16 Ekim Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI
DİYARBAKIR'IN YÜZÜ GÜLÜYOR
MAHMUT ÖVÜR / SABAH
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, ilk adımını İstanbul'da attığı Kültür Yolu Festivalleri artık bir geleneğe ve kalıcılaşan bir markaya dönüşüyor. Hatta dönüştü bile diyebiliriz.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy şöyle diyor:
"Kültür yolları, tarihle şimdiki zaman arasında bağ kuran, yeni kuşakları ait oldukları medeniyetle buluşturan, geleneği geleceğe taşıyan geçitlerdir. Bu yüzden bu kadim topraklar aşinadır keşiflere, tanışmalara, karşılaşmalara, kaynaşmalara, paylaşmalara..."
Bu keşfin yeni adresi de Diyarbakır'dı. Biz de bir grup gazeteci, akademisyen, ünlü şefler ve yemek yazarlarıyla Diyarbakır'dayız.
Keşif yolculuğuna başlarken, ilk durağımız Suriçi yeni haliyle insanı umutlandırıyor. Umutlandırıyor çünkü çok değil birkaç yıl önce, terörün yakıp yıktığı, derin acıların yaşandığı bir Suriçi vardı ve insanı kahrediyordu. Artık Diyarbakır Analarının direndiği şehirde terör baskısı yok ve o kara günler geride kaldı. Şimdi cıvıl cıvıl yaşayan bir Suriçi ve her köşesinde bir etkinlik olan canlı bir Diyarbakır var. Tiyatro, müzik, sinema, sergi, söyleşi, resim ve gastronomi gösterileri gibi onlarca etkinlik müthiş bir canlılık getirmiş Diyarbakır'a... Diyarbakır'ın yüzü gülüyor. (…)
Bu kez Diyarbakır'da siyasi hava, bırakın bir yılı bir ay öncesine göre bile çok değişmiş. Artık HDP'ye yakın veya muhalif isimler bile, "çözüm" beklentileri farklı olsa da şu sözler duyuluyor: "Çözerse yine Erdoğan çözer..."
Kuşkusuz siyasi havanın değişmesinde Başkan Erdoğan'ın küresel hamlelerinin, içeride Alevi Bektaşi Başkanlığı gibi "sessiz devrim" adımlarının katkısı büyük ama 6'lı masadaki kavgalı görüntünün de etkisi var. Bir Diyarbakırlı şöyle diyor:
"Bir ay önce Cumhur ittifakının işi zordu, şimdi ise ciddi fark atar."
‘DEZENFORMASYON SERBEST OLSUN’ DİYORLAR!
HİKMET GENÇ / AKŞAM
Almanya, Fransa, İngiltere, ABD gibi birçok ülkede benzer yasalar var. Ağır para cezaları, hapis cezaları var 'çağdaş' Batı'da...
Şiddeti övmek, terörü yaymak suç. Dini değerleri, kimlikleri aşağılamak, faşizm suç. Hakaret küfür taciz suç. Pornografi suç. Yalan haber, dezenformasyon suç.
Yalanın yaygınlaştırılması suç... Yazılı, görsel ve sosyal medyada yayınlanmış bir haber, mahkeme tarafından yalan olduğu net bir şekilde tescillenmişse, o yalanı yaymak suç 'özgür' Batı'da...
Almanya'da 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası var. Fransa'da 35 bin Avro'dan başlayan tazminatlar, tekrarlandığında çok daha büyük cezalar var...
"Gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yaymak", "toplumu bölmek", "yalan haber yapıp halkı kandırmak, "haysiyet cellatlığı yapmak" yasaklanınca neden rahatsız oluyorsunuz?..
Dezenformasyonla Mücadele Yasası Meclis'e geldiğinde bunların Sözcüleri; 'Eyvah' demişti...
"Dışarıda gazeteci kalmaz" manşetini atmışlardı. Kendi paylarına haklılar!..
Gazetecilik adı altında sahtekarlık yapmak, yalan dolanla haber kurgulamak, halk arasında infial tedhiş oluşturacak manşet atmak gibi şeyler yasaklanırsa nasıl gazete çıkarsınlar değil mi?..
Kapat dükkanı gitsin!.. Keza muhalefet de feryat figan 'bu bir sansür yasasıdır' diyor... Onlar da kendilerine göre haklılar.
'Ya uydurduğumuz yalan, kurgu ortaya çıkarsa?.." gibi bir endişe yok muhalefette. "Nasıl olsa bizim kitle sorgulamıyor", "ne de olsa tuvalet terliğinden iyiyiz" konforuyla siyaset yapıyorlar netekim...
Dezenformasyon, yalan, kurgu yasaklanırsa nasıl siyaset yapacaklar?!
ALEVİLER HAKKINDA KONUŞMAK YERİNE ALEVİLERLE KONUŞMAK
YASİN AKTAY / YENİŞAFAK
Cem ayinini yaptığı cemevlerini ibadethane olarak görene söylenebilecek bir şey yok. Ama devletin cemevini ibadethane olarak tanımasının Aleviliği de ayrı bir din olarak tanıması anlamına geleceğini, dolayısıyla tam da Aleviliği İslam-dışı görmek isteyenlerin eline bir koz vermiş olacağını görmüyordu birileri. Oysa Alevilerin büyük çoğunluğunun en mustarip olduğu algılardan birisi Sünni kesimin kendilerini Müslüman saymamasıydı. Müslüman sayılmamaya itiraz eden Alevilerin cemevlerinin ayrı bir ibadethane olarak kabul edilmesi onların adeta Müslüman olmadıklarının devlet eliyle itirafı anlamına gelecekti.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı Alevi paketi Cemevlerinin ibadethane statüsünü yine Alevilerin kararına ve algısına bırakarak haklı olarak talep ettikleri desteği vermek suretiyle çok hassas bir ayar da yapmış oldu.
Bu hassas ayar, bir işe yaramadığı iddia edilen çalıştaylarla başlayan, arka planında geniş bir entelektüel birikim ve tarz-ı siyaset olan samimi anlama çabalarının da bir yansımasıdır.
UKRAYNA
MELİH AŞIK / MİLLİYET
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ABD’de “Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye’nin tutumu” ile ilgili bir soruya cevap verirken:
“Rusya - Ukrayna savaşında, Ukrayna’nın yanında yer almamız gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Bu sözler gündem oldu. Deniyor ki:
Kemal Bey taraf tutar ve ABD’ye göz kırpar havası veren bu sözler yerine…
- Biz bu savaşın en kısa zamanda sonuçlanmasını, daha fazla kan dökülmemesini istiyoruz. Barış için elimizden geleni yapmaya hazırız, gibi diplomatik ifadeler kullansa daha iyi olurdu.
Bu arada tam da Kemal Bey’in gezisi sırasında düşünce kuruluşu Washington Institute’ün “Boğaz’ın Bismarck’ı” başlıklı, Tayyip Erdoğan’ı öven bir makale yayımlaması dikkati çekti. Soner Çağaptay imzalı yazıda “Erdoğan Rusya, ABD ve Avrupa’yı birbirine karşı oynarken seçimleri kazanabileceğini göstermeye çalışıyor” denildi.
UYKUNUZ AZALDIKÇA ÖMRÜNÜZ KISALIR
OSMAN MÜFTÜOĞLU / HÜRRİYET
Her gün bir yenisi yayımlanan yüzlerce bilimsel araştırmanın önümüze koyduğu net, açık ve önemli bir bilgi var.
O bilgi şu: Sağlıklı bir yaşam ve yaşlılık için “uyku” vazgeçilmez bir iyi hayat ayrıntısı. Uyku uzmanları uykunun sıradan bir “gece tamircisi” olarak tanımlanmasından da pek hoşlanmıyor. Onlara göre uyku sıradan bir tamirciden çok daha fazlası. Uzmanlara göre, kaliteli bir gece uykusu çok sayıda farklı uyku tamircisinin/gece görevlisinin çalıştığı muazzam bir “TAMİR ATÖLYESİ” görevi üstleniyor. Ve o atölye/tamirhanenin her gece en az 6-9 saat mutlaka faaliyet halinde bulunması, açık tutulması, aralıksız görev yapması gerekiyor. Ayrıntılar için buyurun...
Günün geri kalan üçte ikisinde yani uyanıkken sadece beyin hücrelerinde değil, vücudun tamamında oluşan binlerce hasar, biriken binlerce toksin, gelişen binlerce problem biz uykuya geçer geçmez avlan o muazzam tamirhanedeki adeta bir orkestra gibi çalışan “sistemler, moleküller, görevli hücreler” tarafından düzeltilip iyileştiriliyor ya da tamir ediliyor. Sorunları düzeltilip yaraları iyileştiriliyor. Biriken toksinler detoks sistemleriyle (mesela glial lenfatik sistem) temizleniyor. Kısacası yine uyku uzmanlarının deyimiyle “uyku tamircilerinin o tamirhanede/atölyede aralıksız ve düzenli çalışmaları, yeteri kadar vakit geçirmeleri” şart! O vakit için belirlenen minimum sürenin ise 6-9 saat arasında olduğunun altı da ısrarla çiziliyor.
Tekrar ve ısrarla altını çizelim: Yeterli ve kaliteli bir gece uykusu söz konusu değilse kaliteli bir hayat da iyi ve kaliteli bir yaşlanma süreci de tamamen şansa havale edilmiş demektir. Erken yatıp erken kalkmak, varsa eğer uyku bölünmelerini engellemek, uyku süresinden asla taviz vermemek hepimiz için en az sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, huzura odaklı bir ruhsal örgütlenme kadar önemlidir.