10 Eylül 2024 Salı
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Stratejik görüş bozukluğu

İncirlik’e yeni uçak gelmiyor belki ama İncirlik Filistinlilerin ve mazlum milletlerin kanını akıtmaya devam ediyor. Gelmeyen uçakları görenler, Filistin’i vuran silahları görmüyor. Bu durum 'stratejik görüş bozukluğu'ndan kaynaklanıyor

13 Ağustos Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Hürriyet yazarı Fatih Çekirge, dünkü köşesinde “ABD F-22’ler için ‘İncirlik’ dedi mi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

ABD’nin bölgeye F-22 Raptor gönderilmesini konu ediyor.

ABD’nin 2003’teki Irak müdahalesinde Türkiye’den cephe açılıp açılmayacağı tartışmalarını hatırlattı. O dönem bakana “İncirlik’e mi geldiler” sorunun sorulduğunu vurguluyor.

Çekirge, bugün kimsenin İncirlik hatırlamadığını söylüyor.

Şöyle devam ediyor yazar:

“Çünkü. Türkiye ile ABD ilişkileri eskisi gibi değil.

Yani ABD’nin anladığı anlamdaki ‘stratejik ortaklık’ yok.

Neydi o stratejik ortaklık?

ABD’nin anladığı:

‘Ben stratejiyi yaparım, sen ortak olursun.’

Ama artık öyle değil.

Türkiye’nin de bir ‘stratejik duruşu’ var.”

Türkiye ile ABD’nin arasında bir stratejik ortaklık olmadığı gerçek.

ABD-Türkiye Savaşı, çeşitli hükûmetlerin “stratejik ortak” olduğu dönemde bile sürüyordu.

Bu yüzden Türkiye’nin millî güçleri, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslara uğradı.

Silivri duvarlarının yıkılışı bir milat oldu.

Şimdi ABD ve Türkiye, hükûmet çapında karşı karşıya.

Ama maalesef, AK Parti hükûmetinin “stratejik duruş” diye cilaladığı durum, “denge” dedikleri politika.

Bu da beraberinde bazı tavizleri getiriyor.

Sayın Fatih Çekirge başta olmak üzere basınımıza hatırlatmak isteriz.

İncirlik’e yeni uçak gelmiyor belki ama ABD üsleri ülkemizde bir ur gibi durmaya devam ediyor.

İncirlik’e yeni uçak gelmiyor belki ama Kürecik üssü İsrail’in gözü kulağı.

İncirlik’e yeni uçak gelmiyor belki ama İncirlik’ten kalkan uçaklar önce Güney Kıbrıs’a oradan da Tel Aviv’e silah taşıyor.

İncirlik’e yeni uçak gelmiyor belki ama İncirlik Filistinlilerin ve mazlum milletlerin kanını akıtmaya devam ediyor.

Gelmeyen uçakları görenler, Filistin’i vuran silahları görmüyor.

Bu durum “stratejik görüş bozukluğu”ndan kaynaklanıyor.

İncirlik’e yeni uçak gelmemesi olumludur ama çözüm değildir.

Köklü çözüm; İncirlik, Kürecik ve Diyarbakır’daki kaçak ABD üslerinin Türk Silahlı Kuvvetleri denetimine verilmesidir.

13 AĞUSTOS MEDYANIN HALLERİ

SURİYE İLE BARIŞ! HEM DE HEMEN ŞİMDİ!

HAKKI ÖCAL - SABAH

Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme ihtimali, PKK ve uzantılarını bu kadar eyleme itti ise, onların arkasındaki ABD’nin iki ülke arasında gerçek bir barıştan ciddi olarak ürktüğü söylenebilir. ABD, DAEŞ kılıfı altında, Suriye ve Irak’ı bölerek, PKK yönetiminde bir sözde Kürt devleti kurma hayalindedir ve Türkiye-Suriye barışı, bu hayalin sonu olacaktır.

Türkiye-Suriye barışını acil hale getiren diğer bir faktör, İsrail’den İran’a giden yolun bu iki ülkeden geçtiği, ve İran’ın kendi iç güvenlik zaafını örtmek için Lübnan’daki vekil ordusu Hizbullah’ı da kullanarak, İsrail’e Filistin’e karşı savaşını bütün bölgeye yayması için vesile yaratmak üzere olmasıdır. İsrail ve onun harekete geçmek zorunda bırakacağı ABD, İran’a karşı adımlarını Suriye ve Irak üzerinden atarak, bir taşla iki kuş birden vurabilirler. Suriye ve Irak’taki İran vekil ordusu ortadan kaldırılırken, PKK uzantılarının da “özerk” bölgesi, gerçek bir “devletçik” niteliği kazanır.

MESELE LİTYUM SEN HÂLÂ ANLAMADIN MI?

MELİH ALTINOK - SABAH

İkinci Dünya Savaşı'nın fitilinin ateşlendiği Sırbistan'ın sokakları yine karışık. Ülke sokaklarında ülkede açılması planlanan lityum madenleriyle ilgili kitlesel protestolar var.

Birkaç ay önce "büyük çatışma kaçınılmaz" çıkışıyla gündeme gelen Cumhurbaşkanı Vucic, Rus istihbaratı tarafından Batı destekli bir darbe yapılabileceği konusunda uyarıldığını söylüyor.

Ne var ki, son dönemde Vucic'in izlediği denge politikasına bakınca Sırbistan sokaklarındaki lityum madeni karşıtı göstericileri herkes organize etmiş olabilir.

Doğru, Vucic, Putin'in en iyi müttefiklerinden. Geçtiğimiz aylarda ülkesine resmi ziyarette bulunan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı ortak basın toplantısında da Çin'in son 3 yıldır Sırbistan'daki en büyük yatırımcı olduğunu vurguladı. "Sırbistan'ın savunması bugün Çin'in desteğiyle daha güvenilir" dedi.

Ancak Sırp Cumhurbaşkanı, geçen ay Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Belgrad'da bir araya gelerek ham madde, elektrikli araçlar ve batarya üretimi konusunda stratejik mutabakat zaptı anlaşması imzalamıştı.
Çin'e ve Almanya'ya lityum sağlayacak madenin sahipleri de İngilizler. Avrupa Birliği de işin içinde. Hatta çevrecilerin ağzını tıkayacak yeşil raporlar da alınmış.

Evet, konsorsiyumda bir tek ABD yok. Ya da daha doğru bir ifadeyle lityuma hücum halinde olan Elon Musk.

Olaylar, Vucic'e denge politikasında işin içine İngilizleri katacak kadar ileri gitmemesi için Putin'den bir mesaj da olabilir pekala.

JEOPOLİTİK PARÇALANMA BİR NUMARALI TEHDİT

KEREM ALKİN - SABAH

Ancak, bugünden 2030'a esas büyük tehdit, çok taraflı uluslararası teşkilatların sarsılan saygınlığının derinleştirdiği 'jeopolitik parçalanma'. Dünyanın önde gelen ekonomileri arasında güvensizlik sorunu, sadece küresel meselelere birlikte çözüm üretme umutlarını un ufak etmiyor; daha da ağırlaşan bir sorun olarak 'korumacılık' arayışlarını da yoğunlaştırıyor. Korumacılığın hortlaması ise, küresel ticaret için en büyük tehdit.

Bu nedenle, önde gelen ülkeler arasında karşılıklı güvenin yeniden tesisi, çok taraflı uluslararası teşkilatların saygınlığının ve inandırıcılığının yeniden güçlendirilmesi, dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin önümüzdeki beş yılı için en elzem konu. Aksi durumda, 2030'da küresel ekonomik tablonun hayli 'karanlık' olması riskiyle karşı karşıyayız.

Küresel ve bölgesel jeopolitik parçalanma daha da derinleşirse, 2030'da dünya ekonomisi küresel borç girdabına, küresel iklim krizine nasıl sürdürülebilir çözümler üretecek? Neredeyse imkansız. Önde gelen ekonomilerin hükümetlerinin dahi nasıl regüle edileceğini kestiremedikleri yapay zeka alanındaki gelişmelerle de derinleşen 'siber güvenlik' tehdidine veya küresel göç ve yaşlanmanın küresel nüfus ve istihdam üzerindeki olası etkilerine sürdürülebilir çözüm üretebilmeyi düşünmek bile mümkün değil.

Medyanın Halleri