18 Ekim 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

13 Temmuz Medyanın Halleri

13 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

13 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

ZOR, OYUNU BOZAR!

MEHMET AKİF SOYSAL/ YENİ ŞAFAK

Çinli üretimin en önemli getirisi ne olacak?

Ancak bunların çok daha ötesinde bir konu var ki Türkiye’ye çok daha büyük katkısı olacaktır; AB ile Gümrük Birliğinde müzakere imkânı.

Malumunuz tarım mamullerinden tutun da sanayi mamullerine kadar birçok konuda haksız bir anlaşmaya tarafız. Bu çorap başımıza Tansu Çiller tarafından örülmüştü! Dönemin AB yöneticileri 1 Ocak 1996’da hükümet eden partinin Genel Başkanı Tansu Çiller’in varılan anlaşmayı Türkiye lehine büyük bir kazanım olarak pazarlamasını hayret ile karşılamışlardı.

Yapılan özensiz müzakereler, popülist demokrasi anlayışı, tekrarlanan seçimler neticesinde gerçekleşen haliyle Türkiye pazarı tamamen AB’ye açılmış ve AB’nin Türkiye’yi Avrupa Birliği üyesi yapma ihtiyacı ortadan kalkmıştı. Böylelikle Türkiye’nin hiçbir yüküne omuz vermeden pazarlarına erişim bu vesileyle sağlanmıştı.

Anlaşmanın getirdiği yükler bununla sınırlı değildi!

Türkiye’nin AB’ye karşı rekabet üstünlüğü olmayan; sanayi ürünleri ile işlenmiş tarım ürünlerini kapsayan Gümrük Birliği anlaşması tarım, hizmetler ve kamu alımlarını kapsamamaktaydı!

Ayrıca, Gümrük Birliği kapsamında AB tarafından üçüncü ülkelerle yürütülen STA müzakerelerinde Türkiye’nin de yer alması, ihtilafların halli konusunda işleyen bir mekanizmanın kurulması ve tarife dışı engellerin sona erdirilmesi gibi hususlarda Türkiye lehine hiçbir yaptırım olmadan gümrük birliği yürürlüğe alınmıştı.

Amacımız elbette bu birliğin kaldırılması değil.

Ancak Türkiye’nin AB ile yapılan gümrük birliği anlaşmasını revize etme taleplerine AB, kulağının üzerine yatarak cevap vermiş ve Türkiye aleyhine işleyen bir sürece tam gaz devam etmişti.

İşte Türkiye doğudan aldığı ve alacağı bu yatırımlar ile AB sathına gerçekleştireceği ihracatı, AB’yi müzakere masasına çekmek için kullanabilecektir. En azından müzakere masasında elini önemli miktarda güçlendirecektir diyebiliriz.

Bu nedenle Çin’in ülkemize yapacağı yatırımlar Batı’nın ülkemize yapacağı yatırımlardan daha stratejik öneme sahip hale gelmiştir.

Buna ek olarak Türkiye Çin yakınlaşması her iki ülkeye jeopolitik alanlarda büyük genişleme imkânı verecektir.

ASIL HEDEF ATLANIYOR

SONER YALÇIN/ SÖZCÜ

Son dönemde ülkemizin ana konularından biri; dışarı verdiğimiz düzenli “akıl” göçü ve yurdumuza gelen düzensiz “fizik” göçü…

Öncelikli şunu yazayım; yurt dışına gidenlerin elbet bir gün mutlaka ülkelerine döneceklerine inanıyorum.

Göçmenin ruhunda hep bir yara vardır. Daimi öksüzdür, yabancı bir girdaptadır. Bu sebeple:

Birgün… Edindikleri bilgileriyle tecrübeleriyle Türkiye’ye döneceklerine inanıyorum bizimkilerin...

İnsanın vatanı gibisi yoktur…

İnsanın en büyük erdemi vatanına zenginlik katmaktır…

Ve gelelim bize gelen savaş mağduru zorunlu “misafirlere”...

Bu konuda büyük bir rahatsızlığım var: Suçlu kim?

Hangimiz göçmenler ile büyümedik. Bizim mahallenin yan sokağında Kafkas göçmeni Çerkes muhacirler vardı. Ayrımız-gayrımız hiç olmadı. Nasıl olsun biz de bin yıllık Oğuz göçmeni değil miyiz? Baba dedemler Horasan’dan gelmiş mesela…

En büyük acımız nüfus mübadelesi değil midir?

Ailesi Rumeli göçmeni arkadaşım Suriyeli göçmenler hakkında neler dedi neler! Utandım.1860 yılında “Muhacirin Komisyonu” kuran Osmanlı’nın torunlarıyız biz...

Bu topraklar kaç kez Yahudiler gibi nice göçmenleri bağrına bastı, unuttuk mu?

Bunu yazarken “göç sorunumuz yok” demiyorum. Türkiye, üç kıtanın kesişim noktasında bulunması nedeniyle göç yollarının ana güzergahlarından biri...

Ancak sorunu ele alış biçimi can sıkıcı hale dönüştü. Göçmenler nasıl suçlu görülür. Nasıl hedef alınır?

Sorun, Türkiye’nin Suriye politikası.

Sorun, böl parçala yönet anlayışındaki emperyalizm.

Asıl hedef alınması gerekenler atlanıyor!

Vurun abalıya… Günahtır.

ZÜCCACİYE DÜKKANI

HİLAL KAPLAN/ SABAH

Zelenskiy'NAi kahramanlaştıran NATO, kendi bünyesinde bir de Ukrayna'ya Askeri Yardım ve Eğitim Birimi kurma kararı aldı. 2024'ün sadece ilk altı ayında Avrupa ülkelerinin ve Kanada'nın savunma harcamalarını yüzde 18 artırmış olması da yine Ukrayna'ya yönelik tehditlere karşı daha güçlü bir savunma hazırlığı olması açısından büyük memnuniyetle karşılandı.

Ama bu koridorlarda Filistin yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında hiçbir devlet başkanı Filistin'i gündemine almaya, konuşmaya, hatta ikili sohbetlerde adını anmaya bile cesaret edemiyor. Bu durumu sadece ikiyüzlülükle, çıkarcılıkla açıklamak da pek mümkün görünmüyor.

Washington Post, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Filistin'de adil ve kalıcı bir barış tesis edilmeden küresel vicdanın rahat bir nefes alması mümkün değildir" sözlerini alıntıladığı haberinde, Filistin'deki soykırımı "odadaki fil" olarak nitelendirdi.

Filistin bugün gerçekten de NATO'nun ve uluslararası camianın -tıpkı 29 yıl önce Bosna'da olduğu gibi- görmezden geldiği dev bir fil gibi kapıların arkasına saklanmaya çalışılıyor. Bilmiyorlar ki o fil, o pırıltılı züccaciye dükkânını bir gün yerle bir edecek.

KUZEY IRAK'TA ÇEMBER DARALIYOR

KURTULUŞ TAYİZ/ AKŞAM

Duhok'a bağlı Amedi ve çevresindeki kırsal alanda son 15 gündür yoğun çatışmalar yaşanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütüne karşı stratejik alanları kontrol altına alıyor. Bu arada terör örgütüyle zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.

Amedi çevresinde terör örgütü üyelerini taşıyan iki araç 10 Temmuz'da SİHA'lar tarafından vuruldu. Terör örgütü ise ormanlık alanları yakarak SİHA'lardan korunmaya çalışıyor.

TSK, örgütün en önemli üslenme alanlarından olan Gare Dağı, Zap ve Avaşin bölgelerini havadan bombalıyor.

Son beş yıldır adım adım, ilmek ilmek terör örgütünün harekât alanı daraltılıyor, nefes boruları kesiliyor. Erbil yönetiminin de desteğiyle aslında ilk kez terör örgütüne karşı bu kadar etkili, sonuç alıcı, bütünlüklü bir askeri harekat icra ediliyor. Çember daraldıkça terör örgütünün manevra alanı ortadan kalkıyor. Örgüt bu nedenle zaman zaman Peşmergeleri hedef yapıyor. Amediye ilçesinde Metina dağı eteklerindeki bir Peşmerge kontrol noktasına önceki gün roketli saldırı düzenledi. Terör örgütü köşeye sıkıştıkça Peşmergeye saldırıyor. Peşmerge desteği olmasa TSK'nın bu kadar etkili olamayacağını düşünüyorlar.

PKK Erbil'i kendisi için düşman görürken KYB denetimindeki Süleymaniye'yi 'dost' olarak değerlendiriyor. Bafel Talabani, köşeye sıkışan terör örgütüne nefes aldırmaya çalışırken Türkiye'nin uyarılarıyla da karşılaşıyor. Bafel Talabani'nin İran'dan sığınma istediği, kabul edilmeyince Londra'ya kaçtığı bilgisi de bölgedeki kaynaklar tarafından doğrulanmıyor. Bafel Talabani'nin önceki gün itibarıyla Süleymaniye'de olduğu belirtiliyor.

Çin Türkiye NATO Ukrayna