14 Eylül Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkanları...
GÜNEY-GÜNEY İŞBİRLİĞİ VE ‘KORİDORLAR’ REKABETİ
Kerem Alkin - Sabah
Küresel ticaretin günde 68.5 milyar dolar, yılda 25 trilyon dolar hacime yürüdüğü bir dünyada, 18 trilyon metrik ton hammadde, ara mamul ve nihai ürün kıtalar arası taşınıyor. Bunun yılda 11 trilyon metrik tonunu, şu anki kapasitesi ile ancak, denizcilik endüstrisi taşıyabilmekte. 3,5 trilyon metrik tonunu ise havayolu endüstrisi taşıyor. Bu durumda, 3,5 trilyon metrik ton ürünün de karayolu ve demiryolu ile taşınması gerekmekte. Bu verilerin tümü, 2030'da 30 trilyon dolara ulaşması beklenen küresel mal ticaretinin 21 trilyon metrik tona ulaşacağını gösteriyor. Bu ölçüde dev bir mal taşımacılığı ve lojistiği için Asya, Avrupa ve Afrika arasında, kimi ülkelerin başını çektiği bir 'Koridorlar Rekabeti'nin yaşanması kadar doğal bir süreç olamaz. Bununla birlikte, kimi başat ülkeler, salt önceliklendirdikleri inisiyatif, girişim veya koridorlar üzerinden büyük ölçüde bu taşımacılığı ve lojistiği yapabileceklerini düşünüyorlar ise, ciddi manada yanılıyorlar.
Çünkü, küresel mal ticaretinin bugün ve gelecekte ulaşacağı büyüklükler, koridorlar rekabetinin ötesinde, esasen coğrafyalar ve koridorlar 'işbirliği'ni gerektirmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu temel gerçekten hareket ile, Türkiye'nin, Asya-Avrupa-Afrika, 3 kıtayı mega projelerle birleştiren bir ülke olarak, küresel ekonomi ve ticaret koridorlarının vazgeçilmez partneri olduğunu; etkin ve efektif bir koridorun Türkiyesiz mümkün olamayacağını küresel aktörlere hatırlatıyor. Türkiye'nin Küresel Güney-Küresel Kuzey diyaloğuna da, Güney-Güney İşbirliğine de aktif katkısını izlemeyi sürdüreceğiz.
MUHALEFET DAĞILDI SEÇMENİ DURUYOR
Kurtuluş Tayiz - Akşam
CHP'de Kılıçdaroğlu-İmamoğlu savaşı tüm hızıyla sürüyor.
İttifakın diğer büyük ortağı HDP de ittifak ortaklarından şikayet ederek yerel seçimlerde ayrı bir yola gireceğini açıkladı. O cepheden de CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik sert eleştiriler geliyor.
Bu tablo muhalefetin parçalandığını ve büyük bir güven kaybı yaşadığını gösteriyor. Yerel seçimlerde güçbirliği yapamazlarsa iktidar cephesi kaybettiği bütün büyükşehirleri yeniden geri alabilir.
Kağıt üzerinde buraya kadar her şey normal ve iktidar lehine görünüyor. Fakat bu tabloda muhalif seçmenler pek hesaba katılmamış. Partileri dağılıp bölünse de muhalif seçmen dağılmış görünmüyor. Hatta bu seçmenlere yenileri ekleniyor. Muhalif seçmeni 'ekonomi' konsolide ediyor, oy verdikleri partileri değil.
Seçimlere beş altı ay kadar bir süre var. İktidarın muhalefet partilerini bırakıp bu muhalif seçmen kesimine kafa yorması gerekiyor. Bu kesimleri kuşatacak, ikna edecek, öfkelerini yumuşatacak adımlar atması lazım. Yoksa muhalefet bu dağılmış bölünmüş haliyle bile yerel seçimlerde etkili olabilir.
AMERİKA’NIN RUSYA VE ÇİN’LE MÜCADELE STRATEJİSİ
Kadir Üstün - Yeni Şafak
Hindistan’daki G20 zirvesi Biden’ın Çin’in etkisini azaltma çabalarını güçlendirmesine vesile oldu. Biden, Başbakan Modi’nin büyük bir prestij aracı olarak gördüğü zirveye katılarak alttan alta Hindistan’ın Çin’e alternatif olabileceği mesajını verdi. Bu bağlamda zirvede açıklanan yeni ticaret güzergahının Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne alternatif sunma amacı taşıdığı açıktı. Biden’ın zirveden hemen sonra Vietnam’a uğraması da Çin’in Hint-Pasifik’teki etkisini kırma stratejisine yönelik bir adımdı. Ancak Putin ve Şi’nin zirveye katılmaması ve dahası sonuç bildirgesinin Rusya’yı rahatsız etmeyecek bir dil kullanması Biden’ın işinin hiç de kolay olmadığını bir kez daha gösterdi.
ABD’nin ihraç kısıtlamalarına ve kritik teknoloji transferini önleme çabalarına karşı Çin, Batılı firmalara baskı yoluyla misilleme yapmaya başlamıştı. Biden yönetimi ise yaz aylarında Blinken ve Raimondo gibi bakanlarını Çin’e göndererek son bir senedir artan gerginliği yumuşatmaya çalışıyordu. Biden’ın Çin’in etkisini kırma ve alanını sınırlandırma çabalarını Soğuk Savaş döneminin ‘kuşatma’ politikası olarak gören Çin lideri Şi, Amerikan politikasına tepkisini G20’ye katılmayarak göstermeye çalıştı.
AMA BİZ MAĞDURUZ
Soner Yalçın - Odatv
Hakikat arayışını sonlandıran, haklılık ölçütüne son veren, eleştiriye- özeleştiriye kendini kapatan, çözümleme gücünü dizginleyerek kendi dışında herkesi suçlayan/ceberut gören ve salt kitlesini memnun etmek isteyen siyasiler yüzünden ülkemizde kutuplaşma sertleşti.
Sezgin Tanrıkulu’nun da işte hep yaptığı budur.
Tanrıkulu’na destek verenlerin de işte hep yaptığı budur.
Sürekli mağduriyeti dile getiren art niyetli, öfkeli bu kafayla hiçbir tartışma yapılamaz.
Ezikliğini idealleştiren, maskelenmiş nefret ya da kötüleme dürtüsüyle hareket eden bu politik anlayışıyla, sorunlara çözüm üretilemez.
Ülkede diyalog değil, monolog sürer gider:
-“Ama biz mağduruz.”
-“Ama biz mazlumuz.”
Ya hakikat?
Hakikati öldürürseniz geriye sadece gürültü kalır.
Ki, gürültüden fikir ve çözüm çıkmaz.