15 Temmuz 34 Beyit
15 Temmuz 34 Beyit
Yılanlar gibi geldiler korkunç ve kıvrak bir edâyla,
Aramıza sızdılar, gizli, sinsi ve âni bir manevrayla.
Fitne ile geldiler, yediler yediler, oldular şişman,
Bizi düşmana dost etdiler, dosta da düşman!
Kaybetdik her şeyi, ne yön kaldı, ne istikamet,
Bu dipsiz kuyuda bizden uzak oldu selâmet.
Dumanlar öyle geldi gâipden, at izi, it izine karışdı,
Sardı kalabalıkları, kahredici, alçaltıcı bir yarışdı.
Sızıntı adlı bir belâ, yükseltdi hıyânetin saltanatını,
İtinâ ile karaladı her yerde adam gibi yaşamak sanatını.
Düşmanlar ile berâber olup vurdular bize bir darbe,
Darbelerin feriştâhını yiyenler çokdan hazırdı harbe.
Bre hey! Biz ki 12 Eylül'ü yemişiz leblebi şeker diye,
Defol git kara zâlim, bu necat bana Hakk'dan hediye.
Pandora'nın kutusu kapanmaz artık başlasın cümbüş,
Uyanmaz denilen uyandı; devâm ediyor kutlu yürüyüş.
Emperyalist şeytanlar gülerek çıkarıyordu istavroz,
Ah o terör koridoru yine hayâl oldu, bozuldu hipnoz.
O küçücük ay, nasıl sokulur da araya saklar güneşi?
Yürek bu yanılır, gelirse başa ancak akıl aklar güneşi.
İşte akıl denen güzel güneş, bizde bunun gibi tutuldu.
Ancak bir farkla, karanlıkda bizimki mahsus unutuldu.
Kahbe düşman o akıldan köpekler gibi korkuyor,
İşte bundan onu yalan ile, iftirâ ile kesip kırkıyor.
O akıl ki Ötüken'den Viyana'ya kükreyerek seslenmeli,
O akıl ki ilim ve irfân ile, imân ile güzelce beslenmeli.
Kimi solcu, kimi sağcı, kimi bilmem ne belâ!
Fetullahçıysan işler güzel, oh ne âlâ, ne âlâ!
Çalışkanlıkda en ileriyiz ya, tasallut başımızda durur,
Alın terimizin meyvasını bunlar, sel gibi alıp götürür.
İnsanımızı düşürüyor peşine, diyor ki: Bendedir hilâfet!
Bu, şeytanın aklına gelmiyor; mâsum kalır doğal âfet.
Dostu dosta kırdırıp düşman ettiren ne?
Bize böyle bu adımları boşa attıran ne?
Ah o kör ideolojiler yok mu kör ideolojiler,
Bize en galiz yalanları en güzel sesle söyler!
Kanma sen ideolojiye, Hakk'dan başkasına inanma,
Hakk'dan emir gelmedikçe öldün say, sakın canlanma!
Sömürgecilerim mârifeti, görünmez cihazlarıdır,
Bu dünyâyı batıran, onların kahbe hâzlarıdır.
Ah o doymak bilmezler, kara delik gibi canavardır,
Karârını bilenlere bu dünyâda sonsuz nîmet vardır.
Amma gel gör ki maksatları hep bağcıyı dövmek,
Kendini akıllı bilip göz göre göre Hakk'a sövmek!
Tıynetleri bu, onlarda yok ki ne yürek, ne de bilek,
Değişsinler diye beklemek, çok beyhûde bir dilek.
Tabiata musallat olmak bunların tabiatı, fiil gayrıtabî,
Mevlâ'ya teslim olan buna teslim olmaz gayet tabî.
Büyük millet necip ki biliyor zâten belânın ciğerini,
Vakti geldi mi belâya karşı alıyor en güzel yerini.
Millete rağmen yapılan işler batıyor tek tek,
Millete güven, milletdir ülkede yıkılmaz direk.
"Aydın" takımı yaprakdır rüzgârı verenle uçar gider,
Millet ağaçdır, döker o yaprakları yine açar gider.
Kökler ki sonsuzlara uzanır, bilir medeniyeti,
Dallar mahzûn olmasın, hatırlasın milliyeti.
Milletin kendi kendine sözüdür, o yerde kalmaz.
Âheste çıkar mazlumun âhı zâlimlerde kalmaz.
Bölünmez bütüne kast edenler, çatlayıp bölünecek,
Ölümü korkutanlar diyecek: Vakit geldi ölünecek!
Ölmesini bilenlerin omuzlarında yükseliyor vatan,
Nefsinin açtığı mezarlarda ölüyor yan gelip yatan!
Niçin hep nefsini öldürenler ölüyor tek tek?
Çünkü evvelden tecrübe ediyorlar isteyerek.
Evet korkaklar çok daha fazla kalıyor bu fânî dünyâda,
Ama hepsi değil sâdece maddesi: Bedeni öylece riyâda.
Cesurların kanı, canı ve teridir vatanı vatan yapan,
İşte onlardır bâtılı terk edip aşk ile Hakk'a tapan!
23 Temmuz 2016
Âdil Oğuz