15 Kasım Medyanın Halleri
15 Kasım Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
YEMİŞİM İRAN’INI (!)
SALİH TUNA/ SABAH
Abdulkadir Selvi dostum bir televizyon programında, “Çoluk çocuk Gazze'de 45 bin insan öldü, onun için İran'a çok kızıyorum...” deyince, “çocukluk arkadaşım” Ahmet Hakan, “Aman ha, İran'a nefretin İsrail'e nefretini geçmesin!..” demek zorunda kalmıştı. Bilemiyorum, Selvi dostumuz belki de Hamas'a çok kızıyorum demeye cesaret edemediği için “kolay hedef” olarak İran'ı seçmişti. (Nasıl olsa İran'a “kızmanın” riski yok; ekstradan takdir görür, alkış alırsın.)
Halbuki... Hamas'ın şehit lideri İsmail Haniye, 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu hakkında daha ilk günden (mealen) “Benim bile haberim yoktu...” demişti.
Hizbullah'ın şehit lideri Nasrallah da yaptığı ilk açıklamada, Direniş Ekseni olarak tüm bölgedeki cephelerde birlikte hareket etmeyi düşündüklerini, dolayısıyla söz konusu operasyondan haberdar olmadıklarını ama Gazze'yi yalnız bırakmayacaklarını açık seçik dile getirmişti. Nasrallah'ın hayatı boyunca Velayet-i Fakih'e (İran'ın önderi Hamaney'e) bağlı olduğunu aklınıza getirirseniz, Aksa Tufanı konusunda İran'ın da tavrını rahatlıkla anlarsınız.
Selvi dostumuz, şayet “direniş bilinci” üzerinden İran'a “kızıyorsa”, Şeyh İzzeddin el-Kassam direnişe başladığında İmam Hamaney henüz doğmamıştı.
Kimi eş dost arkadaşımız da, İsrail'in Gazze soykırımından dolayı Hamas'a “kızıyorlar” demeyeyim de, “düşüncesizlik” yaptıklarını sinik bir şekilde dile getiriyorlar. Dahası, “Oyuna mı geldiler?” yollu sorguluyorlar. Bir de, İsrail'in söz konusu operasyondan haberdar olmamasının imkânsız olduğunu, bilerek göz yumduklarını iddia ediyorlar. Unuttukları şudur: İsrail daha önce de engel olamadığı birçok eyleme maruz kalmıştı. (…)
Trump'ın yeni kabinesinin ayak sesleri, Suriye'nin kuzeyinde "PKK devleti" kurma planlarından vazgeçmeyeceklerini gösteriyor. Mahut planın İsrail'in hedefleri doğrultusunda hayata geçirilmeye çalışıldığını da İsrail'in bakanları bile itiraf ediyorlar.
Türkiye'yi paramparça edecek bu planın “insan malzemesi” bizim Yusuf'umuzun şeytanlaştırmaya çalıştığı Şii sosyolojiden değil, maalesef Sünni sosyolojiden mürekkep. Demek ki mesele, mezhep omurgası değil, direniş omurgasıdır.
Bu gerçeği, genelkurmay başkanları düzeyinde İran'la görüşüp askeri ittifak kurma peşine düşen (ama Çin'in katkısıyla ama değil) Suudi Arabistan bile gördü.
Sözün özü şudur: Küba'dan Yemen'e, İran'dan Venezuela'ya kadar savunurken kendimizi savunuyoruz, kendimizi yani Türkiye'yi.
NE YANİ, İSRAİL’İN ŞEHİRLERİMİZİ VURMASINI MI BEKLEYECEĞİZ?
İBRAHİM KARAGÜL/ YENİ ŞAFAK
Haçlı işgalleri döneminde, Birinci Dünya Savaşı sonrası coğrafya nasıl paramparça edilmişse, bugün de aynısı deneniyor. Dahası, coğrafyadaki parçalanmışlık Türkiye içine taşınmak isteniyor. Bu yönde çok sinsi bir hazırlık söz konusu.
İsrail sınırlarımızın sıfır noktasını bombalarken, soykırım dâhil, her türlü kitlesel terörü uygularken, aynı anda birçok ülkenin haritasına müdahale ederken Türkiye’nin başka bir işaret beklemesi siyasi, coğrafi, tarihi körlük olacaktır.
Öyleyse Türkiye’nin, tarih yapıcı, coğrafya inşa edici siyasi genetiğini hareket geçirmekten başka hiçbir yolu kalmamıştır. Suriye ve Irak üzerinden gelen yıkıcı tehdidi, harita planlarını yok etmekten başka hiçbir yolu kalmamıştır. (…)
İsrail sınırlarımızı bombalarken, bütün Batı ittifakı coğrafyanın tamamını parçalarken, son hedef olarak “Türkiye haritasını yoklarken”, içerideki aparatlarını savaşa hazırlarken başka hangi işaret beklenir? Ne yani, İsrail füzeleri şehirlerimize düştüğü zamanı mı bekleyelim?
KONSER
MELİH AŞIK/ MİLLİYET
Ankara Belediyesi’nin milli bayramlarda düzenlenen konserlere 70 - 80 milyon lira gibi aşırı rakamlar ödediği suçlamaları üzerine Başkan Mansur Yavaş açıklama yaptı, ödenen rakamları tek tek belirtti...
Bir başkanın suçlama üzerine böyle ayrıntılı açıklama yapması pek rastlanan bir davranış değil. O yüzden Mansur Yavaş’ı alkışlamak gerekir.
Ancak ödenen rakamlar 40 milyon düzeyinde olsa bile yine de göze yüksek görünüyor.
En iyisi belediyelerin bu konser organizasyonlarını bırakması veya bir biçimde özel şirketlere devretmesi...
Geçmişte milli günlerde o günün anlam ve önemini belirten konferanslar, paneller vs. düzenlenirdi. Halkı bilinçlendirmek ön plandaydı. Konser modası son yıllarda çıktı.
Ayrıca sanatçılar böyle milli günlerde sahneye ücretsiz çıkar, sadece yardımcı personelin masrafını alırlardı. Para konuşulmazdı.
Rakamlar büyüyünce dedikodu da büyüyor.
Anlaşılan bu konser mevsimini artık kapatmak gerekiyor.