY

AHMET HAKAN/HÜRRİYET

- Bir gazeteci, “Efendim seçim kampanyanız sırasında size gönülden destek verdik. Ben şahsen verdiğim bu destekten dolayı asla pişman değilim” dedi. Herhangi bir gazeteci, bunun aynısını Erdoğan’a söylese ne olur? Abooo! Gelsin linç.

- Mağlubiyetin iki sorumlusunu açıkladı Kılıçdaroğlu: Köylüler ve TRT. Bir ara endişelendim: “Köylüleri niçin öldürmeliyiz” diye nefretlik bir şiir vardır, onu okuyacak diye... Allah’tan okumadı.

- TRT meselesine gelince... İkide bir “Bizi TRT’ye az çıkardılar, o yüzden kaybettik” diyor Kılıçdaroğlu. Ama aynı Kılıçdaroğlu, çok uzun bir süreden beri CNN Türk’e kaskatı bir boykot uyguluyor. Ekran ihtiyacı duyan bir siyasetçi, CHP’lilerin bir televizyon kanalına çıkmasını yasaklar mı?

- “Sadece ben yenilmedim. İmamoğlu ile Yavaş da yenildi” anlamına gelen sözler de söyledi Kılıçdaroğlu. Doğru. Fakat doğru da olsa bunu söylemek lidere yakışmaz. Lider, mağlubiyetin sorumluluğunu üzerine almasını bilen kişidir. Galibiyetin sorumluluğunu almasını bileceği gibi.

KARAR YAZARI DERVİŞ REFORMU ÖNERDİ!

TAHA AKYOL/KARAR

Akyol, “Reformsuz rasyonelleşme!” başlıklı yazısında şöyle diyor:

Türkiye’nin 24 Ocak 1980 Turgut Özal ve 14 Nisan 2001 Kemal Derviş örneklerinde olduğu gibi hem doğru politika programlarına, hem kurumların ‘rasyonel’ kalitede reforme edilmesine ihtiyacı var.

Böyle yapısal reformlara yönelmeden, bakan değişimi ve bir iki atamayla sınırlı kalacak bir ‘rasyonelleşme’ söylemi beklenen güveni yaratmaz. Hele de yarı yolda dönmeye kalkılırsa bu hastayı ameliyat masasında bırakmak gibi bir vahamet olur.

KARARCILAR İÇİN: HAYALDİ GERÇEK OLDU!

AHMET TAŞGETİREN/KARAR

Taşgetiren yazısında Şimşek'in gelişini kutluyor. “Yetmez” diyor, Şimşek gibi neoliberalleri bir araya getirecek hayalini şöyle yazıyor:

Onun için sandığa ne kadar “Vatan sevdası” ile gidilse de, “İşi gücü bırak, gel bu işin içinden memleketi çıkar” diye Mehmet Şimşek’i çağırmak gerekiyor. (...)

Hani bizde o adet yok, insan içinden, seçimi kazanan Erdoğan’ın muhalefetin ekonomi kurmaylarını göreve çağırıp “Gelin memleketi birlikte yönetelim” diyebilmesini hayal ediyor. Tabii ki boş hayal.

Muhalefetteki isimler… Ali Babacan… Bilge Yılmaz… İbrahim Çanakçı… Kerim Rota… Serkan Özcan… Durmuş Yılmaz… Ümit Özlale… Hadi Faik Öztrak, Selin Sayek Böke gibi CHP’li olanları saymayalım, kan uyuşmazlığı olur vs diye… Onlar olmasa bile öte tarafta, birkaç hükümete yetecek isim var. Neyse, demek ki Lonra’dan ve Amerika’dan isimler getirmek gerekiyordu. “Dış güçler” Türkiye’ye para yatırmaya öyle inanır zahir.

En azından onların “Mandacı” olarak nitelenmemesi bir kazanç. Türkiye’nin ekonomi profesörleri “Mandacı” diye nitelenmesini görmezden gelelim. Amerika’dan, İngiltere’den çağırılıp ekonomiyi teslim ettiğimize göre onlardan kuşkulanıyor olamayız değil mi?”

SİZİN MECLİS'TE NE İŞİNİZ VAR

YÜKSEL AYTUĞ/SABAH

Burası Atatürk'ün binbir emek ve fedakarlıkla kurduğu Cumhuriyet'in "Gazi" Meclis'i. 15 Temmuz'da üzerinde uçak bombalarının patladığı bir demokrasi mabedi. Ama orada "milletvekili" sıfatıyla oturup da bu ülkenin Milli Marşı'nı okumayanlar, ayağa kalkmayanlar, yemini; zoraki, ağız ucuyla okuyan ve hatta kasten bozmaya yeltenenler vardı. Büyük bölümü zaten Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yaşamaktan rahatsız olduğunu açıkça dile getiren HDPKK'nın mebus görünümlü militanları. Onlar artık beni şaşırtmıyor. Ama ya CHP'ye ne demeli? Halkın yüzde 52.18'inin oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı salona girdiğinde ayağa kalkmamak ne demek? Evet, onca seçimden sonra bileğini bir türlü bükemediğiniz Erdoğan'ı sevmeyebilirsiniz ama karşınızdaki sadece Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı... Ama kendine bile saygısı olmayanlardan "makama" saygı beklenir mi? Kim bilir, belki de tüm bu seçim yenilgilerinin sebebi, sizin egonuzu her türlü milli değerin, milli kurum ve kuruluşun üzerinde görme aczinizdir. Nokta.

MİLYONLARCA İŞSİZİMİZ VAR AMA USTAMIZ YOK!

ABBAS GÜÇLÜ/MİLLİYET

Her meslek onurludur, itibarlıdır, kazanç getiricidir yeter ki hakkını verelim. Herhangi bir konuda aradığı ustayı bulabileniniz var mı?

Çıraklık, kalfalık ve ustalık sistemimiz adeta çöktü. Nedenin eğitim olması ise çok daha acı!

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkartıp, tüm öğrencileri üniversite önüne yığarak onlara ve ülkemize iyilik yaptığımızı sandık ama öngörülenlerin tam tersi yaşanıyor. (...)

Ülkemizdeki cari açığı kapatmanın garantili yolu üretimden geçiyor.

Üretimin yolu da mesleğini seven işinin uzmanı kalifiye insan gücüyle mümkün. Sınav odaklı eğitim ise üretmeyi değil, test çözmeyi öğretiyor.

Sabah Gazetesi 12 haziran köşe yazıları 12 haziran gazeteler ahmet taşgetiren taha akyol abbas güçlü erhan afyoncu karar gazetesi milliyet gazetesi ahmet hakan hürriyet gazetesi