23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

15 Haziran Medyanın Halleri

15 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

15 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

BRİCS’E RESMİ BAŞVURU GELECEK Mİ?

SEDAT ERGİN - HÜRRİYET

İlginç bir nokta, Erdoğan’ın “daha adil, daha tarafsız yeni bir uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu oluşturulması amacıyla BRICS ile ortak hareket edilebileceğini” söylemesiydi. BRICS’i “statüko dışı işbirliği platformu” olarak nitelendirmişti Cumhurbaşkanı.

Bütün bu açıklamaları yan yana koyduğumuzda Türkiye’nin BRICS ile işbirliğini ilerletmeye istekli olduğu aşikârdır. Ancak bu isteğin BRICS’e üye olmaya dönük resmi bir başvuruya kadar uzanıp uzanmayacağı hususunda henüz bir açıklık yoktur.

Türkiye OECD’ye üye olduğu ve aynı zamanda AB ile Gümrük Birliği rejimi içinde bulunduğundan, BRICS’e üye olarak katılıp bazı yükümlükler üstlenmesinin ne gibi sonuçlar doğuracağı sorusu üzerinde etraflıca düşünülmesi gerekiyor.

Buna karşılık Türkiye’nin yine Çin ve Rusya’nın yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmayıp kuruluşa “diyalog ortağı” statüsünde katılmasında olduğu gibi farklı bir statünün oluşturulması da gündeme gelebilir.

Kuşkusuz, başka alanlarda üstlendiği kurumsal yükümlülükler açısından bir sorun yaratmadığı takdirde, dünya ticaretindeki payını artırması hedefine katkıda bulunduğu sürece Türkiye’nin uluslararası işbirliklerinde çeşitlendirmeye gitmesinde bir sakınca olmaması gerekir.

Çok yönlülük, on yıllardır Türkiye’nin dış politikasında ve dünyayla ilişkilerinde, Batı’ya dönük ana doğrultu korunmakla birlikte, başat bir yöneliş olagelmiştir. Yerkürenin her noktası Türkiye için potansiyel bir çıkar alanıdır.

Ancak çıkarlarla değerler arasındaki dengeyi unutmamak koşuluyla... Türkiye çıkarlarını her istikamette çeşitlendirmeye çalışmalıdır ama son tahlilde Türkiye’nin gerçek aidiyetinin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü coğrafyası olduğunu unutmamalıyız.

SÖYLEM DEĞİŞİKLİĞİ

YAHYA BOSTAN - YENİ ŞAFAK

Geçtiğimiz günlerde açığa çıkan şu bilgi çok önemlidir. Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi Kabulov açıkladı. Rusya ve İran arasında kapsamlı bir anlaşma için yapılan çalışmaların askıya alındığını söyledi. Dışişleri Bakanı Lavrov da bu gelişmeyi doğruladı. Rusya ile İran arasında açılan bir makas mı var, bu Suriye sahasına nasıl yansıyacak, Şam rejimi bu gelişmelerin ne tarafına düşecek, göreceğiz.
Irak Başbakanı Sudani, Ankara-Şam arasındaki bir diyaloğa ev sahipliği yapmak istiyor. Bu konuda “taraflarla” da konuşmuş. İki başkent Bağdat’ta görüşmeye yeşil ışık yakmış. Bu haberi diplomasi ve istihbarat alanındaki kaynaklarıma sordum. “Bu yönde bir bilgi yok” dediler. Haber doğru olmayabilir. Ancak ortaya çıkan yeni durum nedeniyle Ankara-Şam normalleşme sürecinin yeniden hareketlendireceğine ilişkin bir beklentinin bölgede de oluştuğu açık.

Şam rejiminin Ankara ile normalleşme için ön şartı Türk askerinin Suriye’den çekilmesiydi. Esad “Türk askeri Suriye’den çekilmeden normalleşmeye kapalıyız” demişti. Şimdi Şam’da bir söylem değişikliği görülüyor. Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad “Diyaloğun temel şartı Türkiye’nin topraklarımızdan çekilmeye hazır olduğunu beyan etmesidir” dedi (1 Haziran). Yani normalleşme şartı “çekilmeden irade beyanına” doğru esnedi. Bu önemlidir.

Bu açıklamadan birkaç gün sonra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açıklaması gazetelere yansıdı. Güler “Kapsayıcı bir Anayasa’nın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, kapsamlı bir normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda destek vermeye hazırız ve bunlar yapıldıktan ve sınırlarımızın güvenliği tam olarak sağlandıktan sonra gerekirse çekilmeyi düşünebiliriz” dedi. Ankara ilk gün durduğu yerdedir. Ama irade beyanı da budur.

TEDARİK ZİNCİRLERİ AĞININ GÜVENLİĞİ

KEREM ALKİN - SABAH

İklim krizine karşı temiz ve yenilenebilir enerjinin önünü açacak elektrik üretim ve dağıtım altyapısını sıçratacak hamleler de uluslararası teşkilatların gündeminde. Bir diğer temel gerçek 'kıtalar arasında daha dayanıklı bağlantı ağı'na yönelik hamleler. Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı'nda yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin öncülük ettiği 'Orta Koridor' ve 'Kalkınma Yolu' Hamlesi başta olmak üzere, kıtalar arası 'tedarik zinciri ağı güvenliği' hamlelerini de hızlandırmayı gerektiriyor. Türkiye'nin Asya, Avrupa ve Afrika'yı birbirine bağlayacak mega altyapı hamleleri, küresel ölçekte dünyanın farklı coğrafyalarında daha nice projelere, kıtaları bir uçtan bir uca kat edecek karayolu ve demiryolu ağlarına imzamızı atabileceğimize işaret ediyor. Bu hamleler, Türkiye'nin uluslararası müteahhitlik alanından kazandığı ihracat gelirini de 100 milyar doların üzerine taşıyacaktır.

Medyanın Halleri